3.25.BÖLÜM-ÇATLAK KADRİYE

20 0 0
                                    

Evimizin önünde günlerce bizi ağırlayan eşiği terk etmiştik. Eşik mutlu mudur? Ya da değil midir? Bilmiyorum ama biz çok mutluyduk. Eşikten ayrıldığımız için mutlu değildik. Ağaç evimiz yüzünden mutluyduk. Bir hafta geride kalmıştı. Her gün, sabah kahvaltıdan sonra çocuklar geliyordu ve ağaç eve kapanıyorduk. Akşama kadar da çıkmıyorduk. Minderlere uzanıyorduk ve saatlerce, her konudan sohbet ediyor;Oyunlar oynuyor; Masallara anlatıyor; Uyuyor; Yemek yiyor; Bazı konularda da saatlerce tartışıyor; Gelecek planlarımızdan bahsediyor; kızlar hakkında konuşuyor; ilk aşklarımızı anlatıyorduk.

İtiraflarda geliyordu. Maho, Muhtar Ahmet'e yaptığı pantolon şakasından bahsetti. Çok pis güldük. Gözlük, herkeslerden sakladığı vicdan azabını açıkladı. Ufakmış yani 5 yaşındaymış. Evlerinin bahçesinde tek başına oynarken bir kedi yavrusu görmüş ve almış eline, sevmeye başlamış. Yavruyu bağrına basmış ama kollarını açtığında, yavrunun kafası önüne düşmüş. Ağlamış. Çünkü bağrına bastığında, gereğinden fazla sıktığı için soluksuz kalan yavruda ölmüş. Bir katilin korkusuna kapılan gözlük kimselere göstermeden, yavru kediyi hemen gömmüş. Olaydan sonra kendisine çok kızmış. Kedinin, kendi cahilliğine kurban olduğunu düşünmüş. Eğer kedi anatomisini bilseydi, onu sıkmayacağına kanaat getirmiş. Sonuçta okumayı 5 yaşında kendi başına sökmüş ve kendini kitaplara vermiş.

Hacı, Melek ile olan aşk anısını anlattı. Maho, anıra anıra güldü. Meleğin adresini araştırıp bulacağını ve ona plaket göndereceğini söyledi. Hacı da Maho'nun kafaya bir tane geçirdi. Fırıldak, kızla konuşmadan önce kendisine gelseydi, Hacı'ya vereceği taktikler ile kızı tavlamış olacağını söyledi. Maho: "Sen ne anlarsın la fırıldak" dedi ve fırıldak anlatmaya başladı. Başından geçen, tam 4 tane kız tavlama anısını anlattı. Ağızlarımız açık dinledik. Sonunda ise itirafta bulundu ve hepsinin uydurma olduğunu söyledi. Ona da güldük. Her şeye gülüyorduk. Maho, altındaki minderi kaptı ve fırıldağa saldırdı. Hacı minderi aldı ve ikisine saldırdı. Sonunda elimizde minderler, birbirimize saldırdık. Minderler patladı. İçindeki yünleri fırladı. Elimizde boş nevresimler kalana kadar savaş devam etti. Soluk soluğa, kendimizi yünlerin üzerine bıraktık. Sonra da üstüne oturacağımız başka minderimiz olmadığından, boş nevresimlerin içine yünleri geri bastık. Evden iğne iplik getirdim ve her konu da bilgisi olan gözlük, yarım saate hepsini dikti. 1. Minder savaşı, her birimizi yordu içinde sonra da uzandık ve uyuduk.

Kısacası çok mutluyduk ve zamanın nasıl geçtiğini dahi anlamıyorduk. Aramızdan birisi hafiften kıkırdasa, kahkahalar patlıyor ve gözlerimizden yaşlar gelene kadar gülüyorduk.

***

Bugün yine ağaç evimizde toplanmışdık ama bugün diğer günlerden farklıydı. Çünkü kahvaltıdan önce gelmiştik ve kahvaltımızı, ağaç evimizde yapacaktık. Bunun içinde her birimiz evimizden, gönlümüzden ne koparsa, onu getirecektik ama yalnızca bir kişinin getireceği tek şey belliydi; O şey çaydı ve o kişi bendim. Nedeni de evimizin yakın olmasıydı. Çünkü kayar su ile dolu demliği bizim evden dahi ağaç eve getirmek kolay değildi.

Herkes elindeki kahvaltılılar ile ağaç eve geldikten sonra yuvarlak alçak masayı ve minderleri balkona çıkardık. Sonra da torbalardaki kahvaltılıkları dizmeye başladık. Sonunda masanın üzerinde bir kuş sütü eksik kalmıştı. Bal vardı; Hem petek hem de süzme olanından. Pekmez vardı; Hem dut hem de üzüm cinsinden. Kaymak vardı; koyun, inek ve camız kaymaklarıydı. Peynir vardı; Hem koyun hem de inek sütünden. Zeytin vardı; Yeşilinden ve siyahından. Domates, salatalık, biber vardı ki en organiğinden. Yumurtalar vardı; Tavuğun altından sabah alınmışlardı. Pastırma vardı; İneğin sırt etinden, sinirsizindendi. Bundan daha iyi kahvaltı bulursan, bil ki ölmüş ve cennete girmeye hak kazanmışsındır. Afiyetle, 2 saat süren bir kahvaltı ettik. Kahvaltının sonunda sadece boş tabaklar kaldı. Bir ağırlık çöktü ve uykuya daldık.

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Where stories live. Discover now