Bölüm 58 - Uyuz Levent!

12.3K 1.1K 169
                                    

Selamun aleykum arkadaşlar

bayram tatilinden döndüm ve hemen bölümümü ekledim :) kısa diyeni yolarım ona göre :P

en yakın zamanda yeni bölümde görüşmek üzere .. keyifle okuyun inşaAllah..

beni yorumlarınızdan mahrum etmeyin ;)

bu bölümde yıldızı patlatalım mı? daha önce hiç istemedim böyle bir şey ama nedense bu bölümde şöyle rekor bir yıldız patlaması olsa diye geçti içimden. kırmayın beni :)

bir de face grubumuza da beklerim efendim..

selam ve dua ile kalın...


****

       

Mustafa elindeki yastığı güzel karısının sırtına doğru yerleştirdi. " Hayatım bundan sonra buradan gerekmedikçe kalkmanı istemiyorum. Doktorun dediğini duydun."

Elif memnuniyetsizce dudaklarını büzdü. " Sıkılıyorum ama." Dedi serzeniş eder gibi.

" Al eline kitaplarını, Kuran oku, tesbihat yap. Ne bileyim, oyalan işte karıcığım. Bak bir daha yanlış alarmla hastaneye gitmek istemiyorum. Yarı ömrüm gidiyor benim hastane yolunda." Mustafa elini kalbine doğru bastırdı. Düğün günü aklına gelince kalbi hızlı atmaya başlamıştı yine. Neredeyse baba olacaktı ama işte nazlı kızı onları kandırmayı tercih etmişti.

Elif başını önüne eğdi. Gülmemek için dudaklarını ısırdı hafifçe. Bir telaşla hastaneye gidip yalancı sancı olduğunu öğrendiğinde çok utanmıştı genç kadın. Ama Mustafa'nın ne yapacağını bilmeyen, şaşkın ördek misali dönüp dolanan halleri aklına gelince de içinden gülmek isteği geçiyordu nedense. Kocasının bu tatlı telaşlı hallerine giderek aşina olsa da her defasında farklı bir duygu kaplıyordu kadının gönlünü. Aşk mı huzur mu şükür mü yoksa hepsinin karışımından oluşmuş adını koyamadığı farklı bir duygu muydu bu? Bunu çözememişti. Aslında ne olduğunu bilmek de istemiyordu. Konu Mustafa olduğunda çok düşünmek istemiyordu artık. Sadece sevmeyi ve sevilmeyi doya doya yaşamak istiyordu o an. Sıcak teninin dudaklarını çektiği gibi güzel sözleri kalbini ve adamın gözlerindeki kadının daha önce hiç görmediği yeşil hareli mavi, duru bir denize kıyısı olan şehirler de ruhunu çekiyordu Elif'in. " Tamam biraz abartmış olabilirim. Ama böyle de ceza vermenize gerek yoktu." Dedi masum ve mahcup bir şekilde.

" Ne cezası hayatım. Ben seni nasıl rahat ettirebilirim diye çırpınıyorum sen ceza diyorsun beni üzüyorsun ama. Sen şimdi rahatça uzan arkana. Ben sana çikolata, şeker getireyim. Tamam mı?" Mustafa anlayışla ve sabırla yaklaşıyordu karısına. Sonuçta asıl eziyeti ve külfeti çeken Elif'ti. Onu rahat ettirmek Mustafa'nın göreviydi. Emanetine güzel bakmalı, özen göstermeliydi. Ama Elif ikna edilmesi zor ve son zamanlarda değişken ruh haline sahip bir kadın olmuştu. Olsun bu da güzeldi. Karısının her hali başka güzeldi...

" Mustafa bezdin mi artık benden?" Elif duygusallaşmış bir şekilde sormuştu bu soruyu. Kendisi bile bu halinden memnun değildi. Bazen dengesizleşiyor bazen yaptıklarına o kadar hızla pişman oluyordu ki. Şımartıldıkça mayışan bir kız çocuğu olmuştu sanki.

Mustafa yetimine iyice yaklaşıp etlenen tombul yanaklarını avucunun içine aldı. Alnına ılık bir buse kondurup bakışlarını karısının gözlerine sabitledi. " Neden bezeyim ben senden cancağzım? Sen benim hayatımın en güzel rengi, bakmaya doyamadığım manzaram, şükrüne eremediğim kıymetlimsin. Ben artık sensiz nasıl nefes alırım, o gül kokun burnumun direğinden giderse dünyanın küf kokusuna nasıl katlanırım bilmiyorum. Senin varlığın bu evi aile yapıyor. Sen benim hayatımın hep eksikliğini hissettiğim ve yıllardır bulamadığım imamesisin. Ben ancak senin varlığında derli toplu olabiliyorum. " Ve karısının iki yanağına da sulu öpücüklerinden kondurdu. " Sen kendini benim yanımda hiçbir zaman mahzun hissetme karıcığım. Ben seni her halinle seviyorum ve yine her halinle seveceğime eminim."

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now