3.2. - KASABA

10 0 0
                                    

Gözlerimi kuzudan alamıyordum. Ufacık, şirin mi şirin birşeydi. Hem madden hem de manen temizliğin sembolü olan bembeyaz kar gibi tüyleri vardı. Kulakları ve zeytin gözleri olmasaydı bir top pamuktan farkı olmazdı. Her yavru gibi sevgiye, şefkate ve bakıma o da muhtaçtı. Annesini yeni kaybetmişti ve yalnızdı.

Kuzu göğsüme iyicene sokulmuştu. Galiba beni annesi zannediyordu. Arada birde kafasını kaldırıyor ve kara gözlerini bana dikiyordu. Ne kadarda fukara görünüyordu. Fukara. Evet, bu ona çok uygundu. Bence ismi fukara olmalıydı. O an, kesin bir karara varmıştım. Bu yavruyu yani fukarayı ben bakacak ve büyütecektim. Eceli ile ölene kadar da yanımdan ayrılmayacaktı. Fukara kafasını kaldırıp zeytin gözlerini bana diktiği vakit, bunun sözünü ona verdim. Sanki oda anlamış gibi teşekkür edercesine kolumu yalamıştı ya da ben yine aşırı terlediğimden kolum tuzlanmışta olabilirdi.

Minibüsümüzün hızının giderek azaldığını hissedince kafamı kaldırdım ve ne olduğunu anlamak için camdan dışarı baktım. Ana yolun hemen sağında yer alan sapağa girdik ve az ileride 'Güzel Kasabası Hoş geldiniz' yazılı mavi tabelayı okudum. Çok geçmedende tek tük evler görünmeye başladı.

Kasabaya yaklaştıkça sokak araları belirginleşmeye, birbirlerine mesafeli duran haneler kol kola girmeye başladılar. Evler tek katlı ya da iki katlı binalardı. Çocuklar, evlerinin bahçelerinde ya da sokak aralarında çeşit çeşit oyunlara dalmışlardı. Anneler ise iki ağaç arasına gerdikleri iplere çamaşır aşmak, bahçeyi süpürmek, fasulye ayıklamak gibi ev işleri ile meşguldüler.

Minibüsümüz yolun ortasında durdu ama neden durduğumuzu ancak minibüs hafiften sarsılmaya başladığı ve takır tukur sesler kulağıma geldiği zaman anlayabildim; Tren yaklaşıyordu ve yolu bıçak gibi kesen raylardan dolayı durmuştuk.

Birkaç saat öncesinde canciğer dostumuz olan bu ulaşım vasıtası şimdi yıllar öncesinin eski bir dostu konumuna düşmüştü. Önümüzden geçerken eski dostlarını unutmamış olacak ki düdüğünü uzun uzun öttürerek bizlere selamını verdi. Şimdi kompartımanlarındaki koltuklarında oturan ve kafaları camlara dayalı halde kadın, erkek, çocuk, yaşlı yolcularda bir an görünüp kaybolan bu minibüs hakkında kim bilir neler düşünüyorlardı.

Kasaba merkezine yaklaşırken tek tük dükkânlarda görülmeye başladı. Babalar buralarda evlerinin rızıklarını kazanıyorlardı. Bir ekmek fırını, az ilerisinde lastik tamircisi görünüp kayboldular. Biraz sonra da minibüsümüz kasaba meydanına giriş yaptı ve hükümet konağının önünde durdu. Kaptan arkasına döndü ve:

"Güzel kasabasında inecek kalmasın. Geldiğimiz yoldan geri döneceğiz, burası kasabanın son durağıdır." Dedi.

Minibüsten bizle beraber bir yaşlı teyze ile iki genç delikanlıdan başka inen olmadı. Veda niyetine bir korna çalan kaptan, u dönüşü yaparak geldiği yoldan dönerek gözden kayboldu. Bizde hükümet konağının önünde, yanımızdaki bir yığın valiz ile dururken kasabanın meydanında gözlerimiz ile gezintiye bir çıktık.

Burası oldukça uzun ve geniş bir meydandı. Sanırsam kasaba bu meydanın etrafına inşa edilmişti. Yüz yıllar önce 4 ya da 5 aileden oluşan göçebe bir kabile, kendilerince önem arz eden bir nedenden dolayı bu meydana, tabi ki o zamanlar ne meydan vardı, ne de başka bir şey vardı. Göz alabildiğince uzanan otlar ile kaplı boş alanlar vardı. Neyse, şimdi meydanın olduğu bu yere bu göçebe aile çadırlarını kurmuşlardı. Belki bu önem arz eden neden kabile reisinin hastalığıydı ve daha fazla gidemeyeceği için tam bu meydanda durmak zorunda kalmışlardı.

Zaman ilerledikçe yine bilinmez bir nedenden kabile bu meydana yerleşmeye karar vermiş ve çadırlar yerini sazlık evlere bırakmıştı. Belki de yerleşik hayata geçmelerinin nedeni çok sevdikleri kabile reislerinin ölmüş olmaları ve tam meydanın olduğu yere gömülmesiydi. Ya da buraların havası suyu hoşlarına gitmişti. Neyse, zaman ilerledikçe göç yolu üzerinde olan bu ufak köye daha fazla insan yerleşmişti. Sazlık evler yerini kerpiç evlere bırakmıştı. Aradan geçen uzun yılların ardından, köy kasaba olmuş ve o göçebe insanların çadırlarını kurdukları, otlar ile kaplı araziden bu meydan ortaya çıkmıştı.

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin