4.16.BÖLÜM-SOBA

8 0 0
                                    

Aralık ayı kapımıza gelip çatmıştı. Gelmesi ile sıcak havalar göçlerini tamamlamışlardı. Geride bıraktıkları yerlere, soğuk vakit kaybetmeksizin yerleşmişti. Arkadaşlarımın söylediğine göre kar bu sene geç kalmıştı. Daha önceki yıllar, bu zamanlarda diz boyu kar olurmuş. Galiba bu sene kar, yolculuğu esnasında bazı yerle de biraz fazla konaklamaya karar vermişti. Son haftalarda gökyüzü, güneşlik kara perdelerini çekmişti. Güneş fazla nazlıydı. Gün batımına kadar birkaç defa ancak perdeyi aralayıp yüzünü gösteriyordu. Bu anlarda oldukça kısa oluyordu. Soğuk havalar, onu da hasta etmiş olmalıydı. Ne zaman ortaya çıksa, alevlerin dans ettiği bir şömine resminden bir farkı olmuyordu. Isıtmıyordu. Yalnızca görüntüsü vardı.

Doğa gibi bizlerde elbiselerimizi değiştirmiştik. Yüklüklerdeki kalın, insanı soğuğun merhametsiz kollarından koruyan elbiseler ile yazlık kıyafetler yer değiştirmişlerdi. Eski çağlarda, savaşlara katılan şövalyeler gibi, adeta zırhlarımızı kuşanıyorduk. Soğuk ile aylarca sürecek çetin bir mücadele başlayacaktı. Soğuğun hükümdarlığının başladığı bugünlerde, İstanbul'da ısınma problemimiz bizim için bir sorun olmazdı. Havaların soğuduğu gün, okuldan evimize geldiğimizde, kaloriferlerimiz evimizi hamam gibi ısıtmış olurdu. Köyümüzde böyle bir imkânımız yoktu. Soba kurmamız gerekiyordu. Bizim için büyük bir yenilikti. Ayrıca bir sorundu. Annemde babamda ömürlerinde birkez olsun soba kurmamışlardı.

Soğuklar geldiği vakit sobamız kendi başına kurulmuyor ve yakacak odun kömür kendiliğinden peyda olmuyordu. Kasım ayının son haftası, bu sorunu halletmek için kollarımızı sıvamıştık. Aslında geç kalmıştık ama bu sene hava şartları bizden yanaydı. Köylü odun ihtiyacını bağ ve bahçelerindeki kurumuş ağaçlardan temin ediyordu. Kömür yerine ise tezek kullanılıyordu. Bir zamanlar Bakkal Rüstem, kömür satmaya kalkışmış ama kömürler elinde kalınca vazgeçmiş. Bu yüzden odun ve kömür ihtiyacımızı kasabadan temin edecektik. Bu arada Koca Yusuf birkaç gün önce bir araba dolusu tezek ile bahçemize gelmişti. Tezekleri bizim için getirdiğini söylemişti ama kabul edemedik. Kömür ve odun yakmak bile bizim için esrarengiz bir olayken tezek yakamazdık.

Okulumuzun ısı kaynağı da bu sobalardı. Geçen haftalarda Milli Eğitim Müdürlüğünden bir kamyon dolusu kömür ve odun, okulun kömürlüğüne yığılmıştı. Okulun sobaları mevcuttu. Yalnızca her sınıfa sobaların kurulması gerekiyordu. Evimize ait bir soba yoktu. Bu yüzden haftanın son günü olan Cuma günü yani bugün okul çıkışında kasabaya gidecektik ve kışlık ısınma ihtiyaçlarımızı temin edecektik. Bu hafta sonu da hem evimizin hem de okulun sobalarını kurmaya karar vermiştik.

Cuma gününün son zili çaldı. Sonra da bahçede İstiklal marşı okundu ve öğrenciler evlerine dağılırken, Doktor Ahmet arabası ile bahçeye girdi. Onun evine de soba kurulması, dolayısı ile kömür ve odunda gerekli olacağından birlikte kasabaya gidecektik. Yanındaki koltukta Ayşe abla oturuyordu. Annem ve o kasabaya gelmeyeceklerdi. Biz gelene kadar birlikte vakit geçireceklerdi. Akşam yemeğini de beraber bizim evde yiyecektik. Ayşe abla arabadan indi. Onunla kısa bir hatır sorulduktan sonra babam onun boşalttığı koltuğa, bende arka koltuğa geçtim.

Kasabaya doğru yol alırken benim dikkatimi çeken pek fazla bir şey konuşmadılar. Ağırlıklı memleket meseleleri ve futboldan falan konuştular. Kulak kabarttığım tek konuşmaları, Ayşe abla'nın atanması ile ilgili olandı. Ahmet Abi geçenlerde Sivas'a, doktorlar toplantısına katılmaya gittiğinde, Milli Eğitim Müdürlüğüne de uğramış. Milli Eğitim Müdürü Ayşe Abla'nın mutlaka atanacağından, atanma yazısının yakında geleceğinden bahsetmiş.

Kasaba küçük olduğundan aradığımızı bulmakta sıkıntı yaşamadık. Kışın haracını az verdiğiniz vakit, en etkili silahı hastalığı üzerinizde kullanmaktan çekinmezdi. Sivas'ın kışları da fazla obur olduğunda, 5'er ton odun ve kömür satın aldık. En büyüğünden sobayı da aldıktan sonra köyümüze doğru yola koyulduk. Tüm bu malzemeyi Doktor Ahmet'in arabası ile getirmek mümkün olmadığında, ertesi gün satıcılar tarafından evlerimize getirilecekti.

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant