3.9-OLTA

9 0 0
                                    

Çatı katı sessizdi ve yalnızca soluk alıp verişlerimiz duyuluyordu. Açık pencerenin önüne birbirimizin ayakları üzerine kafalarımızı bırakarak uzanmıştık. Büyük depremlerin, tsunamilerin üzerinden geçtiği şehirlere benzemiştik. Dokunduğu yeri kalkmaz hale getiren yorgunluk, ağır kollarını vücudumuza dolamıştı.

Kitap ve dergilerin bulunduğu yerde şimdi dumanları tüten bir kül yığını vardı ama yangın çıkmadan önce dergilere ulaşabilmek adına yığındaki kitapları ayırdığımız için birçok kitapta yanmaktan kurtulmuştu.

Biraz sonra gözlük doğruldu ve gözlüğünü çıkardı. İsten dolayı kararmış camlarını sıra ile ağzına soktu ve hohladı. Sonra da tişörtünün eteği ile camları silmeye başladı:

"Zamanında müdahale etmeseydik evde, bizde küllere karışmıştık. Bana sorarsanız günün kahramanı Ali. Tam zamanında bizi harekete geçirdi." Maho hızla doğruldu:

"La Ali'nin hakkını yememek lazım, kabul ediyorum ama ben sizi şoktan kurtarmak adına korkuyormuş gibi yapıp, çığlık çığlığa bağırmasaydım nahhhh! Bir yerlerinizi yanmaktan kurtarırdınız." Fırıldak doğruldu:

"La Maho, bence sende günün enleri arasına girdin." Dedi. Bunu duyan Maho, suratına yayılan gülümseme ile:

"Tabi ya bende onu anlatıyorum. Bende gözlüğü kafası çalışır zannederdim. Vallahi fırıldak, gözlük senin yanında mal galır la," Fırıldak:

"La bence günün en malı olmaya sen layıksın Maho. La mal! Su diye bir bidon mazotu ufacık aleve döktün. Oldu panayır ateşi gibi" dedi ve kıkırdadık. Maho:

"La oğlum, baktım çığlık atmakla filan şoktan çıkamayacaksınız bende bidonun dibindeki bir parmak mazotu alevlere döktüm. Ohooo ben bu hareketi yapmasaydım, alevler tüm evi sarıp, alev topuna döndüğünüz anda şoktan çıkardınız. Kafa derler buna, karpuz değil.

La o değil de fırıldak asıl senin mallığından dergilere de bakamadık. Ben ona yanarım."

Fırıldak kafasını önüne eğdi:

"Fırıldak belki şimdi anlamışsındır sigaranın zararlarını." Dedim. Gözlük:

"Öyle. Bir dal sigara, 4 genç insanın ölümüne ve koca evin yanıp kül olmasına neden oluyordu." Kafası hala önünde eğik duran Fırıldak:

"La hepiniz haklısınız. Aha hepiniz önünde söz veriyorum. Bir daha sigara falan içemeyeceğim." Dedi ve Alkışlar patladı. Maho kalktı ayağa, önümüzde geçti ve yerden eğilerek bir sopa aldı. Sopa oldu mikrofon:

"La sayın izleyiciler heyecan dorukta. Açıklıyorum. Bu yılın dünya sağlığı adına yaptığı çalışmalardan dolayı Nobel ödülünü Sivas'ın Güzel kasabasına bağlı, Yeşilli köyünden fırıldak hak kazanmıştır." Dedi ve alkış tuttuk. Fırıldak ayağa kalktı ve seyircileri eğilerek selamladı. Sonra Maho:

"La hadi artık gidelim." Dedi. Gözlük ve fırıldak yerlerinden kalktılar. Bende kalktım ama kapağa doğru yürürken, kül yığını gözüme ilişti ve durun dedim. Durdular. Döndüler ve merak ile bana baktılar:

"Çocuklar, çatıyı bu halde bırakamayız. Adamın evine hırsız gibi girdik. Üstüne evini yakıyorduk. Bu pisliği temizlemeliyiz." dedim. Maho'nun eli anında karnına gitti ve sızlanmaya başladı:

"Ay midem ay ayyyyy. Çocuklar galiba ben zehirlendim, kusacağım. En iyisi ben dışarıda temiz havada bekleyeyim." dedi ve koşar adım kapağa vardı ama ona en yakın olan Fırıldak ensesinden yakaladığı gibi onu yanımıza sürükledi. Maho öğürerek kendini attı yere ve kıvranmaya başladı. Sonra da hareketsiz kaldı; bayılma numarası yapıyordu. Bizde onu öylece bıraktık ve temizlik malzemeleri aramak için çatı katından indik ama kapağı da üzerine kapadık. Geldiğimiz de kapağı yumrukluyor ve numara yaptığını itiraf ediyordu.

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Where stories live. Discover now