45 - "Kızlar"

16.2K 719 113
                                    

Sıcak suyu kahve dolu kupamın içerisine döktükten sonra üzerinde dumanı tüten kahvemden bir yudum aldım. Soğuk kış günlerinde mis gibi ve sıcacık bir kahve gibisi yoktu. Bunu da burada öğrenmiştim. İzmir'de soğuk kış diye bir şey olmazdı. En son ne zaman kar yağdığını bile hatırlamak zordu. Yağdığında da çok fazla olmuyordu zaten. Kış gelip havalar soğuduğunda annemin yaptığı bir şey vardı. Kestane. Bir de televizyon olduğunda o Nejat bile keyfimizi kaçıramazdı. Şu günlerde daga fazla özlüyordum onu.

Elimdeki kupayı sıkıca tutarak salona doğru ilerlemeye başladığımda kızların konuşmaları kulağıma geliyordu bile. Uzun zaman sonra ilk kez bir araya gelmiştik ve bu hepimize iyi gelmişti.

"Ah !" Dedi İrem aklına bir şey gelmiş gibi. "Ben de ıslak kek yapmıştım. Ondan da getireyim. Kahvelerin yanında iyi gider."

"Yaşa kız" dedi Çağla keyifle. Ardından bana dönerek "Sen de kazık gibi dikilme orda. Gel şöyle."

Gülerek gözlerimi devirdikten sonra tekli koltuğa oturup bacaklarımı kendime çektim. "Dökülün bakalım."

"Benim başımda büyük bir bela var" diyerek söze atıldı Umay. Yerinde dikleşip ayaklarını poposunun altına çekti.

"Tahmim edeyim ?" Dedim baygın bakışlarla. "İki harfli. Umut Soylu."

"Tam üzerine bastın. Ayağını çek."

Umut ogünden sonra bana bir daha ulaşmaya çalışmamıştı. Açıkçası bu kadar kolay kabullenmesine şaşırmıştım ama belki de benim ona gitmemi bekliyordu. Gerçekten böyle bir şey bekliyorsa beni biraz bile tanımamış demekti. Evet ondan nefret etmiyordum ama sevmiyordum da. Zararları yanında yardımları da olmuştu ama bu arkadaş olabileceğimiz anlamına gelmiyordu. Ne olursa olsun o bir mafyaydı. Bizim günlerce peşimize düşmüştü. Kendi kardeşini bile vurduğunda hiç etkilenmemişti.

"Ama durum sandığınızdan da ciddi" dedi omuzları çökerken.

"Kekler geldi !" Diyerek şakıyarak elindeki tepsiyle İrem geldi yanımıza. Bana tepsiyi uzatırken "Hatunun keyfi yerinde tabi" dedi Çağla. "Aşk böcekleri gibi ortada dolaşıyorsunuz.
Tepsideki tabaklardan birini aldığımda Çağla'ya yöneldi.

"Ya ne demezsin" dedi homurdanarak. 

Çağla da kendi tabağını alırken anlamazca kaşlarını çattı. "Aaa. Noldu kız ? Nazar mı değdi ?"

Umay da tabağını aldıktan sonra İrem kendi tabağını da alıp yerine oturdu ve elindeki tepsiyi ortadaki sehpaya bıraktı.

"Önce Umay anlatsın. Onunki daha ciddi görünüyor."

Herkesin dikkati Umay'ı çevrildiğinde "Abim Oğuz'u öğrendi" dedi hoşnutsuzca. Hepimiz yerimizde dikleştik. Söz konusu Oğuz'du ve eğer Umut öğrendiyse ve Umay bu şekilde tepki veriyorsa Umut'un onu 'enişte' diyerek kabullenmediği belliydi.

"Sonra ?" Dedi Çağla şüpheyle.

Umay derin bir nefes alarak devam etti. "Yarım bıraktığı işi tamamlayacağını söyledi."

Kaşlarımızı çatıp anlamazca Umay'a baktığımızda "Okula kayıt olmadan önce beni evlendirecekti ama üniversiteyi kazandığım için yumuşadı ve vazgeçti. Yani beni evlendireceğini söylüyor." Dedi kederli bir şekilde.

"Yok artık !" Dedi Çağla gözlerini irice açarak. "Kimle evlendirecekmiş ? Halihazırda bir koca adayı var o zaman ?"

Başıyla onayladı Umay. "Var. Mafya arkadaşlarından biri işte. Kısacası işce ortaklık içindi yani."

"İnanılmaz !" Dedim tepkiyle. "Umut Soylu kendine yakışanı yapmaya devam ediyor !"

"Ne yapacağım kızlar ? Bana yardım edin derdim ama söz konusu mafya bir abi olunca bu pek mümkün olmuyor."

DENİZ KIZI  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin