4.3.BÖLÜM-HAMDİ

6 0 0
                                    

O cuma günü kasabadaki okul alışverişinden köye geldiğimizde babam arabayı okula çıkan yokuşun başında durdurdu. Ahmet Abi de hemen neden durduğunu sordu. Babam da bundan sonrasını yürüyerek çıkabileceğimizi, okula kadar zahmet etmesine gerek olmadığını söyledi. Ahmet Abi kabul etmedi. Babam ısrar etti. Sonuçta araba yokuşu tırmandı ve bahçemize, evimizin önüne park etti.

Babam arabadan inince hemen bagaja gitti. Çünkü bagajda hindi vardı. Bagaj kapağının düğmesine bastı ve kapağı dikkatlice, yavaş hareketler ile kaldırdı. Yolda sesi çıkmayan hindi, ışığı gördüğü anda fırladı ama tedbirli davranan babamdan bu defa kaçamadı. Hindiyi alan babam, akasya ağacına bağladı. Bu arada annem ile alışveriş paketlerimizi arabadan indirdik. Ahmet Abi ve Ayşe abla ile vedalaştık ve babam yarın akşam için Ahmet Abi ile Ayşe Ablayı yemeğe davetti. Kendi elleri ile hindi çevirme yapacağını söyledi. Bunu duyan hindi gulu gulu öttü. Olur dediler ve araçlarına bindiler. Ahmet abi korna çaldıktan sonra da bahçeden çıkıp gittiler.

Eve girdik ve annem paketleri ile odasına, babam mutfağa gitti. Bende kendimi kanepem üzerine bıraktım ve fukara yanıma sokulurken babam mutfaktan seslendi:

"Emel hayatım bizim geçen gün kasabadan aldığımız bıçak nerede?" Annem:

"Ne yapacaksın bıçağı?" Babam:

"Hayatım yarın için Ahmet'lere hindi çevireceğim, dedim ya hindiyi keseceğim. Sabaha kadar sosunda beklerse daha güzel olur." Annem kahkahaları ile yatak odalarından çıktı:

"Saçmalama Talat. Sen ömründe tavuk dahi kesmemiş adamsın.Kendini yaralayacaksın." Babam:

"Buldum." Dedi ve elindeki koca bıçak ile salondan geçerken:

"Birazdan görürsün sen hayatım. Daha kocanı tanımamışsın. İşte bak, böyle bir çırpıda kellesini uçuracağım." Dedi ve bıçağı tutan elini havada savurdu ve anında inledi. Bıçak kolunu sıyırmıştı. Gözlerini deviren annem bıçağı elinden almaya çalıştı ama babam vermedi. Kafaya koymuştu. Hindiyi mutlaka kesecekti. Annem sonunda:

"Ne halin varsa gör ama bir yerini yaraladın mı?" dedi ve babamı taklit ederek:

"Hayatım, parmağını kestim. Çok acıyor. Bir yardım et." Dedi ve kendi sesi ile: "Sakın bana gelip böyle söyleme." Dedi. Babam kahkaha attı ve annemin yanağından makas alarak:

"Sen hindinin sosunu hazırla hayatım. Kocan yarım saate tüylerini yolar hindiyi getirir." dedu ve bir şarkı mırıldanarak hızla kapıdan çıktı. Annem söylenerek odasına girdi ama birazdan odasından çıkardı ve yeni aldığı elbiseler ile defilesi başlardı.

Bu arada Fukara, kafa darbeleri ile yanımda duran paketi yere düşürdü. Paketin içinde yeni okul üniformam vardı. Bende denemeye karar verdim ve hemen üzerimdekileri çıkardım. Gri kumaş pantolonu bacaklarıma, beyaz gömleği sırtıma geçirdim ve düğmelerini ilikledim. Mavi kravatı bağladım ve boğazımdan taktım. En son lacivert ceketi de giydiğimde hazırdım. Beni gören fukara meledi; Galiba yeni okul üniformamı beğenmişti.

Sonra duvarda asılı aynanın karşısına geçtiğimde, bizimkilerin oda kapısı açıldı ve üzerindeki kırmızı elbisesi ile annem çıktı. Beni görünce duraksadı ve baştan ayağa bir bakarak gülümsedi ve çok yakışıklı olduğumu söyledi. Bende ona çok güzel olduğunu söyledim. Ayna da şöyle bir kendime baktım ve anneme yer vermek için kanepeme geri oturdum. Annem dakikalarca ayna karşında yeni elbisesini inceledi. Sonra önümden bir tur attı. Tekrardan elbisenin çok yakıştığını söyledim ve odasına girdi. Bugün kasabadan tam beş çift elbise almıştı. Şimdi kırmızı elbiseyi çıkarmaya, kalan 4 taneden birini giymeye gidiyordu. Bende bu arada okul üniformamı çıkardım ve günlük kıyafetlerimi geri giydim.

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Where stories live. Discover now