5.2.YARIYIL TATİLİ

10 0 0
                                    

Cuma günü geldi kapımıza dayandı ama bu cuma diğerlerinden farklıydı. Çünkü bugün karne günüydü ve ertesi gün yarıyıl tatilimiz başlıyordu. Sabah kahvaltımızı ederken annem ve babamın konuşmalarından, karnelerin ilk dersin ortalarında dağıtılacağını anladım. Nedeni soğuk ve hastalıktı. Öğrencilerin çoğu ya hastaydı ya da hasta olmaya doğru ilerliyorlardı. Annem ile babam, hasta olanları yormamak ve sağlam olanların hastalanmaması için karneleri erken dağıtacaklardı.

Sınıfa girdiğimde, beklemediğim bir kalabalıkla karşılaştım. Hasta olan arkadaşlarımın neredeyse tamamı bu son günde, okula karnelerini almaya gelmişlerdi. Geçen haftaki kar tatilinde leğenle kayma kazalarının yaralılarından İki tanesinin bacağı, üç tanesinin kolu alçıya alınmıştı. Çoğunun burnu akıyordu ve gözleri kızarmıştı. Bazıları da öksüz duruyordu.

Bizim tayfa da bir sıkıntı yoktu. Maho'nun keyfi yerindeydi ve sürekli konuşuyordu. Okulun ilk günleri ile son günlerini çok sevdiğini falan anlatıyordu. Gözlük her zaman olduğu gibi kitap okuyordu. Hacı da kahvaltısını acele ettiğini söylemiş ve sıranın altından çıkardığı ekmek arası peyniri yemeye başlamıştı. Fırıldak birkaç defa sigara içmek için cama yönelmişti ama her defasında onu kolundan yakalamış ve yerine oturtmuştum.

Biraz sonra annem sınıfa girdi. Yoklamayı aldı ve iki arkadaşımızın eksik olduğu açığa çıktı. Hasan kalktı ve bu iki arkadaşımızın zatürreye yakalandıkları için sağlık ocağında yattıklarını söyledi. Yoklamadan sonra annem, her dönem çoğu öğretmenin yaptığı tatil konuşmalarından birine başladı. Kitap okumamızı, ödevlerimizi yapmamızı falan öğütledi. Konuşması bittiğinde bizlere, karne alacağımız için heyecanlı olup olmadığımızı sordu ve Maho söz aldı:

"Heyecandan kalp krizi geçirmek üzereyim öğretmenim. Dün akşam babam eve kalın bir odunla geldi. Sobanın yanına oturdu ve çakısı ile odunun budaklarını aldı. Öğretmenim eğer Türkçe ve Matematik derslerinden iyi bir kanaat notu falan vermediyseniz o odunun pürüzsüz olup olmadığını bugün akşam yakından anlayacağım." Dedi ve sınıf kıkırdadı.

Sonra da karneler dağıtıldı. Karnemdeki notların hepsi de tam puandı. Gözlükte benimle aynı durumdaydı. Hacı'nın notları idare ederdi. Fırıldak başarılı sayılırdı. Oysaki derste not dahi tutmazdı. Dersi dikkatle dinlediği ve güçlü bir hafızaya sahip olduğunun kanıtı bu karneydi. Maho ise üzgündü. İki dersi dışında diğerleri fena sayılmazdı ama o ikisi kötünün de kötüsüydü. Bu dersler ise matematik ile Türkçeydi. Maho bir ara karneleri değiştirmeyi teklif etti:

"Değiştirip ne yapacaksın?" diye sordum. Babasına göstereceğini söyledi. Karnede yazılı isimden, sahtekârlığının ortaya çıkacağını söyleyince, babasının okuma yazma bilmediğini, yalnızca rakamları okuyabildiğini söyledi ama kabul etmedim. Benden sonra teklifte bulundukları arasındanda hiç kimsede kabul etmedi.

Maho sonra karnedeki rakamlarda oynama yapmayı planladığını açıkladı. Bu tür bir hileye kalkışmamasını, annem ve babamın tatil sonunda karneleri tekrar topladığını ve üşenmeden kendi notları ile karnede yazılı olanları karşılaştırdığını açıkladım. Bu defa da karneyi kaybettiği gerekçesi ile geri getirmeyeceğini söyledi. Eğer bunu yaparsa bizimkilerin babasını okula çağırıp, gerçek notlarını göstereceğini anlatınca, dörde katladığı karnesini arka cebine tıkıştırdı ve bir çaresine bakacağını söyledi.

Karne dağıtımı sona erdi ve annem, tatil dönüşünde karneleri velilerimizden bir tanesine imzalatıp getirmemizi söyledikten sonra serbesttik. Annem sınıftan çıktıktan sonra bazıları evlerine doğru yürümeye başladı. Bazıları koridora, bahçeye çıktılar ve sohbete başladılar. Bazıları da sınıfta sohbet ettiler. Bizim tayfa ile bir süre sınıfta oturduk ve muhabbet ettik. Ara sıra gözlerim Zeynep'e kaydı. O da bana bakıyordu. İçimden, bugün kesin onunla konuşacağım diyordum. Böylece 15 tatilimi gönlüm rahat, evhamlardan uzak geçirecektim ama bir türlü eyleme geçemiyordum.

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Where stories live. Discover now