Bölüm 61 - Tadımlık

11.4K 1.1K 94
                                    

selamun aleykum arkadaşlar

yusuf ve betülle geri döndüm. kısa ama öz bir bölümle karşınızdayım. inşaallah fırsat bulursam sık sık bölüm eklemeyi planlıyorum. ( kısa demeden önce onu da hesaba katın derim ben) bir önceki bölümün devamı olarak düşünün siz bu bölümü.

keyifli okumalar size..

selam ve dua ile kalın..

****

       

Yusuf karşısında oturan genç kıza bakıyordu her zamanki fütursuzluğuyla. Onun için ikinci bakış diye bir ayırım yoktu konu Betül olunca. Etrafında pervane olan kız öğrenciler her zaman olmuştu genç adamın. Her ne kadar anlam veremese de kendisine kur yapan genç kızlara bile rastlıyordu her dönem. Gencecik, körpe ve güzel kızlardı hepsi. Ama Yusuf kendi öğrencisine yan gözle bakacak bir akademisyen değildi. Yani şimdiye kadar olmamıştı. Gerçi Betül'ü öğrencisi olarak görmüyordu artık. Adamın hayat öğretmeni olacaktı genç kız bundan sonra. Garipti ki; konu Betül olunca her düşüncesi alt üst oluyor ve bütün değerlerini tepetaklak alaşağı ediyordu. Şimdiye kadarki görüşmelerinde kimi zaman hatta çoğu zaman fikir ayrılıklarına düşmüşlerdi. Bazı konuları daha sonra tartışmak için askıya almışlar bazı konularda uzlaşmaya varmışlardı bir şekilde. Betül'ün fikrini özgüvenli bir hal diliyle savunması genç adamın onda gördüğü ve en sevdiği yanlarından biriydi. Kirpiklerinin sayısını ezberlemişti artık genç kızın. Kehribar gözlerindeki turuncu hareleri hafızasına kazımıştı. Gün içinde ne zaman canı sıkılsa gözlerini kapatıp onu düşlerken buluyordu kendisini. Ergen bir genç gibiydi şimdi kalbi. Çılgınca atmak için sebep bulmuştu kendine.

Betül oturduğu masada huzursuzca kıpırdanmaya başlamıştı. Tam karşı masalarına daha iki gün önce " Seni Yusuf hocanın yanında görmeyeyim." Minvalinden tehditler savuran kız oturup gözleri ile izlemeye başlamıştı ikiliyi. Neden hep okulun etrafında görüşüyorlardı ki?

" Rahatsız mısın?" diye sordu Yusuf genç kızın sıkılgan tavırlarını görünce. Ne zaman konuşmak için otursalar böyle huzursuz davranışlarla başlıyordu görüşmeleri. Sonra etraflarındaki insanları unutup fikir teatisinde bulunuyorlardı hararetli bir şekilde. Ve dalıp gidiyorlardı birbirlerinin çiçekli bahçelerle döşeli yüksek surlarla kaplı kalelerinde.

Betül oturuşunu düzeltti sandalyede. " Yok hayır rahatım." Dedi pek de inandırıcı gelmeyen bir geveleme ile.

Yusuf'un yüzüne ciddi ve kararlı bir ifade yerleşti. " Betül ben seninle evlenmeyi düşünüyorum. Bunu biliyorsun değil mi?" diye sordu, öğrencisini azarlayan bir öğretmen gibi. " ve buna ne kadar hazır olduğumuzu öğrenmeye çalışıyorum."

" Nasip." Diye mırıldandı Betül, sessiz bir isyan cümlesi gibi dökülmüştü bu kelime dudaklarından.

" Nasip kelimesini küçümseme cennet gözlüm. Şairin dediği gibi; nasip derken sesimiz cılız çıkmasın. Nasip ihtimaller içinde en büyüğüdür." Yusuf her zamanki gibi ukala her zamanki gibi kendini beğenmiş her zamanki gibi güven veren ifadesine bürünmüştü. Üzerine giydiği spor gömlek ve kot pantolon ile genç ve serseri bir duruşu vardı. Saçı özenle taranmış ve yine özenle dağıtılmış gibi duruyordu. Hafif kirli sakalları hercai bir aşık gibi çapkınca sergiliyordu kendisini. Kusursuza yakın yüz hatları bir erkeğin ne kadar yakışıklı yaratılabileceğini kanıtlarcasına meydan okuyordu tüm dünyaya.

" İsmet özel." Dedi Betül gözleri ışıldayarak. Yine aynı paydada buluşmalarına bir adım kalmıştı.

" Olabilir." Dedi Yusuf kaşlarını çatıp " Tam hatırlamıyorum kimin söylediğini." Diye devam etti. Kalem gibi incecik işlenmiş koyu kaşlarını çattığında daha da güzelleşen kaç erkek vardı bu dünyada acaba? İsmiyle müsemma bir güzelliğe sahipti Yusuf. Hani dersine girdiği sınıftaki genç kızlara meyve bıçağı verseler yanlışlıkla ellerini keserlerdi kesinlikle.

" Neden sürekli okulun etrafındaki kafelerde görüşmek istediğimi merak ettin mi hiç?" diye sordu Yusuf. Sanki Betül'ün aklını okuyordu adam. Her zaman genç kızın düşüncelerinden bir adım önde olmayı nasıl başarıyordu böyle?

" Yani..." dedi Betül. Ben seninle ilgili her şeyi merak ediyorum ki, diyemedi tabi. Ya da sen her şeyi planlamışsındır ince düşünüp tartmışsındır muhakkak ki bunda da ince bir ayrıntı vardır özendiğin, diye geçirse de aklından, öyle gevelemekle yetindi anca.

" İslam'da nikâh akdinin amaçlarından biri de o iki insanın birlikte olduğunu etraflarına duyurmaktır. Bu yüzden şahitsiz nikâh tamam olmaz. Şuan bütün okulu birbirimize şahit kıldık. Tabi evlenmedik ama görüştüğümüze şahitler. Gizliden değil açıktan yapıyoruz ki bu görüşmeleri aramıza şeytanı almayalım" dedi Yusuf ve genç kıza çapkınca göz kırptı. İşte şimdi kirpikleri ok olmuş ve Betül'ün bağrına saplanmıştı. Aslında böyle okula yakın bir yerde görüşmelerinin bir de Yusuf'un etrafında dolanan kızlara başım bağlı mesajı vermek gibi bir önemi de vardı ama buna değinmeye bile gerek yoktu şimdilik.

" Bunun sadece kendini kandırmak olacağını düşünüyorum. Sonuçta nikâhsız görüşme nikâhsız görüşmedir. Onun bunun şahitliği seni kurtaramaz. " dedi Betül keskin bir dille. Biraz da alınmış mıydı ne?

" O zaman evlen benimle Betül. Birçok konuyu konuştuk ve ben anladım ki seninle konuşmaya doymuyorum. Seninle geçirdiğim bu kısıtlı vakitler bana yetmiyor. Seninle kendi evimizde yaşayacağımız günlerin hayalini kuruyorum. ." dedi Yusuf genç kıza.

Betül afallamış bir şekilde adamın konuşmasını dinledi. Şimdi bu adam genç kıza ödev mi vermişti yoksa evlenme mi teklif etmişti? Nutku tutulan Betül'ün sesi soluğu çıkmıyordu o anlarda. Aklından tonlarca düşünce ışık hızıyla geçip gidiyordu.

" Benimle evlenir misin Betül? Bir ömür, bu garip filozofu kocan olarak kabul eder misin?" diye sorusunu tekrarladı Yusuf. Buna da bir cevap gelirdi herhalde.

Aslında Betül evet diye bağırmamak için kendini zor tutuyordu o anlarda. Ama kaygıları diline set olmuştu ve bu ani teklifle beyni donmuştu sanki. Elif vardı daha. Hamilelik, doğum, lohusalık süreci derken Betül henüz açılamamıştı Elif'e. Aslında bütün bu görüşmeler hepsi evlenmek için, evlilik konusunda anlaşmak için değil miydi? Neden bu kadar şaşırmış neden bu kadar heyecanlanmıştı ki sanki?

" Ben kabul ederim. Peki sen bir ömür bu asi öğrencini çekmeyi kabul ediyor musun gerçekten?" diye sordu Betül yüzündeki gevrek mutluluk belirtilerini engelleyemeden.

" İşte temennim o ki bu bir ömür dediğimiz sonsuz kadar olsa. Hep seni dinlesem, seninle konuşsam, senin yüzünü görsem... Bir tek sen kalsan şu dünyada inan sıkılmam ben." Böyle de garip olmuştu Yusuf'un evlenme teklifi işte.

" Bu hafta sonu on beş günlüğüne İngiltere'ye gideceğim konferans için. Dönüşte ailemi alıp Mustafa abinin evine gelirim artık."

Gidecek miydi? Hem de ta İngiltere'ye. Betül'ün kalbine garip bir hüzün çökmüştü. On beş günlüğüne gidecek olmasına mı üzülsün yoksa dönüşte istemeye geleceklerine mi heyecanlansın bilemedi genç kız.

Şimdi evlenecekler miydi gerçekten?

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now