47 - " Kaçırılma "

15.4K 820 273
                                    

Sanki ruhum bedenime geri dönüyormuş gibi hissederken gözlerimin üzerindeki ağırlık da yavaşça azalmaya başladı. Gözlerimi zar zor açarken ağzımda ve ellerindeki baskıyı hissettim.

Neredeydim ?

Loş ışık göz kapaklarımı acıtırken istemsizce kaşlarım çatıldı. Burası bir odaydı. Ve bende tek kişilik bir yatakta eli ve ağzı bağlı şekilde yatıyordum. Bu olanlara bir türlü anlam veremiyordum. Kim neden beni kaçırmak istesin ki ?

Yerimde doğrulmaya çalışırken etrafa bakma fırsatım olmuştu. Aslında göreceğim pek bir şey de yoktu. İki kapalı ahşap bir dolap kapının yanındaki duvara yaşlı duruyordu. Karşımdaki duvarda ise küçük bir masa ve eski bir sandalye dışında başka bir şey yoktu. Sanki kaçırılmam önceden planlanmış gibiydi.

Sırtımı zar zor yatak başlığına yaslayıp perdesi kapalı pencereye çevirdim bakışlarımı. Burası hapishane gibiydi. Burada ne işim vardı?

Kapının kilit sesini duyduğumda kalbim korkuyla çarpmaya başladı. Bakışlarım mekanik bir şekilde kapıya çevrildiğinde kapının kolu yavaşça çevrilerek açıldı. Gözlerimi kısarak gelen kişiyi daha net görmeye çalıştım. Siyah takım elbise görüntü alanıma girdikten sonra keskin kahve gözler gözlerimi buldu. Gelen adamı daha önce görmediğime emindim.

Yüzü alaycı bir sırıtışla aydınlanırken lambayı yakarak ortamın da aydınlanmasını sağladı. Işığa alışamayan bakışlarım kendiliğinden kısıldı.

Yatağa doğru yaklaşan adım seslerini duyduğumda sertçe yutkundum.

"Demek prenses uyanmış" dedi erkeksi ses. En fazla 30larının başındaydı. Takım elbisesi onu bir iş adamı gibi gösterse de daha çok bir mafyaya benziyordu. Belki de organ mafyasıydı ve kimsem yok diye beni kaçırmıştı.

Yatağımın kenarına oturduğunda istemdışı ondan uzaklaşmaya çalıştım. Bana ne yapacağını bilmiyordum.

"Sana zarar vermeyeceğim" dedi eli saçlarıma uzanırken. Kendimi geri çekmeye çalışsam da kaçacak yerim yoktu. Eli nazikçe saçlarımda dolandığında ürperdim. "Tabi şimdilik. Uslu bir kız olursan kimsenin canı yanmaz. Şimdi ağzındakini çözeceğim ve sen de sessiz kalacaksın. Yoksa canın yanar."

Eli saçlarımdan yanağıma, yanağımdan da yavaşça ağzımdaki kumaşa giderek onu aşağıya çektiğinde derin bir nefesi içime çektim.

"Benden ne istiyorsun ?" Dedim ilk aklıma geleni sorarak. Bağırmanın mantığı yoktu. Bağırırsam merak ettiklerimi de öğrenemezdim.

"Güzel. Ben de konuşma taraftarıyım" dedi hoşnut olmuşçasına. "Nejat Akşit'in kızısın. Ve bilmelisin ki baban kaybolmadan önce bizimle çalışıyordu ve bize oldukça yüklü miktarda borcu var. Kısacası ya babanın yerini söylersin ya da bu borcu sen ödersin."

Duyduklarım karşısında kulaklarıma inanamazken Nejat itinin böyle bir işin içinde olduğunu tahmin etmeliydim. O silahı başka nereden bulurdu ki zaten ? Geberip gitse bile bir şekilde yakamı bırakmıyordu pislik.

"Geberdi pislik" dedim tiksinircesine. Adam gözlerini şaşkınlıkla irileştirirken "Bunca zaman onu arayıp bulamamamıza şaşmamak gerek. Ayrıca aile ilişkileriniz de çok kuvvetliymiş (!)" Dediğinde gözlerimi devirdim. Bir de bana kinaye yapıyordu.

"Ben onun öz kızı değilim. Sadece kağıt üzerinde aileydik. Ve o artık ölü olduğuna göre borçları da silinmiş olmalı."

Tehlikeli bir şekilde sırıtırken "Borçlarını ödemek için sen ne güne duruyorsun." Dediğinde yüzümü buruşturdum.

DENİZ KIZI  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin