12 - "Paintball"

25.1K 1K 111
                                    

"Hazır mısınız ?" Dedi Çağla büyük bir heyecanla çadıra girerek. Ona bir göz attım. Kostüm cidden yakışmıştı ve mavi-yeşil gözleri siyah kostümde parlıyordu. Önceden saf mavi olarak gördüğüm gözleri bazen yeşile çalıyordu. İlginç bir o kadar da gizemli ve hoş bir göz rengi vardı. İnsanı hayran bırakacak türdendi.

"Ben hazırım" dedi İrem kaskını alıp ayağa kalkarak. Gözlükle maskesini takmıştı zaten. "Sen ?" Dedi bana dönerek.

"Neredeyse hazır olurum. Siz çıkın."

Onaylayarak çadırdan çıktıklarında derin bir nefes aldım. Bugün bir grup paintball oynayacaktık. Daha önce oynamadığım için stresliydim. İrem de oynamamıştı ama bana göre daha rahattı. Kolejde bu tarz etkinlikler olurdu ama çalıştığımız için İrem'le ben gidemezdik. Oğuz da biz gitmediğimiz için bazen gitmezdi. Bazen de bizim ısrarlarımız sonucu giderdi. Canım arkadaşım. Kimi zaman ona yük olduğumuzu hissetmiyor değildim ama o hiç bir zaman şikayetçi olmadı.

"Giyinmene yardım edeyim istersen ?"

Kaşlarım çatılırken kapıya baktım. Siyah kostümün altından bile belli olan biçimli vücudu bir an afallamama sebep olsa da bozuntuya vermeden bakışlarımı gözlerine çıkardım. Oha ! Gözleri daha mı maviydi ne ?
Hızla bakışlarımı kaçırdım.

Saçmalama Ada ! Onun kim olduğunu hatırla !

"Ben hallederim" dedim ayağa kalkarak. Çarpık bir sırıtışla kaskımı yerden aldı ve bakışlarını gözlerimden ayırmadan bana uzattı.

"Aklımda" derken hala gözlerine bakamıyordum ama gözlerini tam gözlerimde hissedebiliyordum. İkizler göz rengi olarak oldukça etkileyiciydiler. Kabul.

"Bugün bu kelimeyi kaç kez söyledin ?"

Kaskı elinden alarak çadırdan çıktım. Neden şu lanet koruyucu gözlüğü takmamıştı ? O zaman daha az dikkat çekici olurdu.

"Bunu bana mı soruyorsun ?" Dedim toplanma alanına doğru yürüyerek. Peşimden geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum. Maskeden ötürü sesim boğuk çıkıyordu. Bu sabah uyandığımızda yine eski Çağan olmuştu. Hani şu umursamaz ve benimle dalga geçen. Öfkesinden eser kalmamıştı. Tuhaf bir çocuktu. Düşüncelerini anlamak zordu. Bu sabah kahvaltıda ladeste birbirimizi yenmek için epey uğraş vermiştik. Sanki kılıcımız 'aklımda' lafiydı ve biz birbirimizi doğramaya çalışmıştık.

"Neyin hırsı bu ? Dün geceki konuşmamız yüzünden mi ?"

Dün gece öfkeyle yanımdan ayrıldıktan sonra ben de çadırıma dönüp geç de olsa uyumuştum. Sabah hiç bir şey olmamış gibi davrandığı için bu konuyu açmaz sanıyordum ama Çağan beni yanıltmayı seviyordu. Neyin hırsıydı bilmiyorum ama o konuşma yüzünden ona kızgındım. Ondan alacağım intikamlar çoğalıyordu. Hatırlamadığı öpücüğü unutmamıştım.

"Seninki neyin hırsı ?" Dedim alayla. "Yoksa dün gece söylediklerimin doğru olduğunu anladın ve acısını mı çıkarıyorsun ?"

"Yo" dedi umursamazca. Devamını merakla beklesem de belli etmedim. Derin bir nefes aldığını duydum. "Doğru olmadığını biliyorum. Sadece sana yaptıracaklarım için heyecanlıyım. Hepsi bu."

Kaybeden kazananın istediği bir şeyi yapacaktı. Açıkçası ben sadece kazanmaya odaklanmıştım ve Çağan'a  ne yaptıracağımı bilmiyordum ama o bunu önceden düşünmüş gibiydi. Peki neden heyecanlanıyordu ki ? Yoksa...

"Seni öpmemi istemeyeceksin değil mi ?" Dedim kaşlarımı çatıp duraksayarak. Tam önüme gelip bana üstten bakmaya başladı. Maskesini ve gözlüğünü takmıştı.

DENİZ KIZI  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin