Bölüm 21 - Felsefe Taşı

17.1K 1.1K 78
                                    

Betül sıkılgan adımlarla kampüste ilerliyordu. Bordo renkli, altın yaldızlı renklerle bezenmiş desenleri ile ihtişamını yüz metre öteden belli eden dev bina adım attıkça ondan uzaklaşıyormuş gibi geliyordu genç kıza. Okul dönemi henüz başlamadığı için nispeten ıssız görünen kampüs alanında tek tük gezinen birkaç insan haricinde in cin tek kale maç oynuyordu.

Yaldızlı süslemeleri ve ilginç mimari yapısı ile kampüsün en görkemli binası olan rektörlük dışarıdaki ıssızlığa ters düşen telaşlı insan kalabalığına ev sahipliği yapıyordu. Betül Son bir aydır sıkça geldiği odanın önünde durdu ve bezginlikle kapıyı tıklattı. İçeriden onay gelince çekingen hareketlerle içeri girdi.

Önünde kağıt ve kitap yığınları duran masasında kaybolmak üzere olan Necmettin Hoca konuğuyla muhabbetini bölüp başını Betül'e doğru çevirdi. Genç kızı görünce sevimli bir tebessümle karşıladı.

" Gel evladım. Uğramadın bir haftadır merak etmiştim ben de. Umarım bir sorun yoktur."

Betül mahcup bir şekilde başını eğdi. Dört yıllık lisans hayatı boyunca kendisinden yardımını esirgemeyen ve şimdi yüksek lisans yapması için genç kızı en çok destekleyenlerden biri olan bu sevimli tonton adamı rahatsız etmekten neredeyse usanmıştı.

" Özür dilerim hocam ben yine rahatsız ediyorum sizi ama.." diye söze başladı. Ya da başlama çabalarına girebildi ancak. İnsanlardan bir şey istemekten rahatsız olan Betül sürekli kapısına geldiği bu adama karşı yüzsüz ve talep kâr görünmekten çekiniyordu.

" Ne rahatsızlığı evladım, bizim görevimiz size yardımcı olmak. Sen buyur çekinme de hele bakayım derdini."

Ellili yaşlarında, ak saçlarıyla profesör olmanın verdiği ağırlığı muhatabına hissettiren vakur duruşunun yanında tonton göbeği, tıknaz boyu ve beyaz teninde göze batan pembe yarım bir top gibi duran yanakları ile Necmettin Hoca sevimli ve güven veren bilge bir adamdı Betül'e göre.

" Hocam ben yüksek lisans için başvurmuştum ki siz bunu biliyorsunuz zaten. Ders seçimi yapmıştım geçen hafta. Dün akşam internetten derslerimi kontrol ederken isteğim dışında Felsefe Dersinin eklendiğini gördü. Ben bu dersi almak istemiyorum hocam nasıl değiştirebilirim diye önce size sormak istedim."

Betül'ün yeryüzünde en gereksiz bulduğu derslerden biri felsefeydi. Felsefe merakı insana şeytandan gelen bir dürtüyle musallat olmuştu ona göre. Zaten nefsinin sürekli tetikte olduğu insanoğlu felsefi zırvalar yüzünden imanını zedeliyordu. Ben kimim? Ben neyim? Nerden geldim? Bu sorular bencilce bir arayışın eseri olmaktan öteye gitmiyordu. Asıl soru yaratıcım kim? Yaratıcımın rızasına nasıl ulaşabilirim? Gibi enaniyetten uzak ve insanın hayatında yol haritası çizmesinde yardımcı olacak sorular olmalıydı. Ona göre Felsefe insan nefsinin şeytanla iş birliği yaparak türettiği saçma bir akımdı.

Necmettin Hoca'nın yüzünde şaşkınlığını belli eden muzip bir ifade belirdi.

" Felsefe yüksek lisansta zorunlu bir ders bildiğim kadarıyla. Hem sen neden bu dersi almak istemiyorsun ki?"

Betül bilmiş bir tavırla dudaklarını büzdü önce, beklediği cevap bu değildi. Zorunlu olması gereken en son derse paşa paşa gireceğini öğrenmek canını sıkmıştı.

" Hocam ben felsefenin gerekli bir ders olduğunu düşünmüyorum. Bence zaman kaybı yani insanın mantığını bulandırmaktan başka bir işe yaramıyor. Vakit israfı. "

Küçümsercesine ağzını yamultup daha fazla konuşmaya mecali kalmamış bezgince nefesini dışarı verdi. Necmettin Hoca'nın ise duyduklarından keyif almış gibi bir hali vardı. Tüm sevecen dede sempatikliği ile dolu dolu gülümseyerek konuğuna doğru döndü.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now