36 - "Nehir Turan'la Tanışma"

18.5K 979 185
                                    

Multi : bir adet havuzda Çağan :))

Elimdeki kitapları masanın üzerine bırakıp yerime geçtiğimde amfide benden başka kimse yoktu. Olmasını da beklemiyordum zaten. Geç saatte eve dönmüştüm, öyleki güneş doğmuştu bile. Üzerimi değiştirip kendime de bir sandiviç yaptıktan sonra dışarı çıkmıştım. Evin yakınlarındaki çocuk parkındaki banklardan birinde sandiviçimi bitirdikten sonra da okul yolunu tutmuştum işte. Sanırım bir yerlerden devam etmem gerekiyordu. Ya da bir yerlerden başlamam. Artık sadece kendim için yaşacaktım. Bir amacım yoktu. Bir beklentim de yoktu hayattan. Her ne kadar Nejat'ı ben öldürmek istesem de Umut halletmişti. Bunu neden yaptığı hakkında bir fikrim yoktu. Belki de polislerle başımı derde sokup işlerini bozmamı istememişti. Bilmiyordum. Sonuçta Nejat Akşit artık yoktu. Cesedini bana göstermemişti ve onu yakacağını biliyordum. Büyük ihtimalle polisler aylarca onu arayacaklar sonunda öldü kararı çıkaracaklardı. Umut için birini öldürmek olağan bir şey olsa da ben hergün, ölen birini görmüyordum.

Elimdeki sıcak kahvemden bir yudum aldım. En azından uykumun açılması gerekiyordu. Bu gece hiç uyuyamamıştım ve hala kendimi tuhaf hissediyordum. Tüm bu olanlar bana fazlaydı. Ben kendimi güçlü biri sanıyordum ama bu olanlar bana bile fazlaydı.

Boş bakışlarımı etrafta gezdirdim. Dersin başlamasına hala bir saat gibi bir süre vardı. Bugün Umut'un istediği planı devreye sokacaktım artık. Öncelikle kendimi yüzme kursuna öğretmen olarak sokmam gerekiyordu. Bugün Nehir'in yüzme dersi olduğunu biliyordum. Zaten yeterince araştırmıştım ve şimdi de işe koyulma vaktim gelmişti. Umut'un bugünkü davranışından sonra arkadaşlarıma zarar vereceği düşüncesi aklımdan siliniyordu ama diğer yandan da soğukkanlılıkla birini öldürdüğünü gördüğüm için o düşünce daha güçlü bir şekilde zihnime tekrar yerleşiyordu.

Telefonumun zil sesiyle çantama uzandım ve telefonumu elime alarak cevapladım. Arayan Oğuz'du. Artık onlardan kaçamazdım.

"Ada ?" Dedi yumuşak bir ses tonuyla. Derin bir nefes aldım. "Efendim."

"Neredesin ? Odanın kapısı açıktı ve evde yoksun."
Elimle saçlarımı geri iterken "okula geldim" diye cevapladım.

Kısa bir sessizliğin ardından coşkulu sesini duydum. "Sonunda aramızdasın cadı."

Buruk bir gülümseme yerleşti yüzüme. "Evet. Sonunda."

"Pekala. Biz de hazırlanıp yarım saate yola çıkarız. Orada görüşürüz."

Onaylayan bir kaç mırıltı çıkardıktan sonra telefonu kapatıp geriye yaslandım ve kalan kahvemi de bitirdim. Çantamı koluma takıp kitaplarımı masada bırakarak amfiden çıktım. Boş boş oturmaktansa şu öğretmenlik işini halledebilirdim. Öğrenci işlerine doğru yola koyulduğumda daha erken saatte dersi olanlar koridorları doldurmuşlardı bile.

Çantamı sıkıca tutarak önce öğrenci işlerine gidip öğretmenlik işini kiminle konuşacağımı sordum. Beni BESYO' ya yönlendirdiklerinde vakit kaybetmeden BESYO'nun yolunu tuttum. Kampüs büyük olmasına rağmen fakültelerin birbirine yakın olması bir avantajdı. Böylece başka fakültedeki arkadaşlarımızı rahatça ziyaret edebiliyorduk.

BESYO'ya geldiğimde buranın öğrenci işlerine yöneldim ve beni Murat Öz adında bir hocaya yönlendirdiler. Sanırım yüzme kursuyla ilgileniyordu. Murat hocanın odasını ararken çevreyi de inceleme fırsatım olmuştu.

Eşofmanlı ve formalı öğrencilerin içinde çok göze batıyor olmalıydım ki yanımdan her geçen bana tuhaf tuhaf bakıyordu. (Yaşanmış olaydır :))

İster istemez üzerime kısa bir bakış attım. Kot pantalon ve salaş bir tişörtün üzerine giydiğim uzun hırkamla pek de sporcu gibi durmuyordum. Neyse canım. Ben de Mimarlık fakültesine üzerindeki formalarla geldiklerinde cins cins bakardım değil mi ?

DENİZ KIZI  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin