Bölüm 28 - Hayrından Umutsuzum Getirme Bari Şerrini

13.4K 1.1K 33
                                    




" Halime ben vazgeçtim bence biz eve gidelim yol yakınken. Bence ben çok haklıyım ayrıca. Bence en iyisi de bu zaten." Zehra'yı heyecan bastığı saçmalama limitini yükseltmesinden de iyice belli oluyordu. Sabahtan beri defalarca sözünden cayma planları yapmıştı haince. Sanki kardeşiyle konuşmaya değil de görücüye çıkacaktı. Turkuaz renkli tuniği ile kombin ettiği mor renkli şalını – artık ne kadar uyduysa- aynada düzeltirken ekürünün aklını çelmeye çabalamayı da ihmal etmiyordu bir yandan. Tüm ikna gücünü ve zorlayarak oluşturmaya çalıştığı telepatik gücünü kullanmaya özen gösteriyordu. Eğer Halime 'tamam, hadi dönelim' derse arkasına bakmadan kaçacaktı okuldan. Tek istediği fikrine yandaş olacak bir arkadaştı, o kadar.

Halime Zehra'ya laf yetiştirme telaşından abdestini zor almıştı. Havlu peçeteler ile yüzünü kurularken dudağını kemirerek Lazca kelimeler mırıldanıyordu, genç kızın duymamasına özen gösterdiği bir ses tonuyla. " Bence sen namazdan sonra kıvırcığın yanına gidip Zehra akşam çok hastalanmış doktor ameliyat olması gerekli demiş acilen yurt dışına götürmüşler ameliyat için demelisin. Evet ya bu güzel oldu bence. Bu son kararım Halime. Sen kıvırcığı evine gönder dile benden ne dilersen bak kek bile yaparım sana. Bunu da kimseye yapmam, bilirsin."

Halime sinirsel ve alaycı bir kahkaha attı. Şalının iğnesini de takıp vücudunu gözdağı verir gibi Zehra'ya çevirdi.

" Zehra şuan tek yaptığın şey boş yere benim kafamı şişirmek. Yürü hadi vakit geçecek! Namazımızı kılalım da kızı bekletmeyelim bari."

Zehra kaşlarını çattı. " Beklesin Halime, işinin adı ne? Ben mi dedim ona gel beni bul diye? Namazda acele olmaz hem benim birkaç teravih borcum vardı gelmişken onların kazasını da yapayın diyorum."

Genç kızın bir yanı kardeşine deli gibi sarılmak isterken acılarının derin çizikler attığı diğer kırılgan yanı ise o kızı kıvırcık saçlarından sürüye sürüye hayatının paspasından tekme tokat atmak istiyordu dışarı.

" O kızın yanında da böyle dengesiz cümleler kurmayacaksın Zehra, bu bir. Bana da sataşmayacaksın olur olmaz stresini atmak için, bu iki. Çikolatalı pasta yemeyeceksin bu da üç." Ağzını açıp itiraz etmeye hazırlanan Zehra'ya sert bir bakış atarak konuşmasına devam etti Halime. " Neden olduğunu çok iyi biliyorsun sakın itiraz etme. Keyfini bozacak hiçbir şey olmayacak zaten. Oturacağız biraz konuşacağız sonra evlerimize dağılacağız. O kadar!" keşke Halime'nin özeti kadar basit olsaydı her şey. Ne konuşacaklardı? Zehra bir yabancıyla iletişim kurma konusunda sıkıntı çekmezdi pek ama bu yabancı başkaydı. Onunla konuşacak çok şeyi vardı ama konuşmaya ne hevesi ne cesareti kalmıştı bunca senedir. Bir yanı o kadar kanıyordu ki o kızın da canını yakmak istiyordu. Bir başka eksik yanı da kardeş sevgisi ile kendini tamamlamak istiyordu. Bütün gece kardeşini düşünmüştü. Onu sevebilirdi ama kıskanmamak elinde olan bir şey değildi. Zehra soğuk yurt odalarında sürünürken o kıvırcık sıcak evinde annesinin babasının dizinde rüyalar âlemine akıyordu. Tabi bu onun suçu değildi. Beynini düşünmek için kullanmadan tohumunu saça saça gezen vicdan yoksunu babasının eseriydi bütün yaraları. Geceleri göğsüne saplanan bıçağın ağrısı girmişti yine kalbinin derinlerine. Yükünün giderek ağırlaştığı bir hamal gibi hissediyordu kendisini. Kanı içine boşalıyor, ruhu çekiliyordu ama inadına dünya yükü biniyordu tepesine.

" İnşallah gelmez Halime. Valla gelmezse bizim üstteki gıcık komşuya marketten bir bütün tavuk alıp götüreceğim."

" Adağını seveyim senin Zehra. O komşu öpecek seni yakında. Ya da onun yerine ben seni öyle bir seveceğim ki kimse elimden alamayacak. O derece yani. İçimden sevgi taşıyor şuan sayende! Hadi hayırlısı artık.."

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin