Bölüm 57

4K 361 37
                                    



İşler karıştı yine, finale doğru giderken, aksiyonun dibine vuralım biraz.

Yeni kitabım RÜYA yakında wattpad'da sizlerle olacak.

Hepinizi yüreğinizden öpüyorum :)

Keyifli okumalar...

Ferit'in lafından sonra birkaç parça eşyamı çantaya koyup, güneşin doğmasını beklemeye karar verdik. Yatağıma girip Ferit'i yanıma çağırdım, tek kişilik yatağa ikimiz koyun koyuna yattık. Huzursuz uykumun ortasında, dürtülerek uyandırıldım, gözlerimi açtığımda doktor telaşla yüzüme bakıyordu. Onun surat ifadesine karşı yattığım yerden doğruldum, ben kıpırdanınca Ferit de uyandı.

Doktor elindeki telefonu bana uzatıp Atakan arıyor dedi. "Atakan beni niye arıyor ki" telefonu alıp kulağıma götürdüm "alo" dedim. Karşı taraftan gelen hışırtılardan sonra Atakan'ın sesi duyuldu.

"Melek, uzun uzun anlatacak vaktim yok, şimdi beni iyi dinle"

Yataktan ayağa kalkıp, dolanarak cevap verdim

"dinliyorum"

"hastaneye ilk getirildiğinde, babam senin orada olduğunu bana söylemişti, hatta sabah seni ziyarete gelmeyi planlıyordum. Fakat dün babam garip şeyler olduğunu, hastanede tuhaf adamların gezindiğini, bunun da sen hastaneye getirildikten sonra olduğunu söyleyince, benim de içime bir kurt düştü ve senin durumunu araştırmaya başladım."

"eee, yani Atakan? Daha açık olur musun?"

"araştırmalarım sonun da, sende dahil ekipte kim varsa, ortadan kaldırmaya çalışıyorlar."

"sebebi ne peki?"

"Stefan'ın yakalanması üzerine, içimizde ki bazı güçlü hainler, senin ve ekibinin, yani sana yardım eden kim varsa cezalandırmak istiyorlar diye düşünüyorum."

"kim yapabilir bunu Atakan?"

"onu çözmem zaman alır, şu an başka sorunlarınız var. Oradan hemen çıkın, seninde Ferit'in de telefonlarınız dinleniyor, onları orda bırakın, hatta şu an elinde olan babamın telefonunu yanına al, ben oradan sana ulaşıp yardımcı olmaya çalışacağım."

"Atakan, ekibin diğerleri ne durumda?"

Tamer ve Samet öldü, trafik kazası süsü verilerek, Nejla amir, ortada yok, en son senin sorgunda görüldü, akibetini henüz bilmiyorum"

"peki ya Sedat?"

"Melek, en dikkat çekici olansa bu zaten, Sedat öldü deniliyor ama kayıtlarda böyle bir bilgiye rastlamadım ve ölüsünü de henüz gören yok."

"ölmemiş olma ihtimali var o zaman?"

"bilemiyorum ama araştırmaya devam edeceğim"

"araştır Atakan ve bana net bir cevap ver, ver ki ona göre hareket edeyim"

"Melek, şu an önemli olan sizin sağ kurtulmanız, eğer siz de yok edilirseniz, içimizde ki şerefsizler hepimizi piyon gibi oynamaya devam ederler, ben sana teknik destek vermek için elimden geleni yapacağım, şimdi acele et ve oradan çıkın"

"tamam Atakan, her şey için teşekkür ederim"

"teşekküre gerek yok, bu iş bitince ödeşmiş oluruz hepsi bu"

"görüşürüz o zaman"

"görüşürüz, şimdi telefonu babama verir misin?"

Ben telefonu doktora verdim, o ara Ferit'te başımda dikilmiş beni dinliyordu, ona "buraya geliyorlar, buradan hemen çıkmalıyız" dedim. O da zaten bunu bekliyormuş gibi dolaptan çantamı aldı ve telefonunu cebine attı. Bende " telefonlarımızı burada bırakıyoruz" dedim.

Başını sallayarak telefonu çıkardı ve yerine bıraktı. Doktor elinde ki telefonu bana uzattı ve "bu artık sizin" dedi. O ara Ferit kapıyı açıp dışarı bakıyordu ve hızla dönüp, "iki adam bu tarafa geliyor" dedi. Doktor panikle "ben onları oyalarım, siz de o ara yan tarafta ki yangın merdiveninden inin" dedi.

Doktora "teşekkür ederim doktor, bu iyiliğinizi unutmayacağım, dikkatli olun lütfen" dedim. Lafımın üzerine doktor başını sallayarak kapıdan çıktı. Ferit arkasından bakıp bana bir dakika işareti yaptı ve hemen ardından " gel " dedi. Yanına vardığımda sessizce koridora çıktık, doktor adamların kolundan tutup yönlerini diğer tarafa çevirmiş bir şeyler anlatıyordu. Bizde sessizce koşar adım yangın merdivenlerine geçtik.

El ele aşağı inerken, acıyan ellerime hiç aldırış etmedim çünkü şuan daha büyük acılarım vardı. En alt kata geldiğimiz de Ferit durdu ve bana dönüp aşağıyı işaret etti. Aşağıda bir minibüs dolusu takım elbiseli ve iri cüsseli adam vardı. Büyük ihtimal hepsi de silahlıydı. Ama biz de silah olarak kullanabileceğimiz yumruklarımızdan başka hiç bir şey yok. Ve her şeyden önemlisi benim korumam gereken bir bebeğim var.

Karanlıkta olduğumuz yerde kaldık, merdivene oturup beklemeye başladık. Adamların bizi görmemesi için neredeyse nefes bile almıyorduk. Bir süre sonra, içeriden çıkan bir grup adam, dışarıda ki adamların yanına geldi ve bir şeyler konuşup minibüse doluştular ve gittiler.

Onlar gidince Ferit bana dönüp, "Melek mecbur kalmadıkça bir aksiyon yapmaya kalkma, bebeğimize de sana da zarar gelsin istemiyorum" dedi. Bende "peki" dedim sadece, şimdi durduk yere tartışmanın lüzumu yok. Hem zaten bende bir bebeğim olduğunun ve onu korumam gerektiğinin farkındayım.

Ferit ayağa kalkıp elini uzattı bende kalktım ve yangın merdivenin kapısında dikildik. Burası oldukça yüksekti, Ferit önce kendi atladı, toparlandıktan sonra bana "atla ben seni tutacağım" dedi. bende ona bakıp gülümsedim "kahramanım" dedim sırıtarak.

O da yalandan kızgın bir ifade takınıp "dalga geçme, atla hadi" dedi. bende kendimi Ferit'in güçlü kollarına doğru attım. Sağ salim aşağı indikten sonra Ferit yine elimi tutup etrafını kolaçan etti. Kimseler görünmeyince hastanenin bahçesinden hızlı adımlarla çıktık.

Yol kenarında bir müddet yürüdükten sonra, yoldan geçen bir taksiyi çevirip, bindik. Ferit'e "nereye gidiyoruz, şimdi ne yapacağız" dedim. Ferit alnını sıvazlayarak "Yusuf'a gidiyoruz o bize yardım eder" dedi. bana da mantıklı geldi Yusuf iyi bir adam ve güvenilir.

O ara taksicinin, dikiz aynasından arka yola bakıp "ne oluyor lan" cümlesiyle ikimizde dönüp arkamıza baktık. Simsiyah bir araba taksinin tamponuna yapışmış bir vaziyette bizi takip ediyordu. Taksiciye dönüp "daha hızlı sür" diye bağırdım. Arkamı tekrar döndüğümde arkamızda ki aracın camından görünen adamlar silahlarını çoktan bize doğrultmuştu...

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın :)

BAZI GİZLİ SIRLAR (Hayatımın Kazası)(tamamlandı)Where stories live. Discover now