Bölüm 22 - Ödeşme Zamanı

16.9K 1.2K 59
                                    




Genç kız, serin bir yaz günü sabahı tıklım tıkış dolu olan bir otobüste canhıraş çaba sarf ederek işe gitmeye çalışıyordu. Otobüsün birbirine karışan parfüm ve ter kokularına açık olan camlardan esen taze günün bol oksijenli havası bir nebze ferahlık katsa da genç kızın içinde kımıl kımıl kıpırdanan sıkıntı kurtçuklarını dağıtmasına yetmiyordu. Stajının son günleri olmasından mıdır soğuk yaz günlerinin sıkıcılığından mıdır yoksa kalbinde taşıdığı ağır yükün etkisinden midir bilinmez garip bir sıkıntı çökmüştü boğazının tam ortasına, demirden iri bir yumru gibi. Yutkundukça kalbini sıkıştıran, nefes aldıkça kaburga kemiklerini daraltan bir duyguydu ciğerlerini kemiren. O gün için bin bir ısrarla ve stajının bitmesine yaklaşmasının hürmetine bir davaya girme sözü alabilmişti patronu Fatih Bey(!)den. Hem de neredeyse bir aydır hummalı bir şekilde çalıştıkları Fatih'in kendisini gece gündüz hırpaladığı davaya girecekti. Ne büyük nimet! Kaygılı, telaşlı ve heyecanlı hallerine içinde oturup çöreklenen bunalım halleri de eklenince genç kızın ruhu ağızda patlayan acımtırak şekerlere benzeyen saçma ve garip bir tat almıştı. Aynı anda rahatsız edecek kadar sıkıntı basıyor bir anda coşku derecesinde heyecan patlamasına dönüşüyor ve sonunda iç gıdıklayıcı bir telaşede buluyordu kendisini. Deliriyor olabilir miydi acaba? Mümkündü tabi ki çok da akıllı olduğu söylenemezdi ne de olsa.

Belediye otobüsünün ani manevrası ile sarsılarak tutunduğu yerden bir adım geriye savrulan Esma kafasını hafifçe silkeleyerek kendine gelmeye çabaladı. Bugün onun için büyük ve önemli bir günü. İlk defa stajyer olarak bir davaya girecek ve bir duruşmada patronunu canlı olarak savunma yaparken izleyebilecek hem de yakınında olmak koşulu ile. Daha önce birkaç defa merakının esiri olmuş ve adliyeye gelmiş ve genç adamın avukatlığını yaptığı davalara gizlice girmeyi başarmıştı. Kısa süren ve arkaya gizlendiği için görüntü kalitesinin pek de iyi olmadığı davalardı hepsi. Bu defa çok başkaydı. Bu dava büyük ve önemli bir davaydı. Ve genç kızın en büyük tesellisi patronunun yanı başında olma şerefine nail olmasıydı. Her ne kadar görevi dosya taşımak, kahve getirmek ve not almaktan öteye geçmese de staj hayatı boyunca varlığını az da olsa değerli ve kendisini faydalı hissedebildiği yegâne anısı bu duruşmaya katılmak olacaktı. Kalbi kafesinden kaçmaya çalışan bir kuş gibi çırpınıyordu bunları düşündükçe.

Mağrur ve kendinden emin adımlarla otobüsten inerken gecenin ayazı ve sabahın kırağının karışımı olan sert bir hava yüzünü yalayınca afalladı. Bu sene kış erken gelecek, diye geçirdi içinden.

Fatih savsak hareketlerle ofise giren genç kızı göz ucuyla süzdü. Esma kendisini görünce gözlerini irileştirmiş ve yüzü şaşkınlık ifadesi belirtircesine gerilmiş zaten kuş gibi olan ağzı gevşeyerek dudakları belli belirsiz aralanmıştı. Staja başladığından beri ilk defa genç kızdan önce gelmişti iş yerine. Bunda gece gözüne uyku girmemesinin ve bugün gireceği davanın üzerinde oluşturdu nefesini daraltan baskının payı büyüktü elbette. Ofise Esma'dan önce gelince genç kızın varlığına ne kadar alıştığını iyice hissetmişti. O yokken ofis soğuk, renksiz, karanlık ve küf kokulu bir hapis hücresine dönüşüyordu, genç kız içindeyken gökkuşakları ile etrafı sarılmış bir cennet bahçesine dönüşmesine tezat olarak.

Esma'nın üzerinde lacivert dökümlü bir elbise başında da gözlerini paha biçilemeyen, uğrunda savaşlar yapılacak bir zümrüt gibi ışıl ışıl parlatan lacivert ve yeşile dönen bir şal vardı. Aynı anda hem ağır ve şık hem de modern ve taze görünüyordu. Bugün girecekleri davada herkesin gözünü üzerine çekecekti şapşal kız! Fatih levent ile bir ağız olan Esma'yı uzun süre uğraştırdıktan sonra ağzından çıkan gönülsüz " bakarız" onayına daha söylediği anda pişman olmuştu aslında. Elinden gelse karşısında -bilinçsizce sergilediği- tüm zarafeti ve alımıyla duran bu kızı alır evin vitrininde kimsenin görmeyeceği kuytu bir köşeye ya da yastığının altına saklar ne birine gösterir ne de dışarı salardı. Elinden gelseydi ya gelmiyordu işte! Onun gözünde kıskanılacak güzellikte savunmasız ve masum bir kızdı Esma. Üzerinde 'dikkat kırılabilir' etiketi ile gezmesi gerekirdi aslında. Hukukçu olmaması lazımdı, böylesine tehlikeli insanlara karşı açtıkları bir davaya da girmesi Fatih'in içine hiç -ama hiç!- sinmiyordu. Fakat Esma kedi gibi titrek ve irileştirdiği gözlerle bakıp dudaklarını yavru iguana gibi büzünce Levent de araya girip 'ben yanında durur göz kulak olurum kanka' diye destek olunca ipin ucunu kaçırıvermişti bir anda. Ah merhamet bazen çok acımasız olabiliyorsun! Bir de Levent vardı tabi. Kuzuyu kurda emanet edecek olmanın tedirginliği de sinir katsayısını artıyordu hızla. Şimdi kızcağıza tescilli cilvelerinden hangilerini yapacaktı kim bilir?

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now