3.19.BÖLÜM-AĞAÇ EV

10 0 0
                                    

Bir buçuk aydan fazla bir zaman geride kalmış iyisiyle ve kötüsüyle anılarıma katılmıştı. Günler, birbirine benzer şekilde geçip gitmişti. Bu arada köyümüz ve insanları, gönlümüzde giderek daha fazla yer kaplamaya başlamışlardı. Adeta çelik bir iplikle, gönlümüzün en güzel yerlerine, en güzel motifler ile işleniyorlardı. Okulun tadilat ve temizlik işleri bittiğinden annem ve babam vakitlerinin çoğunu sebze bahçesinde geçiriyorlardı. Köyün güzel insanları da bir gün olsun onları yalnız bırakmıyorlardı. Her gün mutlaka 3-5 kişi, kadın ya da erkek muhabbete geliyorlardı.

Bu sürede bizim çocuklarda beni hiç yalnız bırakmadılar. Aralarında işleri çıkanlar olmadıkça her gün beşimiz günün çoğunu birlikte geçirirdik. Bazen Göksu'nun kenarında çekirdek çitledik, bazen köyün yollarında saatlerce yürüdük, bazen bizim evin bahçe sınırındaki bayırdan inip ormanı keşfe çıktık. Güneşin ortalığı yakıp kavurduğu günlerde ise bizim evin önündeki eşikte saatlerce oturup, aklımıza gelen herşeyden konuşurduk.

Kısacası son bir buçuk ayı tek kelime ile ifade etmek gerekirse Güzel olurdu. Köyümüze, artık köyüm diyebiliyordum. Alışmıştım. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu kadar kısa zamanda, bu derece alışmayı beklemiyordum. Sanki İstanbul' da değilde, yıllarca bu köyde yaşamışım gibi hissediyordum. Havası temiz, suyu berrak, manzarası yeşildi. Denizi yoktu ama Göksu'yu yeterdi. Asfalt ne gezer ama araba homurtuları, kornaları olmayan sessizliğe değerdi. Mesafeler kısa, simalar tanıdıktı. Evler müstakil, bahçe şahaneydi. Bu arada, arka bahçeden organik yerdin. Daha ne olsundu. Bizim çocuklar ile olan dostluğumuz, onları, bizim olarak niteleye bileceğim kadar ilerlemişti. Aramızdaki duvarlar, tek tek yıkılıyordu. Samimiyetimiz, her geçen gün artıyordu. Tek derdim, dedem ve ninemlerdi. Onları özlüyordum. Keşke onlarda köyümüzde, bizler ile yaşasaydı. O vakit tamam olacaktım. Çünkü bir yanım İstanbul'da kalmış olmayacaktı.

Bugün yine güneşin sinirleri tepesindeydi. Beşimizde bizim eşikte oturuyorduk ve yakan güneş ayaklarımıza vuruyordu. Şapkaların ucundaki uzantılar gibi önündeki eşikte oturduğumuz mavi kapının üstünde uzanan, bir metre boyunda ve enindeki beton çıkıntı sayesinde gölge, kendi türünü dokundu anda yok eden güneş'ten saklanabiliyordu.

Sol yanımda oturan gözlük, gözlüğünü çıkartmış, tişörtünün etekleri ile camlarını siliyordu. Onun yanında oturan fırıldak, elindeki çakmağı, yakıp yakıp södürüyordu. İnşallah aklından sigara geçmiyordur. Neyse. Sağ yanımda oturan Hacı, elindeki ince dal parçasını, hafiften sallıyordu. Onun yanında oturan Maho'nun bakışları, bayırın aşağısındaki ormana doğru dalmış gitmişti. Bende kafamı önüme eğdim. Ufacık bir karınca, kendisinin belki yüz katı büyüklüğündeki cansız bir çekirgeyi sürükleyerek yuvasına götürmeye çabalıyordu.

Gözlerimi açtığımda şaşırdım çünkü kapadığımı hiç hatırlamıyordum. Ayrıca sol ayak bileğim bir şey tarafından sıkılıyordu ve sırtım taş olduğunu düşündüğüm şeylere takılıyordu. Sanki sürükleniyordum. Gözlerimi açtığım gibi kapamıştım çünkü parlak ışık acıtmıştı. Işığa alışması için gözlerimi sürekli kırpıştırdım. Şimdi gözlerim tamamen açıktı ve masmavi gökyüzüne bakıyordum ama yine bir terslik varmış gibi görünüyordu. Çünkü evimizin çatısındaki, bizlere gölge sağlayan beton çıkıntı, sanki kilometrelerce uzaklıkta gibi duruyordu. Oysaki ben zıplayarak bu çıkıntıya elimi vurabilirdim ama şimdi çıkıntı, koca bir dağ gibi görünüyordu. Ayrıca gökyüzü de fazla uzakta gibiydi.

Kafamı hafiften kaldırdım. Baktım ve çığlığı bastım. Benim yerimde kim olsaydı, çığlığı basardı. Gördüğüm şey doğru olamazdı. Dev bir karınca, ağzının kışkaçları ile sol ayağımı kavramış, beni sürüklüyordu. Attığım çığlık ile karınca bacağımı bırakınca, dirseklerim üzerinde hızla geriye kaydım. Bu esneda, karıncada çığlık atıyor ve geriliyordu. Aramızdaki mesafe yeterince açılınca, hemen ayağa kalktım ve arkama dönerek koşmaya başladım. Bir an kafamı çevirince, karıncanında hızla peşimden geldiğini gördüm ve anlamadığım birşeyler söylediğini duydum.

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Where stories live. Discover now