Bölüm 50 - Hesaplaşma

12.8K 1.1K 114
                                    

selamun aleykum a rkadaşlar

umarım keyifle okuyacağınız bir bölüm olmuştur artık bunu da kısa bulan arkadaşlar olursa kusuruma bakmasınlar ancak bu kadar oldu :)

bu sahnenin devamını yazmayacağım bir sonraki karma bölümde biraz ipucu vererek üzerinden geçeceğim zira çok da uzatmadan hikayemizi ilerletmek istiyorum.

son bölümlerde reklamımı yapmayı unutmuşum ben :O hadi gelin tanış olalım --> https://www.facebook.com/groups/sennurkasaromanlari

bir sonraki bölümde görüşmek üzere inşaAllah o zamana kadar hayırla dua ile huzur ve bereketle kalın

keyifli okumalar..


*********


       

Yusuf, Mustafa'nın kendisini telefonla arayıp Betül'ü sormasının ardından düzensizce çarpan kalbine hükmedemiyordu bir türlü. Ne yana dönse sıkıntı ne yaparsa yapsın aklında aynı kuruntular dolaşıyordu. Bin bir türlü felaket kombinasyonu hücum ediyordu tilkilerinin birbirine değmeyen kuyruklarının ucuna. Bir genç kız kendisini evde bekleyenleri bu adar telaşlandıracak kadar geç kalmış ve haber alınamayan bir pozisyona düşmüşse bunun sonunun hayır olmayacağı açıktı. Yusuf Düşünceler içinde okulun bahçesinde ilerlerken bilinmeyen bir numaranın kendisini araması ile heyecanlandı. Sanki dünyada onca kişi varken Betül adamı arayıp " Zor durumdayım beni kurtar lütfen!" diye imdat edecekti adama. Beyhude bir bekleyişti bu belki ama yine de gönlündekine çok yakın bir kahramanlık çağrısı almıştı telefondaki adamdan.

Poyraz telefonu kapattığında Betül ona doğru kaldırdı bakışlarını. " Ne yapmayı planlıyorsun?" diye sordu yılgın biraz mağlup ve hesap sorarcasına.

" Merak etme, ellerimi senin zehirli kanınla kirletecek değilim." Poyraz küstahça kıvırdı dudaklarını Yusuf geldiğinde bu şeytanın tüm foyasını ortaya çıkaracağı düşüncesi keyiflendirmişti genç adamı. Yakında altı senenin acısını bir nebze de olsa çıkaracak ve yıllardır uğradığı ihaneti atlatamayan kalbi bir parça da olsa huzuru bulacaktı.

" Beni buraya bu şekilde getirerek kendi vicdanına ihanet etmedin mi zaten? Şimdi bana ellerinin temizliğinden dem vurmaya kalkma. Şu an karşımda en az benim kadar alçalmış bir adamdan başka kimse görmüyorum ben." Betül'ün ağzından ilk defa zehir zemberek bir kıvamda akmıştı düşünceleri. Kurbanını kıskıvrak, en olmadık zamanda yakalamış ve tüm hırsını felç ettirmişti bu sözler.

Genç kıza doğru bir iki adım atıp sağ elini kızın yüz hizasına kadar kaldırdı genç adam. Betül gözlerini kısıp başını eğerek gelecek darbeyi çoktan kabul etmiş görünüyordu. Onu böylesine aciz bir şekilde karşısında görünce durdu adam, avucunu yumruk yapıp çenesindeki damarları şişirecek kadar kastı kendisi. Ve hiçbir şey söylemeden bir hışımla çıktı odadan.

Yıllardır göğüs kafesinde hırsından yaptığı zehirli sütlerle beslediği kini genç kızı karşısına alana kadar direnebilmişti ancak. İçinde yanan bir ateş vardı fakat dönüp de o ateşe bakmaya cesareti yoktu genç adamın. Öfkesinden mi doğuyordu şehirlerini yakıp kavuran ve sonra da bir küle çeviren bu yangın yoksa bir türlü söndürmeyi beceremediği lanet olasıca sevgisinin kıvılcımları mıydı? Bilemiyordu. Kızmak, sinirlenmek, bağırmak çağırmak yıkmak, Betül'ün canını yakmak ve bütün rezilliklerini o adamın önüne sermek istiyordu. Bunlar şuan için yapmayı en çok istediği şeylerdi Poyraz'ın. Ama bir yanı da hani o salak o saf o aptal yanı işte, Betül'ün her sözüne inanmak, ona sımsıkı sarılıp kokusunu içine çekerken boynunu öpücüklere boğmak ve bir daha hiç ayrılmamak istiyordu. Bu durum genç adamın içinde bastıramadığı bir hal almaya başlıyordu giderek. Beyni inandığı bütün değerleri yitirmiş bir meczubunkinden halliceydi. Kalbinde leylası ile ona beslediği bitmeyen kan davası kadim bir kapışma yaşıyordu. Ve kim galip gelirdi bu savaştan, kim ölürdü kim kalırdı bilmiyordu genç adam.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें