Bölüm 47 - Evlat, Babanın sırrıdır.

15.8K 1.1K 221
                                    

selamun aleykum arkadaşlar

bu bölüm itibari ile üçüncü büyük boy 120 yaprak defterimi de bu hikaye uğruna telef etmiş bulunmaktayım :) ( evet eski usul deftere yazıyorum önce) (evet yaşlıyım)

yarın için teog sınavına girecek arkadaşlara Rabbim şimdiden zihin açıklığı verdin. bildiğinizi yaptırdın bilmediğinizi attırsın attırdığını tuttursun inşaAllah :) bu böülümü teogdan sonra hediyem olarak okursunuz artık :))

keyife okuyacağınız bir bölüm olmuştur umarım..

bu arada face grubumuzun linkini yazayım belki görmeyen kalmıştır :D --> https://www.facebook.com/groups/sennurkasaromanlari/

görseldeki resmi çizen @Sinemsakt arkadaşımıza da ayrıca teekkür ederim.

selam ve dua ile kalın..

keyifli okumalar..

********

       

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

       

Genç kız okulun girişindeki devasa duvara iliştirilmiş panoya asılan uzun kâğıt parçalarına bakıp ders notlarını bulmaya çalışıyordu. Aslında notlarını internetten öğrenmesi çok daha rahat olacaktı ama sistemdeki sorun yüzünden giriş yapıp bakamamıştı bir türlü. Neyse ki notlarını merak eden aceleci birkaç öğrenci dışında okula kadar gelip notlarına bakmaya tenezzül eden çok fazla öğrenci yoktu etrafta. Betül zaten tatil süresince birkaç hocayla da konuşmaya niyetlendiği için gelmişken panoya da bir bakmak istemişti.

Bu sırada, birkaç konferansa konuşmacı olarak katılınca sınav kâğıtlarını okumayı biraz geciktiren Yusuf da çıktısını aldığı kâğıtları panoya asıyordu özenle. Betül adamı hiç fark etmeden şaşkınca " Seksen almışım. İyi bunu da atlattık hayırlısıyla." diye mırıldanarak adamın panoya astığı kâğıda bakıyordu. Bu melodik sesi duyar duymaz seçen ve kalbine tanıdık geldiğini bilen Yusuf, avcısının ayak seslerinin çimende çıkardığı hışırtıyı duyan ceylan gibi dikleştirdi duruşunu. Ve yavaşça başını çevirip genç kızı rahat görebileceği bir pozisyona aldı vücudunu. Soluk lacivert birkaç beden bol pardösüsü, omuz kısmından kıyafetinin üzerine attığı beyaz zemin üzerine siyah çizgileri olan şallardan (kafiya deniliyor sanırım), ve başına genişçe bağladığı lacivert eşarbının içinden seçebildiği o kehribar rengi gözler asırlardır özlemle aradığı kadim bir Mushaf'a işlenmiş mistik bir sır, gizemli bir rüya gibiydi.

" Merhaba." Dedi adam mütebessim bir yüz ile. " tebrik ederim. Senden beklenmeyecek bir başarıyla dersimden geçtin."

Betül şaşkınca adamın yüzüne baktı. Konferanstan sonra ilk defa karşılaştığı bu adamın varlığı ruhunu bir ejderhanın nefesine değmişçesine yakıyordu. Ensesinde hissettiği sıcaklık ve kalbinde hissettiği o daralma, kalıbına sığmama hissi nefesini kesiyordu genç kızın. Nasıl saçma bir hal alıyordu da böyle tepetaklak oluyordu, anlamamıştı yine. Üzerindeki mavi renkli spor tarzdaki gömlek ve altına giydiği lacivert kadife pantolon rahat bir hava atmıştı adama. Kehribar rengi gözleri değerli bir maden gibi parlıyordu. İki kehribar tanesinin usulca birbiriyle çarpışması gibiydi bakışmaları. Hemen gözlerini yere indirdi genç kız ve hiddetle " Ne demek benden beklenmeyecek bir başarı?" diye sordu sert ve sorgular bir şekilde.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now