4.8.BÖLÜM-UZAYLI

9 0 0
                                    

Hayatlarımızda bizi korkutan, olumsuz sonuçları bir kâbus gibi üzerimize çöken durumlar, bazı zamanlarda beklenmedik olumlu sonuçlar doğurabilir. İkinci ders saatimizde bunu yaşayarak tecrübe ettim. Maho'nun söz hakkını alarak, tahtanın önünde rap müzik yapacağımızı söylemesi ile rezil olacağımıza emindim ama itirazda edemeyeceğim için kaderime boyun eğerek tahtaya çıkmıştım. İyi ki de çıkmışım.

Maho'yu taklit ederek yaptığım dans, arkadaşlarım tarafından önceden hazırlanılmış komedi dansı olarak algılanmış. Sergilediğim performansı çok başarılı bulmuşlar. Sözlerini bilmediğimden, durumu kurtarmak adına o anda uydurduğum rap de aynı şekilde algılanmış. Teneffüste, sıramızın etrafında oluşan kalabalıktan övgü dolu sözler birbiri ardına geliyordu.

Benden pek ses çıkmasa da Maho bir anlık dalgınlığımla teklifini kabul etmem sonucunda bu hale gelen gösterimizi, sanki günlerce provaları yapılmış gibi ayrıntısı ile anlatıyordu. İkimizin birlikte kafa kafaya vererek, saatlerce şarkının sözlerini nasıl yazdığımızdan bahsediyordu. Dans gösterisi için ayaklarımız ağrıyana kadar saatlerce provalar yaptığımızı anlatırken bir an ben bile hafızımda bir sorun olup olmadığını düşündüm. Bu danslı rap şovunun sağladığı en büyük fayda, kısa zamanda yeni sınıf arkadaşlarım ile tanışıp, muhabbet kurabilmem oldu.

İlk günümüz geride güzel anılar bırakarak hızla geçti. Her zaman böyledir. Güzel, hoş durumların yaşandığı anlar, yanımızdan hızla geçen bir araba gibidir. Hızla geçer ve gider. Zor, sıkıntılı durumlarda ise zaman kavramları manalarını kaybederler. Saniyeler yavaşlar, dakika hatta saat hızına düşerler.

Günün son dersinin bitim zilinin çalması üzerinden 10 dakikaya yakın bir zaman geçtiği halde sınıf hala kalabalıktı. Günler ilerledikçe, bu kalabalıkta daha hızlı eriyecekti. Zilin çalması ile öğrencilerin sınıfı boşaltmaları başa baş yarışacak hale gelecekti. Yaşamın her alanında bu böyledir. Sürdürülen herhangi bir eyleme uzun bir müddet ara verildiği vakit, tekrar dönüldüğünde şevkimiz artmış halde sıkı sıkı sarılırız. Zaman geçtikçe de usanırız. Birbirlerini ve okulu özleyen sınıf arkadaşlarımız şimdi eve gitmekte acele davranmıyorlardı.

***

Sınıfta bir süre oyalandıktan sonra ağaç eve geçmeye karar verdik. Okuldan çıktığımızda Maho koşturmaya başladı. O bayırı indiğinde, biz daha yeni başına varabildik. Yaptığımız merdivenler sayesinde kolayca indik ama Hacı yine de arkada kaldı. Ağaç evimize doğru yürürken Maho balkondan el sallıyordu. Esen güz rüzgârının parmakları saçlarımızı okşuyordu. Sonbahar görevini bir cellat duyarsızlığıyla her sene olduğu gibi bu senede yerine getiriyordu. Ağaçların yaprakları, giyotin bıçağının inmesi ile düşen başlar gibi toprağa düşüyorlardı. Başlarına geleceğin farkında olan yapraklar ise korkudan sararıp solmuşlardı. Ayaklarımızın altı, sarı turuncu renklerden ibaret, yaprak desenli bir halı ile örtülmüştü. Ağaç evimize çıktığımızda kendimizi, yuvarlak yer masamızın etrafındaki minderlere bıraktık:

"Arkadaşlar bugünlerin keyfini çıkartın. Yarın dersler başladı mı ödevlerden kafamızı kaldıramayız." dedim. Maho'nun yarasına parmak basmış olmalıyım ki konuşmaya başladı:

"Valla bu ödevlerden hiç haz etmiyom. La öğrencilik hayatımda her okul sabahı uyandığımda öğretmenin ödevleri unutması için dua etmekten, her ders başlangıcında ödev yapmamanın tedirginliğini yaşamaktan bıktım. Bu yüzden her okul çıkışında eve varana kadar ödevlerimi yapma konusunda oldukça gararlı oluyom ama eve geldiğim vakit, okul yorgunluğumu atayım, yemeğimi yiyeyim, yemekten sonra bir ağırlık çöker onun geçmesini bekleyeyim, akşam ahırı temizleyeyim, radyo dinleyeyim, bizimkiler ile sohbet edeyim derken yatma vakti geliyor. Yatıyorum ve sabah erken kalkar, hemen ödevlerimi yaparım diyorum, okulda ders başlamadan önce hemen yaparım diyorum diyorum ama yok la olmuyor. Her gün böyle, sonuçta ben tek bir ödev bile yapamadan okul sezonu kapanıyor." Hacı:

BİR ŞEHRİN HİKAYESİ(Tamamlandı.)Where stories live. Discover now