1.10 DEDELER VE NİNELER KASIRGASI

17 2 0
                                    

Aniden gözlerim açıldı ve hızla yatağımda doğruldum. Göğsüm körük gibi hızla inip kalkıyordu. Uzun süre oksijenden mahrum kalmış bir insan gibi hızlı soluklar alıp veriyordum. Derin ve karanlık bir kuyudan, aydınlık temiz bir havaya çıkmış gibi bir hale girmiştim. Bu hisse hiçte yabancı değildim. Uykusuz geçirdiğim gecelerin sabahlarında hep bu hissin pençesinde uyanmışımdır.

Gözlerim pencereme kaydılar ve güneşin her sabah uyandığım vakit bulunduğu yerin bayağı bir yukarılarından beni selamladığını gördüm; Galiba öğlen olmuştu. Yanı başımdaki komodine baktım ve yanılmadığımı anladım. Komodinin üstündeki saat biri gösteriyordu ama hala kendimi yorgun hissediyordum. Artık kalkmam lazımdı ama kalkmak yerine yatağıma sırt üstü uzandım.

Evimizin içine derin bir sessizlik hâkimdi ki bu da bizimkilerin de benim gibi uyuya kaldıklarını gösteriyordu. Gece onları da benim gibi uyku tutmamış olmalıydı ama benim aksime, bu tayin işine çok sevindikleri için onlar üzüntüden değil korkudan uyuyamamış olmalılardı. Korkuyor olmalılardı çünkü bugün dedemlere Sivas'a tayin olduklarını açıklayacaklardı. Eminim sabaha kadar bunu konuşmuşlar, korkudan gözlerine uyku girmemiştir.

Aslında daha Sivas'a gitmemize yaklaşık bir aya yakın bir zaman vardı ama annem ve babam vakit geçirmeden hemen bugün dedemlerle konuşmak istiyorlardı. Çünkü başkasından duymalarından korkuyorlar, daha fazla öfkeleneceklerini düşünüyorlardı ve bence de böyle düşünmekte haklılardı. Eğer dedemler bu tayin olma işini başka birinden öğrenecek olurlarsa kıyameti koparırlardı. Torunumuzu bize haber vermeden kaçıracaksınız diye küplere binerlerdi. Benim gibi bir dayatma ile karşılaştıklarını düşünecekleri içinde ayrıca öfkelenirlerdi. Aslında yine dayatma gibi oluyordu ama eğer annem ve babamdan öğrenirlerse en azından bir nevi müsaade istemek gibi olacaktı.

Bu arada annem ve babam ne zaman kalkmayı düşünüyorlardı? Oysaki dün akşam, dedemleri hoş tutmak için hazırlık yapmaktan bahsediyorlardı. Yoksa vaz mı geçmişlerdi? Hiç sanmıyordum. Bence uyanamıyorlardı. İhtimal, benim uykuya dalmamdan çok sonra uykuya dalmışlardı. Odama kadar duyulan horultularının derinliğine bakılırsa, birkaç saat daha rahat uyurlardı.

Onların uyuya kalmaları benim sorunum değildi. Bir yanım bırak akşama kadar uyuya kalsın ve hazırlıklarını yapamasınlar, böylece dedemlere açılma işi diğer güne kalsın, bir gece daha kıvransınlar diyordu ama annemi de babamı da çok seviyordum. Beni bir dayatma ile karşı karşıya bırakmışlardı ama sonuçta beni düşündükleri için böyle bir işe kalkışmışlardı. Kendilerini düşünselerdi imkânı yok dedemleri karşılarına almaya cesaret edemezlerdi. Kafamı iki yana salladım. Yok onlara kıyamazdım, bu yüzden onları uyandıracaktım. Dedemlerin gönlünü hoş etmek için ne hazırlık yapacaklarsa, geç olmadan başlamaları gerekiyordu.

Uykumun açılması için önce banyoya geçtim ve elimi yüzümü yıkadım. Sonra da bizimkilerin yatak odası kapılarına vardım ve gülümsedim. Annem ve babamın horultularının şiddetinden kapı titriyordu. Tabi ki bu benim abartmamdı yani kapının titrediği falan yoktu ama hakikaten fena horluyorlardı. İyi ki onlar ile aynı oda da kalmıyordum. Kesin kafayı yerdim.

Yatak odasının kapı kolunu kavradım ama aklıma gelen fikir ile çevirmeden geri bıraktım ve aşağı kat merdivenlerine doğru yürümeye başladım. Kötü bir düşüncem mesela onları uyandırmayıp annem ve babamdan, beni Sivas'a bir dayatma ile götürmek istedikleri için intikam almak gibi bir düşüncem yoktu. Sadece onları uyandırmadan önce kahvaltıyı hazırlayacaktım ki annem ve babam da böylece biraz daha uyuyabileceklerdi. Sonuçta onların bugün dedemlerle önemli bir sınavları vardı. Biraz daha uyku ile kendilerini daha iyi hissederlerdi.

Mutfağa indim ve çok geçmeden sucuklu yumurtalı, ballı kaymaklı güzel bir kahvaltı hazırladım.

Yukarı kata yatak odalarına çıktığımda, kapıyı yavaşça araladım ve içeri süzüldüm. Bizimkilerin halini görünce de kıkırdadım. Babam çift kişilik yatakta sanki sadece kendisi yatıyormuş gibi sırt üstü yayılarak uzanmıştı. Zavallı annemde yatağın bir kenarında babamdan kendisine kalan daracık yerde, bir bacağı ve kolu yatağın dışından sarkar halde düştü düşecek yatıyordu. İkisinin de kafaları garip bir açıyla durmuş, ağızları açık halde gürültüyle horluyorlardı.

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Where stories live. Discover now