Bölüm 6 - Araf

23.6K 1.6K 138
                                    

Mustafa bir türlü kafasını toparlayamıyordu. Televizyonu açtı, kumandanın tuşuna rastgele basmaya başladı, bir haber kanalına gelince bezginlikle kanal değiştirmekten vazgeçti. Tartışma programında konuşulanlara odaklanmaya çalışmadı hiç. Cevabını bir türlü bulamadığı sorular kafasının içinde yüksek sesle dolaşıyor, ruhunu gıdıklıyordu. Düşünceleri iyimserden karamsara, telaşlıdan meraklıya, endişeliden rahata, mutludan üzgüne ani değişimler geçiriyor, kendisi bile yetişemiyordu hızına. Nerden gelmişti bu hale, nasıl gelmişti? Cevapları yakalamaya çalışıyordu eteğinden ama bir türlü muvaffak olamıyordu. Sol elini sağ göğsüne götürüp kalbini yokladı, Deniz hala oradaydı. Varlığını, hala, kalbinin en manzaralı köşesinde hissedebiliyordu. Bugüne kadar evlenmeyi düşünmemesinin en büyük nedeni; Deniz'i aldatma korkusuydu. Evet, aldatmak. Kalbi başka bir kalbe dokunursa eğer, Deniz alınırdı, üzülürdü ve hatta küserdi. Sonra ömrü tükenip de onun yanına gittiğinde nasıl verirdi hesabını? Peki, şimdi bu duruma nasıl gelmişti? Son yıllarda öğrendiği bir şey vardı; hayat hesap işi değil nasip işiydi. Yıllardır yenildiği vicdan muhasebelerinden ilk defa -az da olsa- gönül rahatlığıyla çıkmasının nedeni de buydu belki. Dayandığı, güç aldığı inancının kendisiydi. Deniz'in yeri başkaydı ve fakat Elif'in yanında bulduğu huzur, onun için hira dinginliğiydi. Tarifsiz bir teslimiyetti onunkisi. Kendisine bile kanıtlayamadığı, varlığı belirsiz (belki/ arada/ bazen) şüpheli bir galibiyetti. Yalnızlığına bir yaren bulmuştu ve o tutunduğu dalı bırakmamak için yılmadan çırpınıyordu kalbinin en derin denizlerinde.

Ruhu iyice bulanmaya başlayan bir anda telefonuna gelen mesaj sesiyle ayıldı. Kalbinde telaşlı kelebekler çırpınmaya başladı o anda. Telefonu eline aldı ve bir süre görünen numaraya öylece baktı. Mesajı okuyunca derin bir oh çekti. Beklediği cevap bu değildi ama olsun, bir cevap gelmesi bile onun için ümitvâr idi.

"ben isminin başına geldiğinde ses olan Elif değilim. Bulunduğu kelimeye anlam veremeyecek kadar varlığı belirsiz bir harfim. Alfabede yok hükmündeyim."

Elif mesajı yazdığından beridir huzursuzdu. Ömrü boyunca sevmeyi becerememişti. Üvey olduğu bilinciyle büyüdüğü için onu yetiştiren anne babasını sevememişti en başta. Onlardan da sevgi görmemişti zaten. İhtiyaçlarını karşılamak, eğitimini tamamlamak dışında pek fazla ilgi göstermezlerdi Elif'e. Sinan babası küçükken başını okşamaya yeltenmiş ama Elif korkunca vazgeçmişti. Bir daha da denemedi bile. İçki içtiği akşamlarda Elif'i görmeyi hiç istemez, bir türlü sahip olamadığı evladının acısını onun varlığıyla yaşardı sanki. Burcu annesi biraz daha yakındı Elif için. Ne var ki, sevecen bir öğretmen kadar yakın olabiliyordu ancak. Onlar da sahiplenemiyordu Elif'i biraz da. Biyolojik olarak bir evlada sahip olamadıkları gerçeği Elif'le beraber her fırsatta yüzlerine bir tokat gibi çarpar olmuştu çünkü. Elif sevmeyi bilmiyordu. Üniversitede okurken birini sevdiğini zannetmişti. Yaralı kalbini açmıştı ona, bir çentik daha atsın diye. O da Elif'i en yakın arkadaşıyla sınamıştı. Yıllar sonunda evliliğe giden beraberliklerini Elif'i ezerek kurmuşlardı, hiç acımadan. Ve bir gece tek başına kaldığı o bankta; " sen çok soğuksun. Kendini kasıyorsun. Dokundukça kaçıyor, yaklaştıkça kayboluyorsun. Aşılmaz duvarların, yıkılmaz kurallarınla kendine set kurmuşsun. Benim sana ulaşmaya çalışmak için ne vaktim ne de hevesim var" sözleri hala kalbinde yankılanırdı hatırladıkça. Sevmeyi bilmiyordu, hiç sevilmemişti. Önce Allah sevgisi sonra kızlarının sevgisi kuruyan çorak kalbine nefes olmuş, tomurcuklar serpmişti dallarına. Bunun dışında bir sevginin (ya da sevgi sanıp kandığı bir duygunun) yolunu saptırmasına tahammülü yoktu. Şimdi ne olmuştu da, karanlık odalarına ışık sızar olmuştu? Hüzün boyalı duvarlarına renkler serpilmeye başlamıştı? İçinde yüz yıllık uykusundan uyanmış, kıpırdayan kelebekler, kalbinde çırpınan bir kuş vardı adeta. Ruh halini kelimelere sığdıramıyor, yaşadıklarını anlamlandıramıyordu. Bir yanı hiç düşünmeden koşmak diğer yanı durup düşünmek ve vazgeçmek istiyordu. Kendi kararsızlığının içinde sıkışıp kalmıştı.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now