2 - TADINI ÇIKARMAK

25 2 0
                                    

Bir ay. Bu her akşam penceremden gördüğüm, gümüşi ışıkları ile önümüzü aydınlatan, tökezlemeden yürümemizi sağlayan, kurt adamların içindeki kurdu açığa çıkaran, çocukların dede dedikleri ay değildi. Bu takvim yapraklarını süsleyen, zamanı anlamlandıran aylardandı. Bir ayda 30 gün vardı ve bugünlerin her saati, dakikası, saniyesi, salisesi benim için çok önemliydi.

Dedemler, arkadaşlarım, odam, boğaz, İstanbul ve sevdiğim diğer herşey ile geçirebileceğim telafisi olmayan son bir aydı. Kısacası bu vakti dolu dolu değerlendirmem gerekiyordu. Üstüne bir de avantajım vardı. Bu son ay okulların kapanmasına kalan son bir aydı. Ağızlardan çıkan ne fark eder? Sorularını duyar gibi oluyorum. Evet, bir fark vardı.

Bu son ay havaların ısındığı, çiçeklerin açtığı, kuşların cıvıldadığı, arıların çiçek bolluğunda sarhoşlar gibi ortalıkta dolandığı bir aydı. Bu son ayda öğrencilere bir şeyler olurdu. En durgun, en hareketsiz olanları dahi yerinde duramazdı. Bu hayat enerjisiyle de ders saatleri de çekilmez olur, gözler saatlerden ayrılmazdı. İşte burada şakacı zaman devreye girerdi. Saniyeler dakikalara, dakikalar saatlere dönüşürdü. Bir saat bir gün gibi geçerdi. Benim avantajımda burada ortaya çıkıyordu. Bir saat bir gün gibi geçerse, bir ay da bir sene gibi geçerdi. Bunun anlamı da geride bırakmak zorunda kalacaklarımla doya doya vakit geçirebilecek olmamdı.

***

Söylenerek saatin alarmını kapadım. Biraz daha uyumak istiyordum. Dün gece yine uykusuz geçmişti. Böyle olduğuna inanamıyordum. İnanamadığım uykusuz geçirdiğim gece değildi. Zamanın kalleşliğiydi. Şimdi Sezar'ı anlıyordum. Vallahi adam haklıymış. Sırtından bıçaklanmak kötü bir hismiş. Zaman tarafından sırtımdan bıçaklanmıştım.

Sinirlenmek istemiyorum ama elimde değildi. Yahu bu zaman, her sene okulların kapanmasına kalan bu son ayda tatile çıkardı ama bu sene, benimle dalga geçercesine fazla mesaiye kalmıştı. Her sene gürül gürül hızla akan zaman ırmağı bu aylarda kuru derelere dönerdi ama bu sene yatağından taşmıştı. Zaman sırf bana kıs kıs gülmek için kan ter içinde kalana, bacaklarındaki kaslar parçalana kadar saatin çarklarını döndüren pedallara asılmıştı ve gözlerimi açtığım bugün, okulların kapandığı gündü. Birkaç saat sonra elimde karnem olacaktı.

Hala inanamıyordum. Bir ay nasıl bu kadar hızlı geçebildi? Yarış pistlerindeki arabalar gibiydi. Hızlıca geçip gitmişti.

Artık yapacak bir şey yoktu. En azından okulumun bu son gününü doya doya yaşamalıydım. Çünkü bugünün telafisi ne yarın, ne yarından sonraki günler artık mümkün değildi. Saatler sonra sararıp solan ilk yaprak toprağa düşecekti. Orası, o okul artık benim bir parçam olmayacaktı. Acaba sonbahar aylarında yapraklarını döken ağaçlarda benim kadar acı çekiyor muydu? O yüzden mi sonbahar insanı hüzünlendirirdi? Kulakların duymadığı acı çığlıklarını kalpler mi duyardı? Offf. Ne kadar çok soru soruyordum. Sözde anı yaşayacaktım.

Gözümün birini ovalarken üzerimdeki örtüyü attım. Ne kadar karanlıktı. Bugün gökyüzü de somurtuyordu. Ayrıca ağlamıştı. Camlarımdaki ıslaklıktan anlamıştım. Güneşte odasına kapanmıştı; Onunda morali bozuk olmalıydı. Kıyafetlerim, dolabın kapağında asılıydı ama bunlar okul üniformam değildi. Dün akşam hangi akılla bu kıyafetleri hazırlamıştım acaba? Aslında yanlış bir şey yapmamıştım. Okulun bu son günü, özellikle kızlar görücüye çıkacaklarmış gibi süslenirlerdi. Çünkü bu son gün, serbest kıyafetle gidilirdi. Bu arada serbest derken o kadar da serbest değildi. Bir toplantıya ya da bir baloya, davete gidilirmiş gibi özenle giyinilirdi. Erkekler ağırlıklı smokin, kızlarda tuvalet giyerlerdi. Benimki de smokindi ve onu giymekten nefret ediyordum.

Dün akşam hangi akılla bu smokini hazırladığımı düşünürken kastetdiğim okul üniformamı başka ne zaman giyebileceğimdi. Çünkü bu formayı giymek için artık bir nedenim kalmayacaktı. Başka bir okulda başka bir üniformam olacaktı. Bu yüzden son kez üzerimde taşımak istiyordum. Evet, kimse de itiraz edemezdi. Sonuçta okul üniformamda takım elbiseden başka bir şey değildi. Neden olmasın? Az önce kendime ne söz vermiştim; Okulumun bu son gününü doya doya yaşayacaktım.

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin