3.17.BÖLÜM-DENEY

8 0 0
                                    

Bugün hastalığım nedeni ile annemin yürürlüğe koyduğu bir haftalık bahçeden çıkma yasağının son gününe uyandık. Kahvaltımızdan sonra annem ile babam okula geçtiler ve duvarlarını boyadılar ama annem, hastalığımın daha geçmediği gerekçesi ile yardım teklifimi geri çevirdi. Bende akasya ağacımıza sırtımı verdim ve romanımın anahtarı olduğu yeni bir dünyanın kapılarını araladım.

Zaman aktı geçti. Akasya ağacının gölgeleri yer değiştirdi ve kitabın son yapraklarına geldiğimde annem ile babam üstlerindeki boya lekeleri ile okuldan çıktılar. Yorgun ama mutlu görünüyorlardı. Onlar evde temizlenirken bende kitabımın son sayfalarını okudum. Sonra da boya kokulu okula girdim ve sınıfları falan dolaşarak yeni boyanmış duvarlara baktım. Annem ve babam evden çıkarken bende okuldan çıkıyordum. Onlara duvar boylarının çok güzel olduğunu söyledim. Sonra onlar arka bahçeye geçti ve bende kapının önündeki eşiğe oturdum. Biraz sonra da elindeki siyah renkli çantası ile gözlük geldi. Kısa bir hal hatır sormadan sonra çantayı sordum. Gözlük:

"Hani kasabaya ilk geldiğiniz gün sana bahsettiğim deney seti var ya, işte onu sonunda alabildim. Çanta da o var. İlk deneyimizi beraber yaparız diye geldim. Ne dersin?"

Suda boğulan bir adama can simidi atan insanlar gibi gözlükte, can sıkıntısının sularında boğulurken attığı can simidi ile imdadıma yetişmişti:

"Çok iyi düşünmüşsün. Ne deneyi yapacağız?"

"Birçok deney var ama önce basitlerinden başlayalım. Mesela sodyum patlaması deneyi olabilir."

Derslerim ile aram her zaman iyi olmuştur ama kimya ile pek aram yoktur. Sodyum patlaması deneyi kulağıma yabancı gelmese de, ne olduğunu hatırlayamadığımdan:

"Doğrusu patlama deyince insan biraz ürküyor." dedim. Kıkırdayan gözlük:

"Haklısın. Gizemli oluyor ama bak dinle ne kadar basit. Su bardağı kadar olan bir beher kabına su dolduracağız. Az miktarda, yani nohut büyüklüğündeki sodyum metali de içine bırakınca tepkimeye girecekler ve ışıklar çıkartarak hafif bir patlama gerçekleşecek. Bu kadar basit hemde eğlenceli olacak. Sonra daha karmaşık deneylere geçeriz."

"Tamam olur."

"Yalnız karanlık bir yer olursa ışık patlamalarını daha iyi görürüz."

"Okulu kullanabiliriz. Hem bu saatte güneş vurmaz hemde perdeleri çeker ve karanlık bir ortam elde ederiz."

"Çok güzel olur. İstersen hemen geçelim."

"Tamam ama annem ile babamdan önce izin alalım. Sonra sıkıntı olmasın."

"Peki." Dedi ve arka bahçeye doğru yürüdük.

Arka bahçe de annem ve babamı altlarındaki şalvarlar, ellerindeki çapalar ile çalışır halde bulduk. Domates, biber, fasulye, kavun, karpuz falan yetiştirmeyi planlıyorlardı ama ellerindeki çapaları beceriksizce toprağa indirmelerinden bu işte acemi oldukları anlaşılıyordu. Tam bu anda annem beni doğrularcasına elindeki çapayı hemen yanında çalışan babamın ayağına indirdi. Tek ayağı üstüne çıkan babam, diğer ayağını elleri ile tuttu ve inlemeye başladı:

"Ahhh Emel! Bu kaçıncı ama hayatım." Dedi. Annem de dudağının kenarını ısıtıyordu. Gözlükle kıkırdayınca bizi fark ettiler.

Ben hasta yatarken ziyaretime geldiği için annem ile babam gözlüğü tanıyorlardı. Bu yüzden kısa bir hal hatır konuşmasından sonra konuyu açtık ve okulda deney yapmamıza izin verdiler ama annemin dikkatli olmamız konusundaki uyarılarının sonu gelmeyince gözlük herhalde anneme ne kadar bilinçli olduğunu göstermek ve onu rahatlatmak için olacak çantadan iki tane koruyucu gözlük çıkardı ve taktık. Kıkırdayan ve hala ayağını ovalayan Babam:

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Where stories live. Discover now