3.10.BÖLÜM-HACER NİNE

7 0 0
                                    

Sado'nun tekrardan geri gelme ihtimali yüzünden ıslak elbiselerimizle Almancı Hayri'nin ve Göksu'nun kıyısından hızla uzaklaşmak zorunda kaldık. Çünkü Fırıldağın elindeki olta ile Deli Sado'ya yakalanmak istemiyorduk.

Uzun bir süre yürüdükten sonra çiçekler ile süslenmiş yeşil bir çayırlıkta dinlenmeye karar verdik ve kafalarımız merkezini oluşturacak biçimde çayırlığa sırt üstü uzanınca, bir çember meydana getirdik. Yorgunluk Güneş'in tatlı sıcaklığı ile birleşince, insanı kolunu kaldırmaz hale getiren ilaçlardan birisine dönüştü ve vücutlarımız en küçük noktalarına kadar gevşemeye başladı. Maho:

"La Hacı burnumu gaşısana, öyle bir mayıştım ki kolum kalkmıyor." Hacı:

"La bende hal olsaydı kendiminkini gaşırdım."

"Aynen. Öleceğimi bilmesem, nefes bile almam." Dedim. Gözlük:

"Sanki hücrelerimin her birine, 1'er tonluk yükler bağlamışlar gibi hissediyorum."

Elinde tuttuğu oltaya hala hayran hayran bakmaya devam eden fırıldak:

"Bu zamana kadar gördüğüm en güzel olta. Yarın size gördüğünüz en büyük balıkları tutacağım. Balığa doyacaksınız." Hacı:

"La sakla şu Allah'ın belası oltayı. Sado buralardan geçer falan sonra oltayı görürse valla hepimizi kurşuna dizer." Uyuşuk sesi ile Maho:

"La şimdi Sado gelse, silahını alnıma dayasa kılımı bile kıpırdatmam. O derece bitkinim."

Hacı'ya aldırış etmeyen fırıldak oltaya bakmaya devam ediyordu:

"Fırıldak galiba sen ileride balıkçı falan olmayı düşünüyorsun?"

"Balıkçı mı? Yok la Ali öyle bir düşüncem yok. Ben ileride öyle memur falanda olup, bir aylığada mahkûm kalmayacağım. Daha önce söylediğim gibi İstanbul'a gideceğim ve ticarete atılacağım. Acayip zengin olacağım. Bir sürü arabam olacak, harcadığım paranın hesabını kitabını tutmayacağım. Balıkçılığa gelince, o benim için bir tutkudur. Bu yüzden bir tane olta dükkânı satın alacağım. Dükkânımdan oltalarından istediğimi alıp balık tutacağım." Esneyen Hacı:

"La bende aşçı olacağım. Sivas'ta kocaman bir lokantam olacak. Yaptığım güzel yemeklerden dolayı dolup taşacak." Maho:

"Bence o lokanta uzun zaman dayanmaz, batar gider." Hacı:

"Niye ki?" Maho:

"La sen müşterilere yemek bırakmazsın da ondan, hepsini kendin yersin." Dedi ve kıkırdadık. Hacı:

"La mal!" Dedi ve ayağıyla Maho'yu bir tekme attı. Gözlük:

"Bende doktor olacağım. Bizim gibi köylerde, hastaları iyileştireceğim." Maho:

"Valla ben ne olacağıma tam karar veremedim. La bir diyorum oyuncu olayım ama sonra da öğretmen olasım geliyor. İkisi arasında galdım arkadaş." Hacı:

"Öğretmen ve sen, la ne alaka?" Maho:

"La yıllardır öğretmensizlikten ne sıkıntılar çektik. Bizim gibi göylere gideceğim ve bizim gibi çocuklara öğretmenlik yapacağım." Fırıldak:

"La bizim Maho'ya bakın, bakınca bir halta benzetemen ama ne duygusal, düşünceli bir adammış." Maho:

"La fırıldak önce beni bir güzel çamura batırıp çıkardın. Sonra da silkeleyerek bir güzel temize çıkardın. O biçim iltifat ettin ki bağırsaklarım hareketlendi. Galiba gaz çıkaracağım." dedi ve kıkırdadık. Hacı:

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Where stories live. Discover now