1.1 - BİR HABER

143 9 5
                                    

Cuma günlerinin son ders bitim zili, depremlerin dev tsunami dalgalarına neden olmaları gibi okullarda büyük sevinç dalgalarına neden olurdu. Zil sesinin duyulması ile bu dalgalar şimdi benim okulumda hayat buluyordu ve beni de önüne katmış sürüklüyordu. Öğretmenin sınıftan çıkması ile defterler ve kitaplar hızla çantalara girmeye başlamıştı. Yüzleri gülen arkadaşlarım hızla sınıftan çıkıyorlardı.

Hangi öğrenci hafta sonu tatilini sevmezdi ki? Bende severdim ve buna kabaca iki sebep vardı. İlki tüm öğrenciler için geçerli olan bir sebepti; Sabahları birkaç saat fazla uyumak ve akşamları birkaç saat geç yatağa girmekti. İkinci neden ise bana özeldi. Dedemler ve ninemler ile iki gün boyunca doyasıya vakit geçirebilecek olmamdı.

Eşyalarımı toparladıktan sonra sınıftan çıktım ve arkadaşlarıma, öğretmenlerime, hademelere iyi hafta sonu geçirmeleri dileklerimi ilete ilete bahçeye indim. Kasım abi yani benim servisin şöforü her zaman olduğu gibi minibüsünün önünde bekliyordu ve takım elbisesinin kravatı yine kötü bağlanmıştı. Şapkası da hafif yamuk duruyordu. Yaklaşırken beni gördü ve gülümseyerek minibüsün kapısını açarken:

"Ali bir haftayı daha bitirdiniz. Bugünkü sözlü sınavın nasıl geçti?"

"Çok iyi geçti Kasım abi."

"Zaten kötü geçti deseydin şaşardım. Bunun üstüne artık güzel bir hafta sonu tatili yaparsın."

Gülümsedim ve basamaklardan çıkmadan önce sırt çantamı Kasım abi aldı. O bagaja doğru yürürken bende her zamanki koltuğuma oturdum. Bu koltuk her zaman boş olurdu. Çünkü bana aitti. Yerlerimiz kura ile sene başından belirlenirdi. Bundaki amaçta taşkınlığı önlemekti.

Diğerlerinin gelmesi de uzun sürmedi ve Kasım abi motoru çalıştırdı. Servis aracındaki 10 öğrencinin elleri neredeyse aynı anda kalktı ve emniyet kemerleri yuvalarına takıldı. Çalışılsa bu uyum sağlanamazdı. Yalnızca tek bir tık sesi duyulmuştu. Kasım abinin eli, teybe dokundu ve piyano sesleri aracı doldurdu. Okul aile birliğinin kararı ile yol boyunca klasik müzik dinlemek zorundaydık.

Servisimiz hareket ederken birkaç tane Antep fıstığı kırdım ve bir yudum meyve suyu içtim; Kayısılıymış. Bu arada fıstıkta, kayısılı meyve suyu da ikramdı. Bütün bunların nedeni de okulumdu. Sıradan bir okul olmadığı için bütün bunlar vardı. Çünkü İstanbul'un en zengin çocuklarının okuluydu. Özeldi ve ülkemizin en pahalı okullarından biri değildi; en pahalı okuluydu. Böyle bir okulda öğrencileri takım elbiseli şoförler getirip götürür, oyun havası yerine klasik müzik dinlenir, çerezler meyve suları ikram edilirdi.

Evime kavuşmam için hafta içi her gün servis aracında yarım saat geçirmem gerekirdi ama bazı günlerde istisnalar olduğu da olurdu ve bugünde o günlerden bir tanesi yaşanıyordu. Trafik yoğundu ve 15 dakikalık bir gecikme ile 45 dakika sonra servisim sitemizin önünde durmuştu. Arkadaşlarıma tam bir beyefendi gibi iyi hafta sonları, Kasım Abi'ye de kazasız bir yolculuk diledim ve araçtan indim.

Sitemizde A Blok 5.katta yer alan dairemizin kapısını açtığımda yine boş evi selamladım. Annem ve babam her zaman olduğu gibi daha gelmemişlerdi ama gelmeleri çok sürmezdi.

Bu arada evimiz İstanbul'un en lüks semtlerinden birinde dublex bir daireydi ve boğaz manzaralı, denize yürüme mesafesinde bir konumdaydı. Alt katında mutfak, salon, 2 tane misafir odası, 2 tane banyo ve tuvaletten ibaretti. Holden merdivenler ile çıkılan üst katımızda ise annem ve babamın yatak odası, benim odam, 3 tane misafir yatak odası, iki tane banyo bulunmaktaydı.

Üst kat merdivenlerini ağır ağır çıktım ve odama girdim. Çantamı, içerisindeki defter ve kitaplarımı masamın üzerine çıkardıktan sonra dolabıma koydum. Okul üniformamı soyundum ve askılarına takarak dolabıma astım. Günlük kıyafetlerimi üzerime geçirdim ve yatağıma sırt üstü uzanarak beyaz tavana bir süre öylece baktıktan sonra da ödevlerimi yapmak üzere masamın başına geçtim.

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Where stories live. Discover now