Bölüm 5

16.2K 714 12
                                    


Merhaba arkadaşlar

Aslında yeni bölümleri 500 okuyucuya ulaşınca koyayım diyordum, fakat 200'ü çok fazla geçemeyince daha çok beklerim gibi geldi :-)

Eee diğer okuyan küçük gruba haksızlık etmek istemiyorum, okuyan, beğenen ve yorum yapan herkese çok teşekkür ederim.

İyi ki varsınız :-)

Sabah, cehenneme uyandım. Her taraf alev alevdi, ilk önce bunun bir kabus olduğunu düşündüm. Ama hayır gerçekten her taraf yanıyordu, yangın tüm odayı sarmıştı çoktan. Allah'ım uyurken yanarak ölecektim, ama sanki biri beni tutuyor, yatağımın yanında öylece dikilmiş duruyordum. Kendime gelmem alevlerin iyice üzerime gelmesiyle bir oldu, avazım çıktığı kadar bağırdım.

" İmdaaaattttt imdaaaattttt kimse yok mu?"

Ağlamaya başladım, sesim mi çıkmıyor, yoksa beni kimse duymuyor mu? Artık nefes almakta güçlük çekmeye başladım. İçeride ki yoğun duman nefesimi kesiyor.

" İmdaattt imdaaatt" sanırım artık dayanacak gücüm kalmadı. Kapıda ki Ferit'mi?

Kendime geldiğimde koltukta yatıyordum, yalnızdım. Yerimden doğrulmak çok güç olsa da kalktım dışarıdan gelen seslere doğru ilerledim, itfaiye vardı, Ferit ve birkaç adam daha. Ferit beni kapıda görünce yanıma geldi.

" Nasılsın"?

" İyiyim"

" Sen içeri geç ben geliyorum"

İçeri girdim, yanıma geldiğinde tekrar

" İyi misin"

"İyiyim, gerçekten iyiyim teşekkür ederim"

" Önemli değil"

" Nasıl önemli değil hayatımı kurtardın sen benim"

" Senin için önemli "

Dedi ve kalkıp gitti. Aslında bu durumda ayağa kalkıp yedi sülalesine küfür etmek vardı ama neyse. Ama adam haklı yaaa benim canımın onun için ne önemi var ki?

Dışarıda ki kalabalık gidince Ferit tekrar içeri girdi.

" Neden çıkmış yangın? Neler oldu Ferit?"

" Elektrik kontağı dedi polis."

" Polis mi? ben polisleri görmedim."

" Sen dışarı çıkmadan önce gitmişlerdi, ayrıca odadan senin dışında hiç bir şeyi sağlam çıkaramadık."

Üzüldüm dememle çantamın aklıma gelmesi bir oldu. Çantam çantam dedim telaşla ayağa kalkıp, derin bir nefes alan Ferit ne yazık ki oda kül oldu dedi. Kimliğim, telefonum, annemle babamın fotoğrafı?

Hepsi yandı dedi yine, yığıldım oracığa.

Bütün özelim, hepsi hepsi gitti, bu evde bana ait olan tek şey onlardı, artık yoklar, bana başka bir oda gösterdiler. Bir müddet sonra ne evin içinde ne de evin dışında hiç kimse kalmadı, Ferit ve benden başka. Odamda aynaya bakarken üzerimdekilerin dün akşam giydiğim pijamalar olmadığını fark ettim, yangın sırasında zarar görmüş olmalı, fakat elim yüzüm tertemizdi. Ve yaralı, yanmış hiçbir yerim yoktu, beni kim temizledi üzerimi kim değiştirdi bilmiyorum, ama şuan umurumda bile değil. Ölüyordum ölmedim, ama tüm özelimi o yangında kaybettim.

Kapıyı çalmadan giren, sahibim Ferit, yemek hazır gel dedi ve gitti. Aşağı indim masada Ferit oturmuş beni bekliyor, oturdum hiç konuşmadan ölmeyecek kadar yedim. Yine hiç konuşmadan kalkıp odama geri döndüm, O'da tek bir kelime etmedi. Yeni odam muazzam döşenmişti, dolapta tıka basa çeşit çeşit kıyafetle doluydu. Dünkü odanın boş olması ve çıkan yangın kafamda soru işaretleri oluşmasına sebep oldu.

Mutfağa inip kendime kahve yaptım, bu sırada Ferit çalışma odasında bilgisayarının başındaydı. Kapısı açıktı, odama geri döndüm, iki tane tek kişilik koltuk ve ortasında sehpa var, birine oturdum bu sürecin nasıl geçeceği hakkında düşünmeye başladım. Ferit'in maddi durumu iyi, yakışıklı, muhakkak güçlü bir kişiliği var, her şeye sahip olacak bir güç bu. Ama benim gibi sıradan bir insanla evlendi.

Neredeyse yüzüme bile bakmıyor, demek ki kara kaşıma kara gözüme vurulmadı. Hiç konuşmuyor, hatta beni yok sayıyor, demek ki aşık falan değil. O zaman benden ne istiyor?

Nasıl bir tavır alacağımı, ne tepki vereceğimi kestiremiyorum. Bu sürede uzun süredir beklediğim atamam gelirse ne yaparım bunu bilemiyorum. Annemle babama ulaşamıyorum ki artık telefonum da yok merak ediyorum. Kafayı yememek için sağlam bir beyne ihtiyacım var, tek başıma koca bir orduyla savaşta gibiyim

Ferit

Sabah gün doğarken Melek'in odasına girip çantasını aldım, o ara yüzüne dönüp baktığımda her şeye rağmen bu kadar huzurlu uyuması, beni hem güldürdü hem de oldukça şaşırttı. Mümkün olduğunca sessiz odadan çıktım. Ozan kapıda bekliyordu,

"Biz hazırız Ferit Bey"

"Dikkatli olun, kılına bile zarar gelmeyecek"

"Merak etmeyin, siz isterseniz odanızda bekleyin"

Odama geçtim, yerimde duramıyordum ama gidip bakmaya da cesaretim yoktu. Yirmi dakika sürmeden Ozan gelip işimiz bitti çıkıyoruz dedi ve yanındaki adamlarla beraber çıkıp gittiler. Aklım çıkacak sanki, on dakika oldu ama hala Melek'ten bir ses yok. Kapıya doğru yaklaştığım da imdat sesini duymamla rahatladım. İkinci bir imdattan sonra koşarak içeri girdim, baygın olan Melek'i kucakladığım gibi dışarı çıkarttım.

İtfaiye falan derken, Melek uyanmış kapıdan bize bakıyordu, hızla yanına gidip onu içeri çekiştirdim. Soruları arka arkaya sıralayıp durdu, onları da geçiştiriyordum ki teşekkür etti, önemli değil deyince hayatımı kurtardın dedi, dilimi eşek arısı soksun senin için önemli deyiverdim.

Nasıl bir adamım ben? Önce zor durumda bırak, sonra kahraman ol. Teşekkür ederim dediğinde kalbimin sancısını keşke görebilseydi. O an özür dilerim, özür dilerim diyerek bağırmak istedim. Hayat, soruları çalıştığım yerden çıkarmamıştı, ve ben bu sorulara cevap verecek bilgiyi kendim de göremiyorum.

Tek istediğim kimse zarar görmeden bu işi bitirmek...

Koltukta uyuyakalmışım, üstüm başım açık yatınca sabah heykel gibi uyandım. Kıbırdamak için bile yoğun bir çaba sarf ettim, duş alıp aşağı indim. Bu arada Ferit dış kapıdan tam çıkıyordu, nereye gidiyorsun diye seslenince beni fark etti, çalışmam lazım dedi ve gitti bu kadar. Kocaman evde bir başıma kaldım, tüm evi tek tek dolaştım her odaya girdim bir tek Ferit'in yatak odası ve çalışma odasına giremedim, çünkü kilitliydi.

Her odada bir kitaplık vardı ve fuull kitaplarla doluydu, dikkatimi çeken ise, salon da dahil hiçbir odada televizyon yoktu. Bilgisayar, telefon hiçbir şey yok ortada, sanki bilerek tüm iletişim araçlarını yok etmiş. İçimde sürekli tetikte olmalıymışım gibi bir his var, kitaplıktan seçtiğim bir kitabı okumaya başladım çünkü yapacak başka hiçbir şey yok. İşin tuhaf tarafı bu evde çalışan hiç kimse yok, ne bir yemek yapan, nede temizlik.

Yedim, içtim, uyudum, kitap okudum akşam olmaya başlayınca yemek yapmaya karar verdim. Tavuk, pilav, salata çorba ne bulduysam yaptım masayı hazırladım ve Ferit'i beklemeye başladım. Ferit geldi, selamsız sabahsız girdi eve, acıkmışsındır masa hazır dedim. Şöyle bir masaya bakıp aç değilim dedi ve odasına gitti, öylece kaldı her şey, topladım masayı bende geçtim odama.

Duşun altına girdim tenimi yakacak kadar sıcaktı su. Su tenimi kavurdukça ben ağladım, ben ağladıkça su yaktı beni. Yalnızdım hiç olmadığım kadar, böyle hayal etmemiştim hayatımı. Çocuk kalsaydım ya hep, annemin dizinin dibinde otursaydım, babama şımarsaydım. Hangi ara bu kadar büyüdüm, hangi ara bir adamın kölesi oldum. Arkadaş olamayacak kadar, iki çift laf söz etmeyecek kadar mı kötüyüm?

Dinmedi gözyaşlarım ağladıkça ağladım. Sesim çıkmasın diye dudaklarımı ısıra ısıra hemde. Öylece kıvrıldım yatağıma.

BAZI GİZLİ SIRLAR (Hayatımın Kazası)(tamamlandı)Where stories live. Discover now