4.13.BÖLÜM-KAZAK

10 0 0
                                    

Bir aydan fazla bir zaman geride kalmıştı. Fukara aramızdan ayrılalı, bir aydan fazla bir zaman olmuştu. Onu özlüyordum ama ölümünü kabullenmiştim ve yokluğuna alışmaya başlamıştım. Bazı zamanlar melemelerini duyar gibi oluyordum. Bazı geceler, uyku ile uyanıklık arasında, ayaklarımda hissettiğim dokunuşlar ile heyecanla doğruluyordum ama fukara yerine gevezeyi görüyordum. Ölümünün ilk haftasında kömürlüğe girdiğim vakit, köşede yığılı yemlerini gördüğümde dayanamamış ve ağlamıştım. Sonra da o yemleri, muhtarın ahıra taşımıştım. Bir günde salonda duran ve tuvaleti olarak kullandığı leğeni görmüştüm. Yine ağlamış sonra da o leğeni kömürlüğe kaldırmıştım.

Fukaranın ölümünden sonraki ilk hafta ağaç eve hiç uğramadım. Bizim çocuklar itiraz etselerde yalnız kalmamın doğru olmadığını söyleselerde kararıma saygı göstermişlerdi. Yalnız kalmak istiyordum ve yalnız kalabileceğim çok güzel bir yer biliyordum. Okul çıkışlarında, fukara ile benim özel yerimize gidiyordum ve güneş batana kadar oturuyordum. İlk hafta bu şekilde geçmişti. Sonraları arkadaşlarımın desteği, gevezenin dostluğu ile kısa zamanda toparladım. Şimdi fukara, kalbimin ve zihnimin en korunaklı yerinde yaşıyordu.

Geçen bir ay sakindi. Sabah okula, okul çıkışında ağaç eve gidiyorduk. Ödevlerimizi yapıyor, muhabbetimizi ediyor ve sonra da evlerimize dağılıyorduk. Yaz tatilinde olduğu gibi vaktimiz bol değildi. Havalarda hissedilir derecede soğuduğundan, köy gezintilerimiz artık olmuyordu. Gezintiler olmayınca da anlatmaya değer şeyler yaşanmıyordu ama yine de bazı günlerde, anlatmaya değer şeylerde yaşanıyordu. Bu şeylerden bir tanesi de Maho'nun doğum günüydü.

Maho'nun doğum günü tarihini bilmemek ya da unutmak mümkün değildi. Hafızanızı kaybetseniz dahi Maho'nun doğum gününü unutmanız mümkün değildi. Çünkü Maho son bir haftadır bulduğu her fırsatta doğum gününü bir şekilde hatırlatıyordu. Bu doğum günü lafını, adeta bir sakız gibi ağzında çiğniyordu. Ben, bizim çocuklar, annem ile babam ve diğer tüm sınıf arkadaşlarım başta olmak üzere, artık bu doğum günü lafından gına gelmişti. İçimizden birinin, her an için cinnet geçirme ihtimali çok yüksekti.

Bugün günlerden cumaydı. Sınıfıma daha yeni girmiştim ve sırama oturmuştum. Bugün biraz erkenciydim. Sınıfta benim gibi erkenci olan tek tük öğrenci vardı. Son bir ayı ve Maho'nun doğum gününü düşünüyordum. İçinde bulunduğumuz haftanın ilk günü yani pazartesi günü bu doğum günü kelimesi hayatımıza Maho sayesinde girmişti. Pazartesi günü, sınıfa girdiği anda tahtanın önüne geçmişti. Sınıf arkadaşlarımı susturmuş ve:

"Günaydın arkadaşlar. Size çok önemli bir şey söylemek istiyorum. La haftaya Salı günü çok önemli bir gün, o gün ülkemiz ve dünyamız açısından çok önemli bir olay gerçekleşmiş." Dedi. Onu dinlemeyenlerde, bu lafı üzerine dikkat kesilmişlerdi. Gözlük kalkmıştı ve:

"Dünyanın ve ülkemizin tüm önemli gün ve haftalarını neredeyse bilirim ama önümüzdeki hafta Salı günü benim bildiğim kadarı ile bir şey yoktu." Maho:

"La gözlük, bak işte çok okumak ile olmuyor." Bilmiş Fatma:

"Ammada uzattın. Söyle ne söyleyeceksen." Onu duymazdan gelen Maho:

"Evet arkadaşlar, kalemlerinizi eline alın ve not edin. Bu bilgi size lazım olabilir." Süslü Hatice:

"Hadi ya, sabah sabah amma da konuştun." Maho:

"La bu güzel hanımı üzmek olmaz. Hemen açıklıyorum." Süslü Hatice gülmüş ve:

"Şapşal" demişti. Maho ona öpücük yollamıştı ve:

"Çocuklar önümüzdeki hafta Salı günü," demiş ve durmuştu. Sınıf:

"Eeeeeee Maho:

"Önümüzdeki hafta Salı günü benim doğum günüm." Sınıftan homurtular, mırıldanmalar ve yuhalamalar gelmişti. Bilmiş Fatma elinde kalemi, Maho'nun verdiği bilgiyi defterine yazmıştı. Yazdığını yüksek sesle okumuştu ve kaşları anında çatılmıştı. Gözlerini Maho'ya dikmiş ve:

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin