Bölüm 28

5.7K 388 12
                                    



Bu bölümün biraz kısa olduğunun farkındayım ama iki bölüm art arda attığım için bana kızmayacağınızı düşünüyorum. Hadi bakalım gerçek aksiyon gelecek bölümlerde başlayacak.

Akşamı Ferit'le ufak ufak atışmalarla geçirdik. Bolca güldük ve eğlendik, aslında bu adam oldukça eğlenceliymiş diye geçirdim içimden. Normal bir hayat istiyorum sanırım, hem de bu adamla normal bir hayat. Gerçi, bence ben ne istediğimi bilmiyorum da neyse.

Gece olmaya yüz tutunca, yatmak için ayaklandık odamın kapısının önünde derin ve şehvetli bir öpücükle Ferit'i odasına gönderdim. Hayal kırıklığıyla bakan gözlerini çok düşünmemeye özen gösterdim zira her an pes edebilirdim.

Başından beri ona olan duygularımı bir türlü adlandıramıyorum. Aşık mıyım sorusuna diğer tarafım evet diye bağırıp duruyordu. Ama bu işin sonunda bakalım Ferit beni affedecek miydi? Odaya girdiğim de heyecanım tavan yapmıştı. Bu gece uzun olacaktı, bakalım ben elime yüzüme bulaştırmadan bu işin içinden çıkabilecek miydim?

Saat bire geliyordu ve artık zamanı gelmişti. Yavaşça odadan çıkıp Ferit'i kontrol etmek amaçlı kapısını açtım sessizce yanına yaklaşıp uyuyup uyumadığını kontrol etmek için iki kez Ferit diye seslendim. Düzenli alıp verdiği nefesten uyuduğunu anlamış oldum. Geldiğim gibi sessizce çıkıp odama geçtim hızla bir kot ve tişört giyip ışıkları kapattım.

Terasa çıkıp duvar dibinden pencerelerin olduğu taraftaki pervaza yaklaştım, başımı kaldırıp bahçeye baktım arka kapıdan çıkacaktım bu yüzden oraya odaklanmıştım. İki iri cüsseli adam kapıdaydı. Yüzleri birbirine dönük olarak konuşuyorlardı. Etrafı kolaçan ettiğimde başka kimseler görünmüyordu.

Üstteki pencere demirine bacağımı uzatıp kendimi o tarafa çektim, hızla aşağı sarkıp altta ki pencere demirine bacağımı yerleştirip hiç vakit kaybetmeden hatta nefes dahi almadan kendimi aşağı bıraktım. Duvar dibine sinip elim kalbimin üzerinde bir süre sakinleşmeye çalıştım. Etrafta bir hareketlilik olmadığına göre henüz kimseye görünmemiştim.

Asıl mesele kapıda ki adamları atlatmaktı. Bir süre duvarın dibinde yaslanıp adamları takibe aldım. Hala harıl harıl konuşuyorlardı ve kapıdan uzaklaşacak gibi durmuyorlardı. Tekrar başımı uzatıp baktığımda yönü bu tarafa dönük olan adamla göz göze geldim. Hızla başımı çekip kendi kendime söylenmeye başladım.

Siktir... kahretsin şimdi sıçtım işte. Ben hala ne yapacağımı düşünürken tekrar yukarı çıkmak için yeltendiğimde Melek hanım diye arkamdan sessizce seslenen adama yönümü dönmemle burun buruna geldim. Korku, heyecan tüm duygularım birbirine karışmıştı. Şeyyy ben diye tam ağzımı açacakken adam koluma usulca dokunup sakin olun lütfen dedi kibarca.

Ben şaşkın adamın suratına bakarken tuttuğu kolumu sıkıca kavrayıp beni duvara iyice yapıştırdı. O an kapıdan seslenen diğer adamın sesi duyuldu

" lan Tamer, napıyon duvar dibinde?"

" işemeyek mi Özkan malı?"

"tamam lan, acele et hadi"

Kulaklarımın bu iki sapın konuşmasıyla kanayacak kıvama gelmişti artık. Ne yani sabaha kadar benim penceremin dibinde ki duvara mı şey ediyorlardı. Tamer olan bakışlarımdan anlamış olacak ki

"kusura bakmayın, herkes kibarlıktan anlamıyor" dedi.

Ben anladım anlamında başımı sallayınca hızla konuşmaya başladı.

"şeyy Melek hanım dışarı mı çıkacaktınız"

Ben sessizce duruyordum çünkü buna nasıl bir cevap vereceğimi kestiremiyordum.

"korkmayın, ben Sedat beyin adamıyım, siz buraya geldiğiniz ilk günden beri buradayım sadece size göz kulak olmak için, eğer ne istediğinizi söylerseniz size yardımcı olabilirim"

Şüpheyle adamın suratına baktım, nereden bilecektim onun Sedat'ın adamı olduğunu.

"Melek hanım,bana inanın lütfen, şuan boş yere zaman kaybediyorsunuz, biraz daha böyle durursak yakalanacağız zaten"

Başımı sallayıp ona inandığımı göstermek istedim, zaten şu an ona inanmaktan başka çarem yoktu.

"benim Sedat'a gitmem lazım, başı dertte olabilir"

"anladım, şimdi ben kapıya döneceğim ve arkadaşı sigara almaya yollayacağım, size işaret verdim mi hızla kapıdan çıkıp gideceksiniz"

Tamam anlamında tekrar başımı salladım. Adam tam yanımdan ayrılacakken elini cebine atıp anahtar çıkardı. Arabam sokağın sonunda deyip plakasını söyledi ve hızla yanımdan uzaklaştı.

Yumruk yaptığım anahtar tutan elimi başıma vurup kendime gelmeye çalıştım. Başımı ara ara uzatıp kapıya bakıyordum. Yanımdan giden adam diğerine bir şeyler söyledi ve ardından kapıyı açıp çıkmasını sağladı. Bir süre adama baktıktan sonra bana dönüp eliyle gel işareti yaptı.

Hızlı adımlarla kapıya varıp çıktım, adama dönüp "sağol bu iyiliğini unutmayacağım" dedim. Adam gülümseyerek "dikkatli olun, gün doğmadan gelmeye çalışın" dedi. Bende ona gülümseyerek "merak etme" dedim ve sokağın sonuna doğru hızla koşmaya başladım.

Adamın söylediği plakalı arabayı bulunca kumandaya basıp hemen kapıları açtım ve kendimi arabanın içine attım. Otuz saniye kadar sakinleşmek için bekledim, arabayı çalıştırıp yola çıktım.

İstediğim yere varınca heyecanla arabadan inip küçük depoma doğru koşturdum. Bahçede ağaçta asık olan kuş yuvasına elimi sokup anahtarı aldım ve çelik kapıyı açtım. Işıkları yakınca oda tüm ihtişamıyla bana gülümsüyordu.

Herşeye tek tek dokunarak özlemimi giderdim. Siyah 1300cc Suzuki Hayabusa, motoruma yaklaşıp sıkı sıkı sarıldım, bebeğim özledin mi beni? Uzak kaldık birbirimizden küstün mü yoksa bana? Diye diye okşadım kızımı. Şimdi kavuşacağız Gölgem hazırlan olur mu deyip gövdesine bir öpücük bıraktım.

Siyah taytımı ve atletimi giydim, açıkta kalan göbeğimi gömlekle kamufle etmiştim, bacağımı dümdüz açıp yere oturdum rahatlığını kontrol ettim, hiçbir sorun yoktu. Walther P99 AS silahımı sol kolumun altına, Taurus PT 92 silahımı sağ kolumun altına koydum. Yetecek kadar mermiyi de ceplerime doldurdum, susturucuyu da cebime attım. Hayranı olduğum muştayı parmaklarıma giyip duruşuna hayranlıkla baktım onu montumun cebine soktum. Kancalı uzun halatımı sol koluma giydim. İki kelepçeyi de halatlara tutturdum. Saçımı tepemde toplayıp aynada ki görüntüme baktım.

İşte bu bendim, gerçek ben. Nasıl da özlemiştim bu halimi, hanım hanımcık kız tavırları bana göre değildi. Simsiyah bir geceye benziyordum. Zifiri karanlık halime kıkırdadım ve motoruma yaklaşıp hadi kızım gidiyoruz dedim.

Birkaç kere zorlansa da tüm ihtişamıyla, tüm heybetini ortaya koydu Gölge. Aferin benim kızıma deyip gövdesini tekrar okşadım. Bacağımı üzerine atıp yerleştim, kaskımı takıp eski günlerde ki gibi gecenin sessizliğine inat bağırdım.

Haydi Gölge, eski günlerde ki gibi uçur beni kızım...

BAZI GİZLİ SIRLAR (Hayatımın Kazası)(tamamlandı)Where stories live. Discover now