4.15.BÖLÜM-DOĞUM GÜNÜ

6 0 0
                                    

Pazartesi sabahları kahvaltımızın başmisafiri sessizlik olurdu. Çünkü iki günlük hafta sonu tatilinden sonra okula gitmek üçümüze de zor gelirdi. Bu pazartesi sabahı da yine sessizce kahvaltımızı yapıyorduk.

Kahvaltımı ederken Hacı aklıma geldi. Bugün sabah ve öğlenden sonra Hacı, Maho'nun ders başladıktan on dakika falan sonra okula gelmesini sağlayacaktı. Çünkü yarın öğlen arası doğum günü hazırlıklarını yetiştirememe ya da Maho'nun erkenden okula ihtimaline karşı Hacı yine aynı şekilde Maho'nun okula geç kalmasını sağlayacaktı. Böylece Maho, yarın Hacı'nın onu okuldan uzak tutma çabalarından şüphelenmeyecek ve süpriz bozulmayacaktı.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra yine sessizce toparladık ve okula geçtik. Sınıfıma girdiğim vakit, Hacı ve Maho'nun gelmediğini daha gördüm. Biraz sonra tüm sınıf yerini aldığı halde ikisi hala gelmemişlerdi. Bundan Hacı'nın planı uygulamakta başarılı olduğu anlaşılıyordu. Dersimizin başlamasından 10 dakika sonra kapı tıklatıldı ve Maho ile Hacı göründü. Annemin dersiydi. Geç kaldıkları için azarlarını yediler ve yerlerine geçtiler. Sabah kahvaltı masamızda anneme, geciktirme planımızdan bahsettiğim için onlar gelene kadar yoklama almamıştı. Azarı da Maho'nun bir şeylerin yanlış olduğundan kuşkulanmaması için ben rica etmiştim.

Öğlenden sonra öğretmenler zili çalarken Maho ile Hacı planladığımız gibi yine geç kalmışlardı. Sınıf arkadaşlarım da sıralarına oturmuş babamın derse girmesini beklerken aralarında muhabbet ediyorlardı ama babam bu derse on dakika falan geç girecekti. Bunu ondan ben rica etmiştim. Çünkü sınıfa bir duyuru yapacaktım. İşte bu yüzdende acayip heyecanlıydım. Daha önce bir topluluk önünde hiç konuşmamıştım ve şimdi konuşabileceğimden de o kadar emin değildim. Aslında bizim çocuklardan bu duyuruyu yapmalarını istemiştim ama ısrarlarıma rağmen ne fırıldak, ne gözlük ne de Hacı kabul etmemişti. Üçü de hem beni yeni tanımalarından hem de öğretmenlerin çocuğu olmamdan dolayı sınıfın beni daha ciddi dinleyeceğini düşünüyordu.

Birkaç derin nefes aldım. Gözlük destek olmak adına, elini omzuma koydu. Fırıldak da diğer omzuma elini koydu. Hacı da sırtıma bir iki vurdu. Ayağa kalktım ama ne yapacağımı bilemedim. Sınıf hala kendi arasında konuşmaya devam ediyordu ve kimse benim farkımda değildi.

Hafiften bir iki öksürdüm ama bir değişiklik olmadı. Fırıldak yardımıma yetişti ve birkaç defa sırasına vurarak, dikkatleri üzerime çekti. Şimdi sınıftaki uğultu kesilmişti ve gözler üzerimdeydi. Bu durumda işleri benim için daha zora sokuyordu. Eğer hemen yapmazsam biraz sonra konuşmayı hiç yapamayacağımı ya da saçmalayacağımı anladım ve cesaretimi toplayarak konuşmaya başladım:

"Arkadaşlar bildiğiniz gibi yarın Maho'nun doğum günü ve bir parti yapacağız. Öğretmenlerimizden gerekli izinleri aldık ve partiyi yarın öğlenden sonraki derslerimizde yapmaya karar verdik. Hediye verme merasimi yapılmayacak. Yarın öğlenden sonra sınıfın giriş kapısına bırakacağımız kutunun içerisine hediyelerinizi bırakabilirsiniz. Yarın öğlen arası sınıfı süsleyeceğiz. Kalıp bize yardım etmek isteyenleriniz olursa memnun oluruz." dedim ve yerime oturdum.

Kısa bir an sessizlik oldu. Önce birkaç kişi konuştu. Sonra yüksek perdeden bir uğultu peyda oldu. Heyecan tüm sınıfı ele geçirmişti. Ne söylediklerini anlamıyordum ama partiden bahsettiklerinden emindim. Bu parti onlar için büyük bir olaydı. Belki çoğu hayatları boyunca hiçbir partiye katılmamışlardı. Havalı Kerem:

"Parti işleri benden sorulur Ali dostum, yarın öğlene beni de yaz." dedi. Kendisine teşekküre ettim. Keremi duyan Süslü Hatice:

"Kız eli değmezse o parti bir şeye benzemez. Ali'cim beni de yazar mısın?" dedi. Ona da teşekkür ettim. Karşılık olarak göz kırptı ve öpücük yolladı. Zeynep hızla ayağa kalktı ve çatık kaşları ile:

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Where stories live. Discover now