1.7. MARUL MAYDANOZ

28 2 0
                                    

Annem ve babam, bir süre alyanslarına baktılar. Sonra da gözleri buluştu. Eğer bir mucit, insanların gözlerinden yayılan duyguları fotoğraflayan aleti icat etseydi, albüme kalpler ile dolu iki resim daha eklemiş olacaktık. Annem:

"Hayatım seninle evlenmekle hayatımın en isabetli kararını almışım." Dedi. Babam:

"Bende." Dedi ve birbirlerine sarıldılar. Öksürdüm ve:

"Fotoğraflara devam edelim mi?" dedim. Gülümsediler ve albümün sayfalarını çevirmeye devam ettik. Kız isteme günü çekilen fotoğraflar vardı. Nişan, kına gecesi, düğün fotoğraflarına baktık. Düğün fotoğraflarına gelmeden önce, annem ve babamın birlikte yer aldığı bir fotoğrafın altında bir fotoğraf daha olduğunu fark ettim. Bu resmi ilk defa görüyordum. Albümü hazırlarken üsteki resmin altına yapıştığından fark edememiş olmalıydım. Yapıştığı konusunda emindim. Çünkü iki fotoğraf arasına yayılan bir sakız vardı. Sakızdan fotoğraf pek anlaşılmıyordu. Temizlemeye başladım. Önce kocaman siyah bir torba göründü. Marul, maydanoz gibi bir sürü yeşillik vardı ve annem gülmeye başladı. Babamda hemen fotoğrafı elimden kaptı ve:

"Bu sakız çıkmaz. Boş yere vakti kaybetmeyelim. A Emel bak, şu fotoğrafta ne güzel çıkmışsın." Dedi. Albümde ki başka bir fotoğrafı gösteriyordu. Gülmeye devam eden annem:

"Talat boşuna uğraşma, siyah torbayı gördüğüm anda hangi fotoğraf olduğunu hatırladım. Ali'ye ver de temizlesin." Dedi. Babam:

"Vermem. Bu fotoğraf albümde boş yere yer kaplıyor. En güzeli çöpe atalım." Dedi. Ellerini beline koyan, gözleri kısılan annem:

"Yok canım. Hele bir çöpe at bakayım. Aydın'a, Mustafa'ya, Furkan'a, Ömer'e, Sarp'a hepsine bu fotoğrafı anlatırım. Onlardan diğer arkadaşlarının numarasını da alır onlara da anlatırım." Dedi. Annemin bunu yapacağını bilen babam, gönülsüzce fotoğrafı bana geri verdi ve sakızı zorda olsa temizledim. Bir torba dolusu yeşilliklerin başında ağlayan annem ortaya çıktı. Fotoğraftan bir şey anlamak imkânsızdı. Annem, bir torba yeşillik önünde neden ağlayabilirdi? Sordum ve annem:

"Sence neden olabilir?" dedi.

"Babam." Dedim. Kafasını onaylar şekilde sallayan annem:

"Doğru bildin. Tabi ki baban yüzünden ağlıyordum. Hayatım istersen sen anlat." Dedi. Suratı düşen babam:

"Şansızlık işte." Dedi ve yalvaran gözler ile anneme bakarak:

"Hayatım. Anlatmasam olmaz mı?" diye sordu ama annem kafasını iki sallayınca devam etmek zorunda kaldı:

"Neyse. O gün, annenin aylar önce sipariş ettiği gelinliği almaya gitmiştim. Almıştım da ama dönüş yolunda bir aksilik oldu. Güneşli güzel bir gündü ve çarşı kalabalıktı. Beyoğlu'ndan yürüyerek Emel'lere doğru gidiyordum. Bir anda bir adam ile çarpıştım ve ikimizde yere yuvarlandık ama adam ne özür diledi ne de başka bir şey söyledi. Ben yerden kalkana kadarda o çoktan kalkmış ve gözden kaybolmuştu. Hemen arkasından da zabıtlar koşturuyordu. Anlayacağın seyyar satıcıydı. Bende kalktım ve az ileride yerde duran torbamı aldım ve yoluma devam ettim." Dedi. Annem lafa girdi ve:

"Bize geldi. Ben çok heyecanlıydım. Gelinliğimi üstümde görmek için sabırsızlanıyordum. Torbayı Talat'ın elinden kaptığım gibi salona geçtim." Dedi. Babam devam etti:

"Öyle. Beni kapıda bıraktı ve hemen salona geçti. Çığlığını ta holden duydum ve hemen salona girdim. Emel ağlıyordu ve önünde benim siyah torba vardı ama içi marul, maydanoz ile tıka basa doluydu. Anlayacağın Beyoğlu'nda beni deviren satıcı da mallarını, benim gelinliği taşıdığım siyah torbanın aynısına koymuş. Yerden kalktığında o gelinliği bende yeşilliği almışım." Dedi ve ben gülmeye başladım. Annemde güldü. Babamda dayanamadı ve oda güldü. Sordum:

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Where stories live. Discover now