Bölüm 37 - Kalbe Düşen Şerh

13.8K 1.2K 71
                                    




selamun aleykum

arkadaşlar nasılsınız? umarım iyisinizdir. hamdolsun ben de iyiyim fakat bilgisayarımın ekranını küçük oğlum kırdığı için biraz moralim bozuk. aslında bölümü tam olarak bitirmemiştim ama boşta bir bilgisayar bulunca yazdığım kadarı eklemenin iyi fikir olacağını düşündüm. umarım keyifle okursunuz.

aramıza yeni katılan arkadaşlar hepiniz hoş geldiniz. keyifle okursunuz inşaAllah..

hikayemi okuyan oy veren ve yorum yapan herkese teşekkür ediyorum beni çok mutlu ettiğinizi bilmenizi isterim :)

selam ve dua ile kalın..


****************

                  





Esma iki ay öncesine kadar stajyer olarak girdiği kapının önünde durdu öylece. Ruhunda yaşadığı garip duygular girdap olmuş birbirine dolanıyor ve heyecandan midesi buruluyordu. Bir insanın hayatı bu kadar kısa sürede nasıl değişebilirdi böyle? En son bu kapıdan girdiğinde, vücudunda üç kurşun yarası, parmağında sevdiği adamın yüzüğü ve kalbin de bu denli güçlü ve karmaşık duygular yoktu. Cılız ümitlerinin kuruttuğu hastalıklı ve aciz bir kalbi ve kendisini idare edecek kadar sağlıklı olduğunu düşündüğü –en azından nefes alırken batmayan yaraları olan- bir vücudu vardı. Genç kıza soğuk, mesafeli ve hatta kaba denebilecek bir şekilde davranan adam sevgi pıtırcığına dönmüş Esma'nın yanında ateşe müptela pervaneler gibi kıvranıyordu. Genç kızın hayatı tepetaklak olmuş ve ruh hali de buna bağlı olarak birbirine dolanan duyguları ile bocalıyordu.

" Hadisene kızım!" diyerek sırtından bir el yordamı ile kendisini ittiren Zehra'nın da yardımı ile ne ara açtığını anlamadığı kapıdan giren Esma'nın kalbi ile midesi yer değiştirmiş, bağırsakları boğazında fiyonk olup kalmıştı sanki. Fatih ofisteki masasında, gökyüzünde süzülen bir albatrosun rahatlığı ve karizması ile genç kızın kalbine ve ruhuna hitap ediyordu. Esma'nın göğü de gönlü de bu adamdı işte!

Kızların kapıyı bile çalmadan bodoslama içeri dalmaları ile şaşırarak kapıya bakan Fatih'in gözleri Esma'sını görünce ışıl ışıl olmuştu. O artık ateşine meftun bir pervaneydi. Her gün iş çıkışı evine gidip sözlüsünü birkaç saat görmek yetmiyordu genç adama. Kısa zaman diliminde, kalabalık bir ortamda tek yapabildikleri kaçamak bakışlarla göz süzmekti. Onun da ayrı bir hazzı ayrı bir tadı vardı dimağlarında belki ama yeterli değildi asla. Elif ve kızlar sevenleri yalnız bırakmamak için yemin etmiş birer ayrık otu neferi olmuştu söz akşamından bu yana. Esma'nın yumuşak, kırılgan ve melankolik hallerine inat kızlar adamdan hırslarını alamamış, kuşkucu ve hırçın hareketler sergiliyorlardı. Haksız da sayılmazlardı hani!

O gün davası olmadığı için olsa gerek kot pantolonu ve rahat spor bir gömlek giymeyi tercih eden Fatih " Buyurun, hoş geldiniz." Diyerek nazik ve hevesli bir şekilde ayağa kalkarak karşıladı konuklarını.

" Erken mi geldik? İşin varsa biz biraz daha dolanıp öyle gelebiliriz?" dedi Betül canı sıkkın bir hal ile. Ofiste beklemeye hiç niyeti yoktu. Sözlendiklerinden beri yalnız bırakmayacağız diye bu ikilinin dibinden ayrılmama fikri bir işkenceye dönüşmeye başlamıştı iyice. Oysa Esma'nın iyi niyetli ve romantik yaklaşımına protesto amaçlı başlamıştı her şey. Fatih'ten öçlerini almak ve kendi çaplarında genç adama ceza vermek isterken Zehra ile Betül kendilerini giderek artan sıkıcılıkta bunaltıcı bir durumun içinde bulmuşlardı. Birbirlerine bir türlü kavuşamayan destansı aşıklar gibi hasret ve tutkuyla bakan bu garip ikilin yanında olmak bir müddet sonra tahammülü zor bir hal alabiliyordu. Hele de aştan nasibini henüz alamamış iki bedbaht insan için daha da zor bir durum olup çıkıyordu. Bu durumda tek çıkış yolları ve hatta tek eğlenceleri Fatih ve Esma'nın arasına etten bir set kurup genç adamın gözlerine çöken hüzünle karışık çaresiz gurbetliği izlemek oluyordu. Sevdiğinin yanındayken kalbine gurbeti yaşatmak bir aşığa verilebilecek en büyük cezalardan biri olsa gerekti. Aslında genç adam bu duyguya oldukça aşina olsa da parmağındaki gümüş yüzüğün kalbine yaydığı o ılık heyecan, gecesini ve gündüzünü sarıp sarmaladığından beridir, aylarca çölde yürüyüp de ufukta bir su birikintisi/bir vaha bedevi gibi heyecanlı, hevesli ve yılgın olmaktan çok uzaktı adımları. Her gün yola aynı hevesle yeniden başlayan bir yolcu gibiydi genç adamın hali.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now