Bölüm 20

9.9K 538 6
                                    

Sabah uyandığımda etraf çok sessizdi, insanı korkutan bir sessizlik. Odamdan çıkmak gelmedi içimden, biraz daha yatakta oyalandıktan sonra kısa bir duşun ardından üzerimi değişip aşağı indim, tahminimce Ferit yine evde yoktu. Kahvaltı yapmak istemiyor canım, bir kahve, kendime gelmem için yeterli olur sanırım. Kahvemi alıp salonda ki pencerenin önüne geldim, perdeyi aralayıp dışarı baktım, mevsimin son karı hafif hafif yağıyordu. Ben manzaranın güzelliğinde kaybolurken dışarıda bir koşuşturmaca başladı.

Ferit'in adamları olduğunu sandığım birkaç kişi kapı tarafına doğru koşuyorlardı. Parmak uçlarımda yükselip neler olduğunu daha net görmeye çalıştım. Doğru düzgün hiç bir şey göremediğim için neler olduğunu anlamamda mümkün değildi. O arada korumalardan Yusuf paldır küldür içeri girdi, ben daha neler olduğunu sormadan Melek hanım, hemen odanıza çıkın ve kapınızı kilitleyin, ben çık demeden de odanızdan çıkmayın dedi.

Ne oldu Yusuf sorun ne diye defalarca sormaya çalışsam da, beni dinlemiyordu sadece yukarı çıkmam gerektiğini bağırıp duruyordu. Karşısına geçip, tamam anladım sen git ben başımın çaresine bakarım dedim. O, hızla dışarı çıkınca, bende kafamda neler olduğunu düşünmeyi bırakıp, şu an neler yapabileceğime konsantre olmaya çalıştım. Bu olanlardan Ferit'in haberi var mıydı acaba?

Pencereden dışarı tekrar baktığım da hala adamlar koşturmaya devam ediyordu. Ben alık alık bakarken, silah sesleri gelmeye başladı. Anlık bir panik yaşadım, o ara kapıdan birkaç kişinin bahçeden içeri doğru koştuğunu görünce perdeyi hızla kapatıp salonun ortasında deli koyun gibi dönmeye başladım. Kim bunlar, ne istiyorlar?

Sesler git gide artmaya ve yakınlaşmaya başlayınca eve çok yaklaştıklarını anlamak zor değildi. Asla odama çıkıp olayların bitmesini bekleyecek değildim ama ne yapabileceğim hakkında da bir fikrim yoktu. Kapının zorlandığını anlayınca, saklanacak yer aramaya başladım. O ara kitaplıkla duvar arasında dar bir boşluk gözüme ilişti.

Kendimi oraya attım, nefes dahi almadan beklemeye başladım. Bana saatler gibi gelen, kısa bir zaman sonra içeri birinin girdiğini anladım. Elimle ağzımı kapatıp, beklemeye devam ettim. içeri girenin kim olduğunu bilmiyorum çünkü göremiyorum ama nefes alışverişlerini bile duyduğuma göre çok yakınımda. Dışarıdan silah sesleri gelmeye devam ediyor ama adam içeride ve hiç sesi çıkmıyor.

Usulca kafamı uzatıp baktığım da, adamın,kitaplığın ortasında ki melek biblosunu incelediğini gördüm. Kafamı hızla geri çekip sessizce nefesimi düzenlemeye çalıştım. Adamdan "işte burdaaa" nidasını duyunca, korkuyla ve usulca tekrar uzanıp baktım. Elinde küçük birşey vardı ve tahminimce kameraydı. Hiç aklıma gelmemişti orada bir kamera olabileceği. Bu adam kameranın orda olduğunu biliyormuydu? Bu kadar çabuk nasıl buldu?

Bir ara konuşmaya başladı;

"şuan içerdeyim, hayır ortalıkta kimse yok, şimdi yukarı çıkıyorum, merak etmeyin kılına bile zarar getirmeden size getireceğim, emredersiniz efendim"

Anladığım kadarıyla telefonda konuşuyordu, çünkü karşısında cevap veren kimse yoktu. Kimden bahsediyor bu adam? kimi arıyor? Kafamı uzatıp baktığımda kimse yoktu büyük ihtimal yukarı çıkmış olmalı. Ama ben yerimden çıkmadım ve beklemeye devam ettim, bir süre sonra tekrar aynı adamın sesi duyuldu.

"ev boş, kız evde yok, eminim, tüm odalara baktım, peki efendim aramaya devam edeceğim. Lanet olsun nerede bu kız?"

Anladım ki beni arıyorlardı. Korktum mu? Evet ama panikle hata yapacak kadar değil. Bunlar beklediğim şeylerdi ve psikolojik olarak buna hazırdım aslında. Hafifçe kafamı uzatıp adama baktım, elinde silah bir ileri bir geri gidip geliyordu. İşin tuhaf tarafı korumalardan hiç biri içeri girmiyordu ve hala dışarıda giderek artan silah sesleri vardı.

BAZI GİZLİ SIRLAR (Hayatımın Kazası)(tamamlandı)Where stories live. Discover now