Bölüm 71

3.7K 305 61
                                    


Ben geldimmm :)

Güzel bir bölüm oldu, en azından benim için yazması zevkliydi. Arkadaşlar burada bilmeyenler için açıklama yapmak istiyorum

Sinagog= yuhudilerin kilisesi

Haham= sinagogun rahibi

Kafalar karışmasın :) hepinize sevgilerimi sunup keyifli okumalar diliyorum.


Kapıdan çıkınca kimseye yakalanmamak için koşar adım dışarı çıktık. Soğuk havanın etkisiyle irkilen Defne'ye henüz giymediğim kolumda duran hırkamı uzattım. Hala çok şaşkındı farkındayım ama benimki de köprü meselesi işte. Hırkamı giyip kolunu göğsünün altında birleştirdi.

Aracımız yoktu, evin önünde öylece bekliyorduk. Tamam, kafamda bir şeyler vardı ama araç meselesini düşünememiştim. Defne bana bakıyor ben Defne'ye, sanırım bir on dakika öylece durduk. Soğuktan mıdır nedir kafam şu an hiçbir çözüm yolu türetmiyordu.

"pişt, pişt sesiyle etrafıma bakındım ama kimse görünmüyordu, hah dedim kendi kendime sonunda kayıptan seslerde duymaya başladın. Sessizce söylenen "kıvırcık" sesiyle sesin sahibini tanımamak mümkün değildi tabiî ki.

Bir "kıvırcık" sesi daha gelince Defne "Sedat sesleniyor" dedi parmağıyla yukarıyı göstererek. Gözlerine şüpheyle baktım, hah ben salağım ya duymadım, anlamadım dedim içimden yüzüne karşı.

Başımı kaldırıp pencereden bakan Sedat'a, elimi sağa sola çevirerek "ne var" dedim. Sırıtıp aşağı bir şey attı, attığı şeye bakınca gözlerim parladı bu bir araba anahtarı idi. Anahtarı alıp bende ona sırttım.

O da gülerek başını çevirdi "dikkatli ol" dedi yine sessizce, bende başımı sallayıp el salladım. O içeri girince Defne'nin kolunu tutup "hadi gidelim" dedim ama hangi arabaya bineceğimizi bilmediğim için arabanın kumandasına bastım.

Yakınımızda hiçbir arabada hareket yoktu. Tekrar bastım ve geniş alanda gözlerimi gezdirdim. Sokağın en aşağısında ki arabanın farları bana göz kırpınca o tarafa doğru Defne'nin kolundan tutup koşar adım ilerledim.

Arabaya binip kapıları kilitledim ve hızla oradan uzaklaştım. Kısa bir süre sessizce yol aldıktan sonra arabayı kenara çekip Defne'ye içten bir gülümseme sundum. Onun rahatlamış suratını görünce planımı devreye soktum.

Tam gözlerine odaklanıp "Defne, bana öyle bir şey söyle ki, seni özgür bırakayım" dedim. Başını olumsuz anlamda sallayıp "bildiğim her şeyi anlattım, inan bana Melek" dedi. Bende onun gibi salladığım başımı hafif eğip "Meryem hakkında bir şey söyle, çünkü atladığın bir şey var, eminim" dedim.

Tamamen blöf yapıyordum, hiçbir şeyden şüphelendiğim falan yoktu, onu evden çıkartmamın tek sebebi güvenini kazanmaktı. Daha doğrusu korkusunu gidermek ve rahatlatmaktı. Bir süre düşünüp "o kimseye özel hayatı hakkında bir şey anlatmaz, gerçekten bilmiyorum" dedi.

Bende derin bir "offf" çekip "tek amacım seni gönderebilmek için bir şey bulmaktı, nedense sana zarar vermek hiç içimden gelmiyor ama bende üstlerime elimde bir şeyle gitmeliyim" dedim. Şaşkın bakan Defne "ama tüm devlet peşinde, kimse seni dinlemez ki" dedi. Bak bak gel ağzıma çak, çak da bir daha konuşmamayım diyor haspam.

Gülerek kafamı çevirip camdan dışarı baktım, şu an gözlerimden çıkan alevi görmemeliydi. Direksiyona da sıkı sıkı yapıştım, ellerim boşta kalıpta kafasını cama vura vura öldürmesin diye. Az sakinleşince dönüp "hala anlamadın mı Defne, bu tamamen bir oyun, size daha kolay yaklaşabilmemiz için, devlette millette bizi bilmiyor mu" dedim. Oysa ki gerçekten bizi kimse bilmiyordu, yani dostu düşmanı artık kimse kestiremiyordu.

BAZI GİZLİ SIRLAR (Hayatımın Kazası)(tamamlandı)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt