Bölüm 16 - İlk Gün

18.8K 1.3K 40
                                    

Elif, telefonunun alarm sesinin beyninde yankılanması ile güne uyandı. Gece o kadar çok ağlamıştı ki, gözlerinden bütün vücuduna ağrı ve sızı yayılıyor bu durum anlamsızca ağır ve hantal hissetmesine sebep oluyordu. Derin bir nefes aldı, gözlerini açtığında neler görebileceğini henüz tam kestiremiyordu. Uykusunda gördüğü karmakarışık rüyalar yüzünden –belki- ruhu henüz dünyaya adapte olamamıştı. Yavaşça göz kapaklarını araladı ve ona bakan bir çift yeşil göz görünce, o sabah kavrulan çöllerle kaplı olan kalbini serin bir huzur kapladı. Rüya ve gerçeklik arasındaki çizgide tek ayaküstünde sek sek oynuyordu sanki son bir aydır.

" Alarm çalmasaydı bu sabah namaza zor uyanırdın sanırım, uyurken beni pek kale almamana da alınmadım desem yalan olur." Dedi yeşil gözlerin sahibi.

Alarm.. Namaz.. Yeşil gözler.. Elinde kahve kupası ile başında dikilen yakışıklı bir adam.. Dün gece gerçekten evlenmişim, rüya değilmiş diye düşündü Elif, bir yandan kendine gelmeye çalışırken. Ağır hareketlerle yattığı yerden doğrulurken sırtının ne kadar ağrıdığı fark etti. Kanepenin yaylarından olmalı dedi kendi kendine. Bir dakika, kanepe mi? Kanepeye yattığını hiç hatırlamıyordu.

" Biz.. Şey.. Yani ben.. Yani.." diye bir şeyler gevelemeye çalışsa da, o an sanki iki kelimenin ötesinde bir cümle kuracak cephanesi kalmamıştı dağarcığında.

Mustafa, soğuk ve mesafeli görünmeye çalıştığı maskesinin altında gayet masum ve sevimli bir genç kız olduğunu gördüğü Elife bakarken memnun bir tebessümle gelinini izliyordu. Rabbine güvenerek hata etmediğini biliyordu.

" Gece uyuya kaldın ben de seni buraya kadar getirebildi. Merdivenleri çıkartacak kadar gücüm kalmamıştı yorgunluktan."

" Ha yok yani iyi olmuş böyle. Ben teşekkür ederim. Yani kusura bakma sana da zahmet verdim."

Elif sustu. Evlenince ya huyundan ya suyundan tabi, diye iç geçirdi. Sanki Mustafa sırasını savmıştı da saçmalamak Elife bulaşmıştı. Yeşil gözlerin onu dikkatle süzdüğünü fark eden genç kız başını öne eğip boğazındaki gıcığı düzeltir gibi hafifçe öksürdü.

" Ben abdest alayım o zaman."

Mustafa da yalandan iki kere öksürdü. " al o zaman." Dedi gülümsemesine karışan alaycı sesiyle.

Genç kız kaçar gibi merdivenlerden çıkarken Mustafa kahvesini yudumlayarak onun gidişini izledi keyifle. Gece boyunca o uyurken yaptığı gibi.

Güneş doğmasına rağmen henüz aşağıya inmemiş olan kızı merak eden Mustafa biraz endişelenir gibi olunca yatak odasına gidip kontrol etme gereği hissetti. Kapıyı açtığında gördüğü manzara içini rahatlatmış ve hatta biraz – belki daha çok- hoşuna bile gitmişti.

" Prensesimiz uykucu çıktı, iyi mi? Uyuyan güzelimiz kahvaltı yapmak ister mi acaba?" diye alayla sordu, secdeye kıvrılıp uyuya kalan genç kıza doğru eğilerek.

Karşısındaki yakışıklı erkeğin hiç bilmediği yabancı bir dile konuştuğunu düşünen Elif anlamsızca Mustafa'ya bakarak " Hı?" diye sordu gözlerini kısarak. Mustafa bu tepkiye kahkahayla gülerek tepki verince sinirlenmeye başladığını belli eden yüz kasları gerilmeye başladı. Kaşlarını çatıp dudaklarını büzüştürdü.

" Türk filmlerindeki içkisine ilaç katılmış kız gibi hissediyorum şuan kendimi."

Mustafa kızın elinden tutarak onun kalkmasına yardım etti. " İlaçsız bu haldeysen artık.." dedi gülerek. Sonra birden ciddileşti. Genç kızın yüzünü inceleyerek " Ne oldu güzelim sana böyle?" dedi.

Son günlerin sıkıntı ve yorgunluğu Elifin dudağının kenarında beliren bir uçuk olarak geri dönmüştü. Sabah namazında yanmaya ve kaşınmaya başlayan uçuk, iyice yayılmış ve kabarık, çirkin bir hal almıştı yüzünde. Elif kötü göründüğü için utanarak başını eğmeğe çalıştı ama Mustafa ona izin vermedi, elini kızın dudağının kenarına götürerek yaraya yumuşak hareketlerle dokundu.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now