Bölüm 57 - Dem bu Demdir!

12.5K 1.1K 157
                                    

       

selamun aleykum arkadaşlar

öncelikle dün akşam Atatürk havaalnında yapılan hain saldırıyı yapanları Rabbimin kahhar sıfatına havale ediyorum. ölenlere baş sağlığı yaralılara acil şifa diliyorum. Rabbim bu kötü günlerden de milletçe başımız dik çıkmayı nasip etsin. nifak tohumlarını aramıza almadan kenetlenmemize vesile olsun böyle musibetler inşaAllah.. devletimizin, milletimizin tüm islam aleminin başı sağ olsun.. Rabbim tüm şehitlerimizin şehadetini kabul etsin onları sahabelere, Peygamberlere komşu eylesin inşaAllah..

size yusufu getirdim. sonuna da fatih ve esmayı iliştirdim. keyifle okursunuz inşaAllah.. multimeyaya eklediğim videoyu da dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum ;)

mümkünse bayramdan sonra görüşürüz artık..

selam ve dua ile kalın..

şimdiden hayırlı bayramlarınız olsun..


***



Genç kız yolda ilerlerken elleri titriyordu. Mesajı aldığından beri içinde giderek büyüyen heyecanını bastıramamıştı bir türlü. Neden bu kadar heyecan yapmıştı ki? Gidecek, konuşacak ve dönecekti. Daha ne konuşacağını bile bilmiyordu gerçi. Konu neydi? Durum neydi? Her şey muallaktı. Tek gerçek vardı bildiği; gidiyordu. Onun yanına doğru atıyordu her adımını. Bir adım bir adım daha... Fiziksel olarak yaklaşıyordu bedenleri belki ama ruhu asırlarca yıl uzaklıktaydı adamın ruhuna. Ve bu uzaklık genç kızın içini üşütüyordu. Sanki adam güneşti ve onun dünyasından uzaklaşıyordu ve bütün şehirlerini karanlık, puslu bir soğuğa mahkûm ediyordu. Üşümek yaşadığı acıların en hafifiydi belki ama içini ısıtmak varken, bakışları ile gözlerini, elleri ile ellerini, nefesi ile nefesini ısıtmak varken neden bu uzaklık? Neden bu ceza gibi gelen soğukluk? En ağır ceza gibi...

Buluşacakları mekânın kapısından girdiğinde genç adamı cam kenarında bir masaya oturmuş kahvesini yudumlarken gördü genç kız. Derin bir nefes aldı ve ağır adımlarla adamın oturduğu masaya doğru yaklaştı. Bu süre içinde bir daha nefes almayı unutmuş olabilirdi ya da artık nefes almak istemiyordu. Çünkü eğer bir nefes daha alırsa adamın kokusu burnuna değecek ve yine yeniden aynı acılar içinde kıvranacaktı.

Genç adam usulca kaldırdı başını masadan. Genç kızı gördüğünde kehribar rengi gözleri ışıldamış ve yüzüne belirgin bir parlaklık gelmişti. " Hoş geldin." Dedi melankolik bir ses tonuyla.

Betül masaya otururken "hoş bulduk."  Dedi, umursamaz gibi görünmeye çalışıyordu. Az biraz kadınlık gururu kaldıysa o kredileri kullanmaya niyetliydi bugün.

" Ne içersin? Ben kahve aldım seni beklerken." Yusuf nazik ve kibardı. Hafif kirli sakalları ve gözlerinin altında beliren çizgiler genç adamı yorgun göstermişti. Ama yine de yakışıklı ve karizmatikti. Bakışları solgun ve duru olsa da genç kızı görünce gözlerinde hafif bir canlılık kıpırtısı yeşermişti. Saçları her zamanki gibi itina ile taranmış ve derli toplu görüntüsünden ödün vermemişti. Üzerinde mavi, rahat bir spor gömlek vardı. Mavi giymişti; huzurun rengiydi mavi. Yine de yüzünde huzur belirtisi değil daha çok kararsızlık bulutları hâkimdi.

" Ben de kahve alırım." Dedi Betül. Bir şey içmek için gelmemişti oysa yine de nazik teklifi geri çevirmek istemedi. Hem heyecandan ağzı dili kurumuştu genç kızın.

Yusuf asırlardır görmemiş gibi hayret ve özlemle baktı genç kıza. Yüzü zayıflamış, bakışlarındaki asi kıvılcımlar sönmüş yerini bezgin korlara bırakmıştı. Giydiği koyu mor kıyafet yine her zamanki gibi bol ve sadeydi. Bu haline alışkın olduğu için garipsemedi adam bu sefer kıyafetini. Başına bağladığı ve yüzünü muhtemelen olduğundan küçük gösteren devasa başörtü bile ayrı bir güzel görünüyordu şimdi.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin