Bölüm 23 - Demirden leblebi

14.7K 1.2K 85
                                    




Kendini martılarla bir tutma

Senin kanatların yok

Düşersin yorulursun

Beni koyup gitme ne olursun.. (a.ilhan)


Genç kız adamın kollarında boş bakan gözlerle kabuğundan yeni çıkmış bir yavru kuş gibi çırpınıyordu. En soğuk kış gününde bile solmayan bir çam ağacı misali yemyeşil gözlerinin feri gitmiş derin kuyularda mahsur kalmış bir zümrüt gibi çok uzaklara gitmişti. Kan kokusu adamın burnunu sızlatıyordu. Esmanın bedeninden firar eden taze kan ılık ılık ellerine akıyordu bıçak gibi değdiği yeri kesercesine. Kulaklarını keskin ve ölümcül kara bir uğultu kaplamıştı. Zaman donmuş ve yeryüzünde sadece ikisi kalmıştı sanki. Etraflarında oluşan kalabalık ve telaşeden bihaberdi ikisi de.

" Ödeştik." Demişti geç kız adama. Son sözleri bu olmuştu. Bu nasıl ödeşmekse.. Ben senin için bin kere ölmeye razıydım oysa.. Sen bana bu acıyı mı müstahak gördün yoksa?

" Esma bende kal! Esma! Beni duyuyor musun? Esma sakın uyuma kapatma gözlerini, bana bak! Esma! Esma!" Esma seni seviyorum bırakma beni ne olur!

Fatih kızı kollarıyla sarsarak ayık tutmaya çalışıyordu kendince. İzin veremezdi gitmesine. Hayır, şimdi olamazdı! Hazır değildi böyle bir vedaya. Ona bu kadar alışmışken, bu kadar yaklaşmışken, bu kadar aşklaşmışken.. Olmamalıydı. Adamın kalbi göğüs kafesinden çıkıp kurtulmak istercesine hızla atıyor nefesi boğazından geçmemeye yemin etmiş gibi kursağının oracıkta duruyordu. Esma 'sız bir dünya düşünemiyordu adam. O olmazsa göğe kaldırıp yüzünü bakamazdı özgürce, suyun tadı aynı olmazdı, çocuklar.. Çocuklar da hiç gülmezdi, kuşların bir kanadı kırık kalır uçamazdı. Fetih genç kızı kaybetmeye hiç bu kadar yaklaşmamıştı. Kazanmaya dahi bu kadar yaklaşmamıştı gerçi. İşte bu gerçek canını daha da çok yakıyordu. Ben seni daha bulamamışken, sarıp sarmalamamışken beni bırakıp gidemezsin! Yapma!

Bu dünyada çekilecek o kadar dert, omzuna konacak o kadar yük varken geç kız canının acısını bir ömür çeksin diye adama emanet edip ötelere gitmeye meyletmişti. Bu adama koyuyordu işte. Bunu yapmayacaktı, o kurşunun önüne deli Dumrul gibi atılmayacaktı. O kurşunlar Fatih'i dört bir yanında delip dağlasaydı canı bu kadar yanmazdı ki.. Şimdi zaman durmuştu da kısır bir döngüde dönüp dönüp kalbine bir bıçak saplanıyordu en okkalısından.

Dakikalar içinde etraflarını etten bir duvar sardı adeta. İnsanlar sürekli bir şey söylüyor bağırıp çağrışıyordu. Ortalık mahşer yerine dönmüş kıyamet Esma ile Fatih'in piyangosuna vurmuştu.. Kısa süre içinde uzaktan gelen siren sesleri ile kalabalık bir deniz gibi ortadan ikiye ayrıldı. Bir sedye ile kefen gibi beyazlar giyinmiş sağlık görevlileri geldi koşarak. Olaylar bir nefeslik zamanda film gibi akıyordu sanki sadece izliyordu adam. Fatih'in duyduğu tek ses uğultu kalabalığı ve gördüğü tek görüntü ellerinde tuttuğu genç kızın kanlar içinde bilinçsizce kesik nefesler alan bedeniydi. Sağlık ekipleri genç kızı sedyeye almak istediklerinde yavrusunu korur gibi bir içgüdü ile teslim etmekte zorlanmıştı adam.

" Beyefendi siz de yaralısınız. Lütfen bizimle gelir misiniz? Yürüyebilecek durumda mısınız?"

Şok halinde olduğunu düşündüğü adamı öteleyerek diğer ambulansa götürmeye yeltendi sağlık görevlisi genç kız. Bir kurşun Esmanın bedenini ıskalayıp Fatih'in omzunu sıyırmıştı belli ki. Ama adamın canının acısını hissetmeye engel daha mühim yaraları vardı o an. Bu küçük sıyırık umurunda bile değildi. Sağlık görevlilerine itiraz edecek oldu ama direnmek ve insanlarla mücadele etmek için mecalinin kalmadığını fark etti.

" Esma." dedi son enerji kırıntılarıyla kendi kendine söylenir gibi " Onun yanında olmalıyım."

" Tamam, beyefendi, sizin tedavinizi yapalım. Hastaneye geçeriz. Ekipler bayanla ilgileniyor siz merak etmeyin, içiniz rahat olsun."

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now