4.5.BÖLÜM-KİLİM

7 0 0
                                    

Yeni eğitim yılının ilk sabahında son birkaç günde yaşadıklarımı düşünürken zamanın epey bir geçtiğini tahmin ediyordum ama başucumdaki saate bakınca hayal kırıklığına uğradım. Saat daha 5.30'du. Ben yatağımda uzanmış, geçen 3 günü düşünürken yalnızca yarım saat geride kalmıştı. Şimdi uykum, uzak diyarlara doğru yelken açmış gidiyordu ve geri gelecek gibi de görünmüyordu. Bizimkilerin uyanmasına da daha bir buçuk saat vardı. Bende yataktan kalktım.

Zaman geçirmek için ilk olarak yatağımı ağır ağır, çarşafları falan simetrik katlayarak topladım ve kanepenin kasasına güzelce yerleştirdim. Sonra da havlumu aldım ve tuvalete gittim. Eylül ayı neredeyse yarılanmış, sonbaharın öldürücü solukları köyümüzde hissedilmeye başlanmıştı. Ağaçların en zayıf yaprakları bu soluklar karşısında ilk can verenler olmuştu. Tuvaletin yolunu yarıladığım vakit durdum ve yaz tatili boyunca yeşil yaprakları ile masamızı gölgeleyen akasya ağacımıza baktım. Sonbahar onu da etkilemişti. İlkbaharın kendisine hediyesi yapraklar şimdi sararıp solmuşlardı. Esen her rüzgâr ile gelen ölümden, ürperircesine titriyordu.

Hırkamı almadığıma pişman oldum ama geri dönmeye de hiç niyetim olmadığından, vücudumun adeta geri dön hırkanı al diyen titremelerine aldırmadan tuvalete girdim. Çıktıktan sonra eve doğru yönelirken vazgeçtim ve arka bahçeye doğru yürüdüm. Sebzeliğe girdim. Tişörtümün eteklerini açtım ve olgun salatalık ile domatesten bir kucak dolusu topladım. Mis gibi kokuları beni gülümsetirken bir anda bacağıma bir şey sürtüldü ve korkudan zıpladım. Domatesler ve salatalıklar yerlere saçıldı. Neredeyse arkama bakmadan kaçacaktım ama meleme sesi ile durdum.

Fukaraymış. Evden çıktığımda kapıyı açık unutmuş olmalıydım ki peşimden gelmişti. Fukara'nın kafasını okşadıktan sonra saçılan domatesler ile salatalıkları topladım ve birlikte evimize doğru yürüdük ama fukara hemen kömürlüğün kapısına gitti. O da kahvaltı yapmak istiyordu. Bir elimle önümde kese haline getirdiğim domates, salatalık dolu tişörtümün eteğini tutarken diğer elimle kömürlükten fukaranın kırmızı leğenine ........... koydum ve fukaranın önüne bıraktım. Fukara da hemen kafasını daldırdı ve çiğnemeye başladı.

Gülümsedim ve fukaranın sırtını okşadıktan sonra domates ile salatalıkları yerden alıp eve girdim. Fukara yemeği bittiği vakit nasıl olsa kafası ile kapıyı çalacağı içinde fare girme ihtimaline karşı demir kapıyı da ardımdan kapadım ve mutfağa geçerek kahvaltıyı hazırlamaya başladım.

Domates ile salatalıkları lavaboda güzelce yıkadım ve bir tabak alarak yıkadığım domates ile salatalıkları dilimledim. Hop, tabak masaya yerleşti. Buzdolabından geçenlerde muhtarın getirdiği koyun peyniri dolu bidonu aldım ve içinden çıkardığım iri bir peynir kalıbını, muhtarın söylediği gibi su dolu tasın içine bir süre beklemek üzere bıraktım. Eğer bu şekilde yapmazsak peynir aşırı tuzlu olduğu için yenmiyordu.

Peynir bidonunu buzdolabına koydum ve seri şekilde reçel, bal, pekmez, zeytini çıkardım ve masaya göze güzel hoş görünecek şekilde yerleştirdim. Çaydanlığı ocağa koydum ve üzerine iki kaşık çay atıp altını yaktım. Sonra da peynir tasını aldım. İçindeki peyniri çıkardım ve bir tabağa doğradım. Elimi yine alnıma vurdum. Çaydanlığı ocağa koymuştum ama altına su koymayı unutmuştum. Hemen demliğin altını suyla doldurdum. Su kısa sürede kaynadı. Çayı da demledim ve kahvaltı hazırdı.

***

Salona geçtim ve kanepeme oturdum. Masanın üzerindeki saate baktığımda yarım saati geride bıraktığımı öğrendim. Geriye geçmesi gereken 1 saat kalmıştı. Bu beni hem üzdü hem de sevindirdi. Birbirinin zıddı bu iki duyguyu yaşamamın nedeni de, birbirinin zıddı iki düşünceye sahip olmamdı. Adeta ikiye bölünmüştüm. Elimi kanepemin tahta başına koydum ve parmaklarım ile bir melodi tutturdum. Zaman geçmek bilmiyordu ve bu duruma sevinen yanım Oh, işte böyle zaman geçmesin. Diyordu. Üzülen yanım ise zaman geçsin ve bir an önce ne olacaksa olsun. Diyordu.

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin