Bölüm 3 - Yeni Başlangıçlar

29.5K 1.6K 90
                                    

Mustafa, mesajı aldıktan sonra, habersizce evine gitmenin adaba yakışmayacağını bildiği için, arada tanıdığı kişilerle Üstada haber göndererek görüşme talep etti. Ama Üstad inzivaya çekildiğini, ne yazık ki bir süre kimseyle görüşmesinin uygun olmayacağını bildirmişti. Oldukça kararsız kalmış olan Mustafa, on beş gündür geceleri aynı rüyayı görüyor, gündüzleri ise ne yapacağını bilmeden kendini akıntıya bırakmış balık gibi savrulup duruyordu. Sıkıntısı göğüs kafesine konmuştu da yüreği küçücük kalmıştı sanki. Bu sırada da gölgesini aradığı ağacın kendisinden uzaklaştığını hissettikçe ruhu daha da daralıyordu.

Boş gözlerle önündeki dosyaya bakıyordu adam. Bir ara sıkıntısına dayanamayarak kafasını kaldırdı. "Rabbim gecemin en karanlık yerindeyim, sen güneşin doğuşunu benden esirgeme" diye geçirdi içinden ve derin bir nefes alıp gözlerini önündeki dosyaya doğru indirdi tekrar. Bir ümit başındaki düşünceleri dağıtmak için odaklanmaya çalıştı. Tam bu sırada telefonu çaldı tıpkı bir imdat sireni gibi; biraz acıklı biraz ümit vaat eden bir tonda.

" Alo " diye telefonu açtığında hem şaşırmış hem de sevinmişti.

" Selamun aleykum hacım, nasılsın? Sohbetlerde de hal hatır sormaz oldun iki kelam lafı esirger oldun bizden" diyerek hafif serzenişle karşılık verdi telefondaki ses.

" Hakkını helal et kardeşim, işlerim yoğun bu aralar o yüzden dalgınım, kusuruma bakmayın siz. Sen nasılsın? " Mustafa gün içinde işleri ile kendini oyalıyor akşamları da düşünce âleminden çıkamıyordu bir türlü. Bu yüzden biraz dalgın ve kopuk kalmıştı etrafındaki olay ve insanlardan.

" İyiyim hacım, hamdolsun bu günümüze. " Bir sukut miktarı sessizlik oldu önce, Hamza kelimelerini toparlamak için bekledi belli ki.

" Neyse hacım, telefonda böyle olmuyor, ben sizin şirketin semaver çayını özledim. Akşam iş çıkışı gelsem müsait misin? " Kafasında bir türlü düzgün cümlelerle ifade edemediği meramını ancak yüz yüze anlatabileceğine karar vermişti Hamza.

" Ne demek kardeşim, tabi ki, her zaman beklerim. " Mustafa elinde çevirdiği kalemi bir anda düşürüp toplamaya çalışırken bir yandan da Üstad'dan bir haber mi var acaba diye işkillenmeden de edemiyordu.

" Tamam, o zaman akşamüzeri görüşmek üzere selametle kal." Hamza fazla oyalanmadan telefonu kapatmaya niyetliydi.

" Görüşürüz inşallah, selametle kal kardeşim. " diyerek telefonu kapattı geç adam, karşısındaki aceleci sese mukabil senkronize bir karşılıkla.

Kalbine garip bir ferahlık gelmişti Mustafa'nın. Az önce aklında gezinen kara bulutlar dağılmıştı birden. Ne ilginç, güzel bir dostun sesi bile insana inşirah olabiliyor bazen, diye geçirdi içinden.

Hamza ile Mustafa'nın arasında bir ya da iki yaş fark vardı. Eğlenceli bir mizaca sahip olan Hamza'nın, muhabbet ederken sergilediği rahat, sıcakkanlı tavırları, olayları ve insanları yargılamaktan uzak bakış açısı Mustafa'nın en hoşuna giden özellikleriydi. Bir demlik çay eşliğinde sabahlayıp muhabbetinden hiç sıkılmayacağın bir dosttu. Kendi deyimiyle ' çay biter, dostluk/muhabbet baki kalır'dı.

Hamza ile konuşmalarının ardından saatler geçmişti. Gün içerisinde iş koşuşturmalarından genellikle saatin bile farkında olmayan Mustafa, çalınan kapı sesine " buyurun, girebilirsiniz" diye karşılık verdi, başını okuduğu dosyadan kaldırmadan.

" Hacım, sen bunca dünya işinin içinde sıkışıp kalmışsın ya hu! " diye şakayla karışık bir tepki verdi Hamza içeri girip deri koltuklara keyifle otururken.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now