Bölüm 14 - Bir Nikah Daha

16.2K 1.2K 45
                                    

Evlendirme dairesinden ayrıldıktan sonra beş-altı arabalık ufak bir konvoy halinde yola çıktılar. Mustafa'nın ve Elif'in birkaç samimi arkadaşı, Elif'in amcası, Hamza ve Sümeyye abla, Mustafa'nın iş yerinden üst düzey birkaç yönetici ve hepsinin ailesi ile beraber küçük bir kalabalık topluluk oluşturmuşlardı yine. Gelin arabasındaki herkes nereye gittiklerini tahmin ediyordu ama konvoydaki diğer arabaların bu konuda çok fazla fikri yoktu. Elif gelinliğini çıkartmak istese de Mustafa buna razı olmamış " Bugün senin günün Prenses, bir daha bu elbiseye sığamayabilirsin bence biraz daha kalsın üstünde" demişti muzipçe. Neden hep Elif'i utandırmak zorundaydı ki sanki?

Yolculukları yarım saatten uzun sürmüştü. Mustafa enerji dolu ve nüktedan tavrı ile arabadakileri de neşelendiriyordu her zamanki gibi. Resmi nikâhın hükümlerinin dinen de makbul sayıldığını bilse de henüz Elif'in elini tutmaya cesareti yoktu. Konuşma aralarında elini titrek ve çekingen hareketlerle Elif'e doğru yöneltse de sonra vazgeçiyordu nedense. Dokunup onu incitmekten korkuyordu belki de. Kaçamak ve çekinik bakışmalarla yetiniyordu ikisi de. Artık ikinci bakış caizdi ne de olsa.

Üstad'ın medresesinin önüne geldiklerinde Elif ve kızlar tanıdık bir mekana gelmenin huzurunu hissettiler. Ama bugün ilk defa medreseye değil hemen karşısında duran mütevazi eve Üstad' ın evine davetliydiler. Mustafa'nın aksine Elif ve kızlar Üstad' ın evine hiç girmemişlerdi. Yıllar önce eşini kanserden kaybeden Üstad bir daha hiç evlenmemişti. Kız kardeşleri sık sık gelir evinin düzenini sağlarlardı. Üstad da kendi başının çaresine bakmaya alışmıştı artık, medreseden gençler de evini pek boş bırakmıyordu zaten.

Arabadan inince küçük konvoylarındaki konukların bir kısmı ikindi namazlarını kılmak için medreseye geçmişti. Namaz kılmayan bir kısım ise genç öğrencilerin yönlendirmesi ile Üstad'ın evinin bahçesine geçmişlerdi. Gençler hemen sandalyeler getirip bahçeyi kalabalık için hazırladılar kısa bir sürede.

Elif Mustafa'ya acınası gözlerle bakarak üzerindeki gelinliği göstererek " artık çıkarabilir miyim?" diye sormuştu bunalmış bir ses tonuyla. İzin mi istiyordu? Evet, evet izin istiyordu. Eşini kızdırmak istemiyordu belli ki. Mustafa kendilerini mescidin kapısında karşılayan Üstad'a kısık sesle bir şeyler söylemiş sonra da Elif'e dönüp evi işaret ederek " günlük giysi almış mıydık yanımıza? Ah unuttum şimdi. Gidip rahat bir şeyler alıp geleyim mi sana?" diye Mustafa telaşıyla noktalamıştı.

" günlük kıyafetlerim bagajdaydı yanlış hatırlamıyorsam." . bu tatlı telaşlı, heyecanlı adam pamuk şeker gibi görünüyordu Elif'in gözüne.

" ah doğru. Ben onu unutmuşum. Geleyim mi ben de.. yani.. yardım için.. yani.. neyse.."

" Şimdilik Betül'ü çağırsan yeterli benim için."

Elif'e gayet masumca gelen teklif gerçekten de içinde hiçbir kurnazlık zerresi içermeyen masum bir öneriydi.

Betül ve Elif'i evde, Üstad'ın kız kardeşleri karşıladı. Daha öncesinde sohbetten de aşina oldukları bayanlar oldukça sıcak ve yardımseverdi. Elif günlük kıyafetlerini giydikten sonra evin mescit için ayrılan bir odasında ikindi namazlarını da kılıp çıktılar. Küçük grupları ve mescitten gelen ayrıca bir grup insan evin bahçesinde sandalyeler üzerinde oturmuş onları bekliyordu. Üstad, Mustafa ve Elif'i yanına çağırıp karşısında duran iki sandalyeye oturttu. Eline bir defter ve kalem alıp kalabalığın sesinin dinmesini bekledi kısa bir süre.

Üstad, besmele çekti ve " esselamu aleykum ve rahmetullah" deyip başladı mütebessim bir yüzle. Sesindeki tınıda insana huzur veren bir ton vardı ve gelinle damadın bütün heyecanını dinginliğe bıraktırıyordu. Önce Elif'e sonra da Mustafa'ya baba ismi ve kendi ismini sorup elindeki kağıda yazdı. Daha sonra şahitlerin ismini sordu ve yine elindeki kağıda not etti.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin