Bölüm 48

4.4K 438 24
                                    

Merhabalaarrr, yine yeni bir bölüm. Bir önceki bölümlerde Melek'in hamile olduğunu tahmin edenler vardı. Doğru tahmin etmişler, gerçekten de Melek hamileymiş, yazınca bende şaşırdım. :) :) :)

Ufak ufak finale doğru gitsek mi artık diye düşünüyorum. Ama sadece düşünüyorum emin değilim yani. Okuyucu sayımız hızla artıyor ama nedense oylar ağır aksak ilerliyor. Çok değerli okuyucularım, lütfen, ne olur yorum yapın ve neler düşündüğünüzü yazın. Yıldıza dokunmadan geçmeyin olur mu? Buraya giren her okuyucu tek tek benim için çok kıymetli emin olabilirsiniz. Hepinizi yüreğinden öpüyorum, iyi ki varsınız. ♡♡♡

Keyifli okumalar...

Uyudum. Gram zevk almadan, kabuslar göre göre sabahı ettim. Güneş doğduğunda, sanki alarm çalmışta, hızla uyanmışım gibi kalktım yataktan. Günlük ihtiyaçlarımı karşılayıp, koşar adım aşağı indim. Dünkü gördüğüm tüm kadınlar mutfak ve salon arasında koşuşturuyordu. Buna istinaden en az on tane de çalışan kadın vardı koşuşturan. Sayamadım ama iki futbol takımı çıkaracak kadarda boy boy çocuklar.

Merdiven başında, öylece dikilmiş bir stadyum dolusu insanları seyrettim. Prens efendi ortalarda yok, ayrıca Berna'da gözükmüyor. Şaşkın şaşkın bakındığım sırada ismini bilmediğim, daha doğrusu hafızamda tutamadığım orta yaşlı bir kadın, gülümseyerek yanıma geldi, "kahvaltı birazdan hazır olur, prens gelince hemen otururuz" dedi. Benim öylece dikilmemden acıktığımı falan mı sandı acaba? Bende ona aynı şekilde gülümseyerek "sorun değil" dedim.

Bizim ayak üstü konuştuğumuz sırada, kadının arkama sık sık göz gezdirmesi üzerine bende dönüp arkama baktım. Prens ve Berna aşağı doğru geliyorlardı. Kadının kenara çekilmesiyle bende onun gibi kenara çekilip yolu açtım, prensin geldiğini gören herkes, çocuklarda dahil ayağa kalkıp protokol edasında dikilmeye başladılar. Merdivenlerden aşağı inince prens bana başıyla selam verdi ve devasa masaya doğru yürümeye başladı.

Arkasından gelen Berna, benim yanımda durup bana göz attı. Bende ona tebessümle karşılık verdim. Prensin gelmesiyle zaten koşuşturan insanlar daha hızlı hareket etmeye başladı. Sanırım, orduyu doyuracak kadar yiyecekle dolu olan masa, artık hazırdı. Berna usulca koluma dokunup masaya doğru yürümeye başladı. Bende onu takip edip masaya geçtim. Prensin emrinden sonra yemeğe başladık.

Masada mide bulandırıcı bir koku vardı. Ne olduğunu bilmiyorum ve terbiyesizlik yapmamak için sormuyorum da. Millet kıtlıktan çıkmış gibi şapur şupur yerken bende izin isteyip kalktım ve koltuklardan birine oturdum. Az daha masada kalsam kesin kusardım. Uzunca bir kahvaltı faslından sonra neyse ki masa tek tek boşalmaya başladı. Bende öyle bir köşede sessiz sessiz oturdum.

Tek istediğim bir an önce Berna'yla baş başa kalabilmekti. Prens ayaklanınca hepsi birden ayağa kalktı, Berna bana bir bakış atınca bende kalkmak zorunda kaldım. Prens kapıya doğru giderken arkasını dönüp "Verda" diye seslendi. Prens seslenince yanına koşar adım Berna gitti. Demek ki Berna'ya Verda diyorlar her neyse bu gereksiz bir ayrıntı zaten. Berna prensle beraber dışarı çıktı, kısa bir süre sonra da geri döndü.

O ara çalışanlar koşa koşa masayı toplamakla meşgullerdi. Eminim akşama kadar bu kalabalığa hizmet etmek için canları çıkıyordur. Prensten büyük olduğunu düşündüğüm karısı yanıma gelip "sen bir şey yemedin, hasta değilsin inşallah" dedi. Bende "yok iyiyim canım istemedi, beni düşündüğünüz için teşekkür ederim" dedim. O ara Berna yanımıza gelip "bence sen biraz dinlenmelisin, solgun görünüyorsun" dedi.

Bu arada bana yukarıyı işaret etti. Sanırım oda bir an önce benimle konuşmak istiyordu. Bende hemen " aa evet, biraz dinlensem iyi olacak" dedim. Kimsenin bir şey söylemesine fırsat vermeden merdivenlere yöneldim. Odama girip heyecanla Berna'yı beklemeye başladım. On dakikalık beklemenin sonunda Berna içeri girdi. Bana direk "nasılsın?" Diye sordu.

BAZI GİZLİ SIRLAR (Hayatımın Kazası)(tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin