Bölüm 75

3.7K 314 86
                                    


Ferit

Canlarııımm :)

Up uzuunn, yeni bölümle karşınızdayım. Bu bölüm benim içime çok sindi :) inşallah sizin içinde öyle olur. Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın.

Hepinizi çook seviyorum ve yüreğinizden öpüyorum :)

Keyifli okumalar...

Bir insanın hayatı bir yılda, bir ayda, hatta bir günde bile değişebilir, alt üst olabilirmiş. Bunu bana yaşayarak öğreten, yayında ve yapımda emeği geçen herkese teşekkür etmek isterdim ama ben küfür etmeyi tercih ediyorum. Beni çığırımdan çıkaran, çizgimi bozan herkesi, yeryüzünden silmek istiyorum. İçimde beni sürekli körükleyen iç sesime uymak ve taş üstünde taş bırakmamak istiyorum.
Ah Melek, mahvettin her şeyi, hem kızıyorum sana, hem de çok seviyorum.

Doktorun odasından çıktıktan sonra Melek'in odasına döndüm, Seyda ortalarda yoktu. Melek kendine gelmiş sabit bir şekilde duruyor tek bir noktaya, tavana bakıyordu. Kapının önünde bir süre öylece durdum, geldiğimi fark edip fark etmediğini bile bilemiyorum. Çünkü hiç tepki vermiyor. Yavaşça yanına yaklaşıp başında durdum. Yüzüne dikkatle bakmıyordum sessizce eğilip "Maryy'i hangi sinegogdan aldın" dedim usulca. Gözlerini bana çevirip kısa bir an baktı ve tekrar tavanı seyretmeye devam etti. Bu sessizlik, olanları öğrendim sessizliğiydi.

Bu sefer ben yüzüne doğru eğilip sorumu tekrarladım, yüzüme ve gözlerime hiç bakmadan sinegog'un olduğu semti söyledi ve sustu. Bu sinegog'u biliyordum çünkü tam karşısında küçük bir çay bahçesi vardı, arada kahvaltıya giderdim, hatta Sedat'la da gitmişliğim var. Bu kadar şey tesadüf olamazdı değil mi? Dönüp uzun uzun Melek'e baktım bir süre. O tavanı ben onu izlerken içeri Seyda girdi, telaşla yanıma gelip "buradan hemen çıkmalıyız, bizden şüpheleniyorlar" dedi.

Melek hala sabitti, başımı Seyda'ya çevirip "iyi değil nasıl çıkacağız" dedim. Seyda "tedaviye evde devam edeceğiz, gerekli her şeyi cerrah arkadaşım Veciş getirecek, biz bu gece buradan çıkacağız - çıkmalıyız" dedi.
Gece yarısına doğru hala sabit duran Melek'i tekerlekli sandalyeye koyup her şey gayet normalmiş gibi davranarak hastaneden çıkarıp taksiye bindirdik ve hastaneden kaçtık. Şu düştüğümüz duruma ne kadar sinirlensem de sakin olmaya çalışıyordum. Eve gelince bizi telaşlı bir ev halkı karşıladı. Nejla Amir oldukça huzursuz, Sedat suçlu gözlerle bize bakıyordu.

Melek'i içeri alıp yatırdık, gerekli tedavi için her şeyi cerrah kız getirecekti ve onu beklemekten başka şansımız yoktu. Ayakta ki insanlar oturunca kapı eşiğinden Maryy utangaç bir tavırla Melek'in baş ucuna vardı. Melek'e yaklaşıp "iyi misin?" Diye sorunca hiç cevap vermeyen Melek'in gözlerinden usul usul yaşlar süzülmeye başladı. Dikkatle bakan küçük kız eliyle Melek'in gözyaşlarını silip "ağlama lütfen" dedi. Şu sahne kalbime zehirli bir ok gibi saplandı. Bebeğini kaybetmiş bir anne, annesini kaybetmiş bir bebek. Ahh daha ne kadar yanacak canım?

Dayanamıyorum artık, ayağa kalkıp "ben biraz dışarı çıkacağım" dedim. Sedat ayaklanıp "nereye? Bende geleyim" dedi. "Gerek yok, hava alacağım" dedim. Kapıya doğru ilk adımımı attığımda Melek'in "Ferit" diyen sesini duydum. Durdum ama dönüp arkama bakmadım. Herkes susmuştu, sanırım onlarda benim gibi ne söyleyeceğini bekliyorlardı. Derin bir nefes sesinin ardından "Ferit, ben, ben özür dilerim, çok üzgünüm" dedi. Olduğum yerde başımı sağa sola salladım ama dönüp yüzüne bakmadım. Eğer bakarsam, mavi gözlerinde hüzün ve yaş görürsem dayanamam, bu yüzden yönümü dönmeden "bende çok üzgünüm Melek, bende çok üzgünüm" dedim ve koşar adım evden çıktım. Merdivenlerin sonuna geldiğimde buğulanmış gözlerim, görüş açımı zorlaştırıyordu. Son basamağa oturup küçük bir çocuk gibi hüngür hüngür ağladım. İçimin zehiri tükeninceye kadar ağladım. Benim zannedip de benim olmayan her şey için ağladım, ağladım.

BAZI GİZLİ SIRLAR (Hayatımın Kazası)(tamamlandı)Where stories live. Discover now