Bölüm 41 - Sezon Finali Part 1 : Albatros Asaleti

13.4K 1K 155
                                    

selamun aleykum

aslında daha uzun bölüm yazmak isterdim aam aklımdakilerin yarısını kağıda dökebildim ancak ve çok bekletmemek için yetiştirebildiğim kadarını paylaşmak istedim

keyifle okursunuz inşaAllah

buarada açtığım gruba hiç kimse gelmedi :( olsun ben adresi yine buraya bırakıyorum :

https://www.facebook.com/groups/sennurkasaromanlari

selam ve dua ile kalın..

********************



Elif o geceyi rüya içinde rüyalar görerek huzursuz ve bölük pörçük bir uyku ile geçirmişti. Sabah namazına kalktıklarında nasıl dua edeceğini bilemeden Rabbinden hayırlısını diledi. Ne zaman tıkansa yolunu O'nun ışığı ile bulmuyor muydu nasıl olsa.. Kahvaltı sırasında ise içinde yaşadığı duygu patlamalarını belli etmemeye çalıştı. Ara sıra dalıp gitse de uzaklara kendini çabuk topluyor ve dünyaya geri dönmeye çabalıyordu yarım yamalak da olsa. Kızlar bu hallerinin nedenini bildikleri için seslerini çıkarmıyor endişe ve merak içinde sessizce takip ediyorlardı genç kadını. Fakat Mustafa karısının aklını kurcalayan bir mesele olduğunu sezinlemekle yetiniyordu sadece. Şimdilik bu konuyu üstelememeye karar vermişti ama akşam geldiğinde yetimi yine bu garip hallerinde devam ederse daha fazla sabredemeyeceği ve üzerine gideceği bir gerçekti.

Elif kahvaltıdan sonra çok oyalanmadan kocasını işe, Betül, Zehra ve Esma'yı da yanlarına katarak evden dışarı yolladıktan sonra evi üstten bir toparlayıp kendisini dışarı attı. Niyeti bir sağlık ocağına gidip kan testi yaptırmaktı. Eczaneden aldığı bir testle evde de öğrenebilirdi belki gerçeği ama bunu kaldıracak kadar sabrı ve tahammülü kalmamıştı kadının. Hem kimseyi kaygılarına ortak etmek istemiyordu şimdilik. Kendisi yeterince telaş yapıyordu zaten!

Evin girişinden sokak kapısına doğru, taş döşeli yolda yürürken aklından bin bir türlü düşünce geçiyordu. Alnından vücuduna, kocasının işe giderken kondurduğu busenin ılıklığı yayılıyordu hala. Şimdi o 'deli' adama dünyasını aydınlatacak, hayatını değiştirecek bir haber verme ihtimali ile atıyordu adımlarını. Canlarının ve kanlarının birbirlerine karıştığı, Allah'ın en güzel lütfunun, en güzel muştusuna doğru atıyordu adımlarını belki de. Her adım daha da yaklaşıyordu bereketine, rahmetine ve kaderine.

Şimdiye kadar hiç dile getirmemişlerdi böyle bir konuyu, karı koca.  Mustafa genç kadına Deniz ile yaşadığı tecrübeleri anlatmıştı bir gece muhabbet ettikleri sırada. Nasıl heveslendiğini ve sonunda ne denli hüsrana uğradığını, yaşadıklarını anlatırken titreyen ve boğuklaşan ses tonundan bile anlamıştı kadın. Bunu düşündükçe içindeki şüphe kemirgenleri tırmalayıp acımasızca kemirdi kadının bir anda kuş gibi havalanıp yedi kat semada süzülen heveslerini. Derin bir nefes aldı içine ve sokak kapısını açarak sessiz, dalgın adımlarla sağlık ocağına doğru ilerlemeye başladı ana yolda. Heyecandan dizleri titriyor bacakları vücudunu taşıyamayacak bir kuşun ayakları gibi sızlıyordu. Siyah, geniş atkısını ağzına doğru çekip yüzünün yarısını örtmeye çalıştı. Kışın soğuk ve sert havası yüzüne vurdukça heyecanını söndürmüyor daha da körüklüyordu sanki. Ve az ilerde kendisini izleyen gözlerden habersizce yürümeye devam etti sokağın ortasında.

Biraz uzakta, sokağın başında, Elif'in varlığını far edince kenara çekip onu izlemeye başlayan bir insan vardı.

Feyza Mustafa'nın evinin yakınlarında oturmuyordu aslında. Ama yıllardır işe giderken kullandığı güzergâh adamın evinin tam da önünden geçiyordu. Yıllar önce keşfettiği bu yolu sırf Mustafa'ya rastlarım diye kullanmaya başlamış sonrasında da işe gidebileceği diğer alternatif yolları unutacak kadar alışmıştı buradan geçmeye. Genç adamı görme ihtimali üzerine inşa ettiği bir alışkanlıktı bu durum. Şimdi her sabah alışageldiği gibi işe gittiği sırada tam da Mustafa'nın evinden çıkıp dalgın ama bir o kadar mağrur bir duruşla yürüyen Elif'i görünce, sabah sabah kanı beynine hücum etmişti kadının.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now