Bölüm 4 - Yan Yana

24.2K 1.5K 95
                                    

Etrafından geçen insanlara aldırmadan hızlı adımlarla ilerliyordu. Neden kalbi bu kadar hızlı atıyordu? Neden elleri terlemişti ki şimdi? Hiç anlam veremediği bir ruh halindeydi.

O gün için, akşam namazından sonra şehrin nezih bir mekânında görüşmeye karar vermişlerdi. Sümeyye abla v eşi Hamza da yanlarında olacaklardı. Elif, gereksiz yaygara koparmalarını istemediği için kızlara bu buluşmadan bahsetmemişti. Sonuçta sadece hatır için gittiği bir görüşmeydi, farklı bir anlamı yoktu onun için. Fakat neden bu kadar heyecanlandığını anlayamıyordu bir türlü. Eli ayağına dolaşıyor, delice koşmakla yerde sürünerek gitmek arasında kararsız kalıyordu. Kalbi son sürat koşmak isterken beyni geri geri adım atmak istiyordu sanki.

Mekânın kapısına geldiğinde kalbi yerinden çıkacak gibi çarpıyordu. O an evine geri dönüp, çok hasta olduğunu bahane edip görüşmeyi iptal etmeyi düşündü. Sonra bunun kendisine yakışmayacağına karar verdi. Kapıya yaklaştıkça daha da uzaklaşıyor gözünde daha bir büyüyordu sanki. İçeri girdiğinde pencere kenarında sakin ama görünür bir masada oturan Sümeyye abla ve eşini gördü. Yanlarındaki erkeği görünce başını eğdi. Utanmıştı, yüzüne sıcaklık yayılmaya başladı. Derin bir nefes alıp kendi kendine " sakin ol Elif, gözünde büyütme o kadar, görüşeceksin, merhaba-merhaba, sonra eve döneceksin. Ve bitecek. İşte bu." Diye telkinde bulundu.

Buluştukları yer asilzadelerden kalma koltuk tarzında masaları olan, süslü ve şık avizesi, çiçekli böcekli yağlı boya tabloları ve her köşeye özenle yerleştirilmiş pahalı objeleriyle şehrin kaliteli ve bir o kadar pahalı mekânlarından biriydi. Elif masaya geçince selamlaştılar, Sümeyye abla halini hatırını sordu, bir çay daha söylediler hemen. Bu sırada diğer erkek mütebessim ve sakin bir halde oturuyordu. Kısa bir süre sonra Sümeyye abla ve eşi yan masaya geçmek için izin istediler. Elif içinden gitmemeleri için yalvarsa da bir şey diyemedi.

Masada baş başa kaldıktan sonra bir süre sessizce oturdular. İkisi de söze nasıl başlayacağını bilmiyordu belli ki.

" Benim adım Mustafa bu arada" dedi sessizliğe daha fazla tahammülü kalmayan Mustafa.

Karşısındaki kızın ne kadar çekingen biri olduğu son on dakikadır elindeki peçeteye ettiği eziyetlerden anlaşılıyordu. Kızın yüzünü, masadan pek kaldırmadığı için görememişti. Pamuk gibi saf beyaz bir teni olduğunu seçebilmişti bir tek. Taktığı açık mavi başörtüsü tenini daha da solgun gösteriyordu. Giydiği bir beden büyük, lacivert uzun ceketi oldukça iddiasızdı, dikkat çekmeyi sevmediğini düşündü Mustafa. Duru ve oturaklı bir sesi vardı. Geldiğinden bu yana kullandığı birkaç kelime bile müzik gibi çıkmıştı ağzından, ya da Mustafa'nın kulağına bu tınıyla ulaşmıştı. Sanatçı elini andıran kibar ve kırılgan elleri vardı. Elindeki mavi peçeteyi her şekle sokmuş bir türlü gerçek şeklini bulamamıştı.

" Memnun oldum ben de Elif" dedi Elif, ilk adımın atılmış olmasının verdiği rahatlıkla.

Yüzünü masadan kaldırıp karşısında duran damat adayını inceleme fırsatı olmamıştı. İçeriye ilk girdiğinde gördüğü kadarıyla esmer tenli, keskin ve kusursuza yakın yüz hatlarına sahip yakışıklı sayılabilecek bir erkekti. Saçlarına yavaştan dökülmeye başlayan aklar yaşının olgunluğunu vurguluyor ve ayrı bir karizma katıyordu. Yüzünde özenle şekil verilmiş ve her halinden bakımlı olduğunu ima eden kirli sakalı vardı. Dış görünüşüyle; dindar olabilirim, bakımlı bir çapkın da olabilirim, entelektüel bir erkek de olabilirim mesajı veriyordu. Üzerinde kaliteli olduğu ilk bakışta bile anlaşılan yeşil, spor bir gömlek vardı. Gömleğin ilk birkaç düğmesi açıktı ama rahatsız edecek kadar değildi. Kendi sıkılganlığına inat rahat tavırlar sergileyen muhatabı Elif'in sinirine oynamaya başlamıştı bile.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now