Bölüm 36 - İçimde Ölen Biri Var

13.4K 1.1K 28
                                    







Allah'ın selamı üzerinize olsun arkadaşlar

günlerdir istikrarlı bir şekilde bizii spiritüel kategorisinde inatla 10.sıradan aşağıya düşürmediğiniz için teşekkür ederim. yeni gelen arkadaşlar hepiniz hoş geldiniz keyifle okursunuz hikayemi beğenirsiniz inşaAllah

selam ve dua ile..


..............


" Tamam, Halime daha fazla tartışmayalım istersen. Hem sen neden benimle buraya kadar geldin ki?" Zehra elini kolunu sallayarak Halime'nin önünden hızlı adımlar atıyor bir yandan da kıza çemkirmeye devam ediyordu. Son günlerde bu tür tartışmaların içinde buluyordu ikili kendilerini. Her konuşmanın sonu aynı ihtilaflı konuya dayanıyor ve sonunda taraflar geriliyor ve bir çatışma ortamı vuku buluyordu. Aslında birçok konuda hemfikir olmadıkları bir gerçekti fakat Zeliha küçük gruplarına müdahil olduğundan beri daha şiddetli ve ağır bir şekilde yaşıyorlardı ihtilaf hallerini. Bunda Zehra'nın daha hırçın bir kız haline gelmesinin payı da vardı. Halime Zeliha'yı sevmişti ve onu savunuyordu Zehra ise bu duruma alınıp onu korumasından dolayı huzursuzluk çıkartıyordu.

" Zehra beni dinlemek zorundasın. Beni tanıyorsun ne kadar ısrarcı bir kız olabileceğimi de biliyorsun." Halime, Zeliha'nın okula gelip ablasının eline bir mektup uzattığında, birden parlayan ve sinirini çıkaramadığı için derslere girmeden eve geri dönmeye kalkan Zehra'nın peşine takılmış kızı sakinleştirmeye çalışırken eve kadar onunla gelmişti.

Birkaç haftadır Zeliha neredeyse her gün okula gelip Zehra ile konuşup kaynaşmak için fırsat kolluyordu. Halime fıtratı ablasına pek benzemeyen ağır başlı, akıllı ve mantığıyla harekete eden bu kızı iyice sevmeye başlamıştı. Yüzü kadar ruhu da temiz ve güzel bir kızdı. Tanıdıkça Zehra'nın da seveceğini umuyordu aslında. Ama Zehra daha temkinli yaklaşmayı tercih ediyor, genç kıza gereksiz bir şekilde soğuk ve mesafeli davranıyordu. Genellikle de kızcağızı terleyerek kalbini kırmak için çabalıyordu bilinçli bir şekilde. Nadir zamanlarda, farkında olmadan dikenli koruma kalkanlarını düşürdüğü oluyor ve o anlarda üç kişilik keyifli zamanlar yaşıyorlardı. Karakterleri farklı olsa da ruhları birbirine yakın üç kız oldukları aşikârdı. Bunu bir de Zehra'ya kabul ettirebilselerdi gayet mutlu mesut geçinebileceklerdi şüphesiz.

Bugün Zehra'yı patlama noktasına getiren ise Zeliha'nın ısrarla genç kızın eline bir mektup tutuşturmak istemesiydi. Karşısında yalvarıp yakaran ağlamaktan helak olan kızı, zerre yumuşamadan sert bir tepki ile ret eden Zehra'nın cinleri tepesine çıkmış ve isyan bayraklarını eline alıp görevi iyi huyundan inatçı ve agresif kısmına devretmişti. Genç kızı kendisinden beklenmeyecek bir üslupla sert ve kaba bir şekilde tersleyen Zehra kıza rest çekmiş ve hırsla eve geri dönüş yoluna girmişti. Peşinden koşan Halime'den de yol boyunca sinirini çıkartmak için bütün silahlarını kullanmaktan çekinmemişti.

Evin kapısına geldiklerinde, müdürün odasına gelen ortaokul öğrencisi gibi tartışmayı bir anda kesip masumane bir yüz hali ile sessizce kapının açılmasını beklediler.

" Hayrola kızlar?" Elif kapıyı açınca yüzlerini görmeyi beklemediği kızlara şaşkınca bakıyordu. Kızlar birbirlerine kafalarını çevirmeden önlerine bakarak hızlıca içeri girdiler. Bu arada ikisi de Elif'e cevap vermeyi akıl etmemişti. Mırıltı halinde söylenirken bu ayrıntıyı kaçırmışlardı büyük ihtimalle.

Elif sorusunu ikilemedi. Son günlerde evdeki herkes bir alemdi zaten. Esma aklı bir karış havada, düğün planları yapan, dünyadan kopmuş bir kıza dönmüştü. Normal halleri de alık ve melankolikken şimdi bu seviyeyi Allahu Ekber dağlarına kadar çıkarmıştı. Betül de giderek daha içine kapanık ve karanlık bir ruh hali sergiliyordu. Daha az konuşuyor ve olaylara/konulara daha zor adapte oluyordu. Elif kızın aklını kurcalayan düşünceler olduğunu sezinlemiş olsa da şimdilik üzerine gitmek konusunda kararsız kalmıştı.

Ve bir de Zehra vardı. Neşeli ve patavatsız hallerinin giderek silindiği suskun ve keyifsiz zamanlar geçiriyordu genç kız. Sık sık dalıp gidiyor bazen bir noktaya boş gözlerle uzun süre bakıp öylece kalıyordu. Elif genç kıza hatırını sorup ağzından laf almaya çalışmışsa da bu girişimi hüsranla sonuçlanmıştı. Ve istemeden de olsa Zehra'yı da kendi haline bırakmaya karar vermişti. Kızları böyle depresif ruh haliyle gördükçe ne kadar canını sıksa da üzerlerine gitmenin fayda getirmeyeceğini bildiği için uygun bir zaman kolluyordu.

Elif karşısında sus pus olmuş suratsız bir şekilde oturan kızlara baktı.

" Siz kavga mı ettiniz? Küstünüz mü yoksa yine?" diye sordu kızları azarlar gibi eğer yine küsmüşlerse yoktan bir sebep için ferahlayacaktı kadın. En kötü sorunları bu olsundu sonuçta.

Tam Halime ağzını açacakken Zehra " Yok abla bugünkü dersin hocası umreye gitmiş de ders boştu iz de eve gelelim dedik 'Halimeciğimle'." Diye araya girdi, yapmacık bir tebessüm ile dudaklarını birleştirerek Halime'ye bakıp kaş göz işareti yapıyor ve konuşmasına engel olmaya çalıyordu.

Elif ise Zehra'yı pek inandırıcı bulmamış kaşlarını çatarak sorgulayıcı bakışlarını Halime'ye çevirmişti. Halime oldum olası yalan söyleyemezdi zaten. Hele Elif baskı altındayken, Elif cevap bekleyen anne edasıyla hesap sorarken yalan söylemek istese bile ancak saçmalardı herhalde. Genç kız gözlerini Elif'ten kaçırıp Zehra'ya soluyarak baktı. Kafasını iki yana tehditkâr bir şekilde sallayarak genç kızın kalp atışlarını taşikardi seviyesine çıkarmayı başarmıştı.

" Yok Elif abla tam olarak kavga etmedik ama ben bir şey diyemiyorum şimdi. Konuyu sana Zehra'nın anlatması lazım. Ben niye buraya geldim zaten onu da bilmiyorum ki." Halime nefes almadan konuşurken bir yandan da telaşla çantasını eline alıp çevik hareketlerle dış kapıya yöneldi. Ve kadının konuşmasına bile fırsat vermeden, ne ara giydiği ayakkabılarını bilinmez, çoktan yola koyulmuştu.

Elif Halime'yi yolcu ederken Zehra evde Betül ile kendisi için ayırılmış olan dinlenme odasına çekilmişti fırsattan istifade ederek. Elif odanın kapısını çaldı ama içeriden ses gelmeyince merakla kapıyı açarak gözleri ile odayı taradı. Zehra üzerini değişmiş, ev kıyafetlerini giymiş, kulağında kulaklıklar ile yatağına gömülmüş müzik dinliyordu. Elif yatağın kenarına oturup sevecen bakışlarla baktı kıza.

" Neyin var kuzum anlat ablana." Dedi kendisini görünce hafifçe doğrulan kıza. Dinlediği müziğin kulaklıktan gelen sesi ikisinin de sözlerini net duyabileceği bir şekilde çıkıyordu. Bir süre öylece ezgiyi dinlediler.

"Cennetini isteyin, isteyin ırmakları, isteyin yağmurları isteyin oğulları Ama önce bağışlanmayı isteyin isteyin bağışlanmayı isteyin..."

Genç kız konuşamayacak kadar yoğun, bastırılmış duygularla dolu hissediyordu kendisini. Yaşlı gözleri ile çaresizce yakaran gözlerle bakarak avucunun içinde buruşturduğu kâğıdı Elif'e uzattı bir şey söylemeden. Elif anlamsız ve şaşkın gözlerle kızın eline tutuşturduğu kağıda bakıp kafasını hafifçe geriye attı. Mırıldanarak okumaya başladı.

" Sevgili kızım Zehra;

Ben suçluyum, kötüyüm. Sana ve annene haksızlık ettim. Zalimlik ettim. Bana karşı olan nefretini ve kinini anlıyorum. Pişman olduğum çok yanlışlar yaptım ben bu hayatta. Ama sen yapma. Bana değil ancak kendine ceza verirsin hata yaparak. Ben ölüyorum ama sen de kazanmıyorsun. Benim gibi bir ömür sırtında yük gibi vicdan azabı çekmek istemiyorsan lütfen son bir defa seni görmeme ve seninle konuşmama izin ver.

Lütfen sana yalvarırım beni bir defacık dinle.

Yüzümü görmek istememeni anlayabiliyorum. Bunu ölmek üzere olan bir hastanın son arzusu olarak kabul et.

Ve Zeliha senin kardeşin. Bu olanlarla ilgili onun hiçbir suçu günahı yok. Kardeşini bu hayatta ablasızlığa mahkum etme. Benim günahım yüzünden ondan sevgini esirgeme.

Benim çok az bir ömrüm kaldı kızım. Lütfen bu isteğimi son arzum belle ve seninle bir defa, son bir defa görüşme isteğimi geri çevirme.

Hayırsız ve Günahkar  Baban. "

Zehra2nın göz yaşları yanaklarından oluk gibi akarken Elif okuduklarını hazmetmeye çalışıyordu.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now