48 - "Düğün"

17.7K 747 104
                                    

Soldaki Ada'nın sağdaki Çağla'nın giydiği elbise

Çağla'dan...

Sert esen rüzgar yüzümü hafifçe okşarken kırmızı beremin yanlarından sarkan sarımsı saç tutamlarım dans edercesine uçuştu. Tatildeydik. Ve kış tatilinin e güzel yanlarından biri de kar yağarken sıkıcı dersleri dinlemeyecek olmamdı. Evet. Kar yağıyordu ve tuttuğu için her yer bembeyazdı. Ben de fırsatı değerlendirip kendimi dışarıya atmıştım.
Son günlerde kendimi yolunu kaybetmiş Hansel ve Gratel gibi hissediyordum ve geri dönmeme yardım edecek ekmek kırıntıları bırakmamıştım yoluma.

Merih'le güzel bir ilişkimiz vardı ama bir şeyler eksikti. İyi birer arkadaştık. İyi birer dosttuk. İyi birer öğretmen ve öğrencisiydik. Hatta iyi birer abi kardeş gibiydik ama daha ilerisi yoktu. En azından bana göre yoktu. Başlarda beni iyileştireceğini düşünmüştüm. Onun yanında kendimi iyi hissediyordum. Bana yeniden sevmeyi öğretebileceğini düşünmüştüm ama olmuyordu. Emir'le uzun zaman sonra Ada'nın kaçırıldığı hafta aynı ortamda bulunmuştuk. Her ne kadar selam sabahı kesmiş olsak da o berbat hallerimde sessizce yanımda olmuştu. Sessizce diyorum çünkü konuşmamıştık. Ama beni uyuttukları zaman uyandığımda onun kokusu sinmiş oluyordu üzerime. Yanımda soğumamış bir sıcaklık hissediyordum ya üzerim örtülmüş oluyordu. İs'e getirdiği o kızla hala görüştüğünü biliyordum. Benden sonraki en uzun ilişkisiydi ve bu beni nedensizce korkutuyordu. Onu sevme ihtimali beni delirtiyordu. Her ne kadar inkar etsem de kaçmaya çalışsam da ben Emir'i seviyordum ve onu unutabileceğimi sanmıyordum. Bu durumda da Merih'i daha fazla oyalamak istemiyordum.

İs'in kapısından içeri girdiğimde sıcak hava tenimdeki soğukluğu eritmeye başlamıştı bile.

"Kimleri görüyorum ? Yengeciğim."

Mert geniş gülümsemesiyle yanıma gelerek kolları arasına beni çektiğinde burukça gülümsedim. "N'aber ?"

Geri çekildi aynı gülümsemeyle. "İyilik. Abim yok mu ?"

Elim başımdaki bereye giderken "tek geldim" dedim. Beremi çıkarıp elimle saçlarımı düzeltirken "Sen geç bir yere otur. Ben sana sıcak bir kahve getireyim" dedi. Sıcak bir kahveye hayır demezdim. Zaten oldukça üşümüştüm.

Duvar kenarındaki boş masalardan birine ilerlediğim kafam çatlamak üzereydi. Ne yapmam gerekiyordu bilmiyordum. Tek bildiğim Merih'le konuşmam gerektiğiydi. Koltuklardan birine oturup kabanımı çıkarıp koltuğun sırtına astım. Şimdi biraz daha ısınmıştım.

Telefonumu çıkarıp mesaj bölümüne girdikten sonra Merih'in numarasını bulup mesaj yazmaya başladım.

İs'teyim. İşin yoksa gelir misin ?

Çok geçmeden mesaj sesiyle telefonum titrediğinde gelen mesaja girdim.

Yarım saate oradayım güzelim.

Derin bir nefes alıp geriye yaslandığımda Mert elindeki kahveyle masama geliyordu. Kahveyi önüme bıraktıktan sonra gülümseyerek karşımdaki koltuğa oturdu.

"Tek mi geldin biri mi bekliyorsun ?"

"Merih'le buluşacağız" dedim sakin olmaya çalışarak. Gergindim çünkü Merih'e ne diyeceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Onu kırmak ya da üzmek , isteyeceğim en son şeydi.

"Durgunsun, bir sorun mu var ?"

"Hayır, ne olabilir ki ?" Gülümsemeye çalıştım ama bu gergin bir gülüştü. Tabiki beni yıllardır tanıyan Mert'ten de kaçmamıştı bu.

"Beni kandıramazsın Çağla, mesele abim mi ?"

Ona abisini sevgili gibi görmediğimi nasıl anlatabilirdim ki ? Normal bir tepki vereceğini sanmıyordum. Ada bana Çağan'ı sevgili gibi görmediğini söylese ne düşünürdüm ?

DENİZ KIZI  Where stories live. Discover now