2.4. - TREN

18 1 0
                                    

İstanbul'un geride kalması ile trenimiz hızlandı. Veda edercesine uzun uzun öten trenin düdüğü ile de aklıma getirmek istemediğim, beni perişan eden düşünceleri içine hapsettiğim küpün çatladığını hissettim. Sızıntı yüreğimde hafif bir acıya neden oldu. Beni ben yapan her şeyi geride bırakmıştım ve yalnızca annem ve babam ile çantalardaki birkaç eşya benimle birlikte kalmıştı.

Eski hayatımı içinde barındıran albümü de yanıma almamıştım. Çünkü geçmişi hatırlatmanın beni üzmekten, yeni hayatıma adapte olmamı engellemekten başka bir faydası olmayacaktı. Dedem ve ninemlerin yüzlerini unutmak istemediğimden yanıma yalnızca tek bir fotoğraf almıştım ama hata yaptığımı şimdi anlıyordum. Ya fotoğrafın başına bir şey gelirse? Olmazdı ama ya olursa?

Annem öksürdü. Sanki düşüncelerimi duymuş ve bana cevap vermişti. Fotoğraf konusunu sıkıntı etmeme gerek yoktu çünkü annem mutlaka dedem ve ninemlerin fotoğraflarından yanına bolca almış olmalıydı.

Biraz sonra huzursuzluğum azalmaya başladı. İlk defa tren ile yolculuk ediyordum ve heyecan ile merak diğer tüm duygularımdan daha baskındı. Ayrıca dışarıda akıp giden manzara da adeta beni hipnoz ediyordu. Galiba birazda bu durumu kabullenmeye başladığım için böyle olmuştu. Şuanda canımı en çok sıkan unsur sarsıntı ve sesti. Koltuğum rahattı, yolculuk güzeldi, manzara harikaydı ama ses ile sarsıntı her şeyi bozuyordu. Bu uzun yolcuğu çekilmez hale getireceğe benziyordu.

Duyduğum ses ile irkildim. Akıp giden manzaranın içinde kaybolmuştum. Sağ kolumu kaldırdım ve bir saati geride bıraktığımızı görünce şaşırdım çünkü bana en fazla 10 dakika geçmiş gibi hissediyordum. Bu arada sessizliği yaran gürültü, kompartımanın kapısından gelmişti. Kapıyı açan tren görevlisiydi ve bilet kontrolü yapılıyordu. Görevli mekanik hareketler ile biletleri kontrol etti ve onayladı. Sonra yine aynı mekanik ses ile: "Hayırlı yolculuklar" dedi ve gitti. Adam kim bilir ne kadar zamandır bu işi yapıyorsa artık robot gibi olmuştu. Belki işini yaparken beyni başka şeyler düşünüyordu ama elleri, ayakları, ağzı, gözleri işlerini otomatik olarak yapıyorlardı.

Görevlinin çıkması ile kafamı cama yasladım ve sessizliğin ne kadar güzel olduğunu düşündüm ama şaşkınca doğruldum. Şaşkındım çünkü sihir gibi bir şeydi. Tren yolculuğumuzun ilk dakikalarında yakındığım sesler ve sarsıntı, sanki büyü yapılmışçasına yok olmuştu. Görevli gelene kadar sanki evimizin salonunda kafamı cama dayamış gibiydim. Vücudumda bir sorun olduğunu düşüneceğim ama dikkat kesildiğim zaman ses ve sarsıntı yeniden peyda oluyordu. Bu durumu açıklayan tek bir kelime olabilirdi: Alışmak. Kendimi şanslı hissettim. Çünkü vücudum uyum konusunda harikaydı.

Öğlene kadar üçümüzde dışarıdaki manzaradan gözümüzü alamadık. Manzaradan bizi çekip çıkaransa midelerimiz oldu. Ninemler dolma, börek, helva gibi soğukta tüketilebilen yemeklerden bolca hazırlamış ve saklama kaplarına koymuş ve dün onlarla vedalaşma ya gittim vakit bize vermişlerdi. Koltukların önünde duran katlanır masanın üzerine bu saklama kaplarındaki yemeklerden enfes bir masa kurduk ve afiyet ile yedik. Sonra da koltuklarımıza kurulduk ve manzara keyfine devam ettik.

Birkaç saat sonrada ben yatağa geçtim ve derin bir uykuya daldım. Her ne kadar koltuklarımız da oturmaktan başka bir iş yapmasak ta, dün akşam geç saatlere kadar otel aramamızın ve sabah erkenden kalkmamızın da etkisi ile otel yorgun düşmüştüm.

***

Aniden uyandım ama gözlerimi açmadım. Çünkü uyumak istiyordum. Zaten neden uyanmıştım onu da anlamadım. Sarsılıyordum ama önemsemedim çünkü trende olduğumuza göre normaldi ama omzumda bir el vardı. Sonra babamın sesini duydum. Uyanmamı istiyordu. Biraz daha uyumak istediğimi söyledim ama omzum sarsılmaya devam etti. Sırt üstü yatıyordum. Babamın olmadığı diğer tarafıma yani duvara döndüm ama rahat bırakılmadım. İsyan ederek, babam tarafa hızla döndüğüm anda duyduğum çığlık ile gözlerim açıldı. Ses babamdan gelmişti. Hızla dönerken bir kazaya neden olmuştum ama ne? Dirseklerim üzerinde doğruldum ve iki büklüm babamı gördüm. İnliyordu:

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Where stories live. Discover now