Bölüm 39

4.9K 459 7
                                    


Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum

Keyifli okumalar....


Helikopterin sesi kesilince panik oldum, aşağı mı inmeliyim? Burada mı kalmalıyım? O ara yukarıdan gelen ayak sesleri iyice yaklaştı ve ben aşağı gitmeye karar verdim. Merdivenlere yöneldiğim sırada yukardan biri bağırdı " orada kal" arkamı dönüp baktığımda görünürde kimse yoktu. ilk merdivene ayağımı attığımda ses tekrar geldi " sana orada kalmanı söylemiştim" arkamı döndüm tekrar ve uzun boylu bir adam silahını bana doğrultmuş vaziyette dikiliyordu.

Ellerimi kaldırıp dediğini yaptım ve öylece beklemeye başladım. Uzunca kıvırcık saçlı, top sakallı, gözünde güneş gözlüğü olan ve yanağında fındık kadar büyük bir beni olan bu garip adam bende korkudan çok gülme isteği uyandırıyordu. Yanıma kadar sokulup "düş önüme bakalım" dedi. Ben suratına bakmaya devam edince Silahının ucunu omzuma dürtüp "anlama sıkıntın mı var? hadi yürü" dedi.

Silahının ucunu sırtıma bastırmış bir şekilde aşağı indik. Benim ellerim teslim olmuş vaziyette havadaydı. Çete başı bizi görünce sırıtmaya başladı, merdivenin bitiminde yanıma yaklaşıp, "ooo cep herkülümüz de buradaymış" dedi. Bende en az onun kadar alaycı sırıttım. Arkamda ki komik adam silahını sırtıma sertçe dürtüp "yürü" dedi. Bende gidip Ferit'in yanına durdum.

Ferit'le tekrar göz göze geldik. Dikkatle suratıma bakıyordu, bende dudağımın kenarını yukarı kaldırarak "ne var" dedim. Başını salladı sadece, ayy bu adam beni öldürecek ben evden çıkıyorum, onca adamı da vuruyorum adam şaşıracağı yere bana başını sallıyor. Senin o başını varya... beni aşağı getiren kıvırcık yani pilot, "hadi gidelim" dedi Ferit'e ve bana bakarak. Biz ve karşımızda ki tüm seyirciler hep beraber çete başına bakmaya başladık.

O ara kalabalığın arasından başında oldukça iri bir şapka olan kadın bana bakıyordu, göz göze gelince bana gülümseyip başıyla selam verdi. Bense kaşlarımı kaldırarak baktım çünkü tanımıyordum ve neden selam verdiği hakkında hiçbir fikrim yok. Çete başının kükrer gibi çıkan sesiyle kendime geldim. Adam "ne demek sadece ikisini alıp gideceğim?" diye bağırıyordu.

Kıvırcık pilot gayet sakin "helikopter bu, otobüs değil, sadece ikisini alabilirim" dedi. Çete başı "biz ne olacağız? Patron böyle söylememişti, bu işte bir yanlışlık var" dedi. Pilotun cevap vermesine fırsat vermeden telefonunu çıkarıp kulağına götürdü. Yusuf şirketin telefonları çalışmıyor demişti ama bu adam ikidir telefonla konuşup duruyor. Teknoloji çok ilerledi çook.

"pilot sadece Ferit denen adamı ve burada sürekli ortalığı karıştıran bir kız çocuğu var onu götüreceğini söylüyor, ben ve adamlarım ne olacak? Ne diyorsunuz siz? Hayır hayır ben bu kadar adamı polise teslim olmak için kaybetmedim" dedi. Karşı tarafta ki her kimse söyledikleri çete başını oldukça sinir etmiş olmalı adam kıp kırmızı telefon kulağında öylece dikiliyor.

Bir süre daha dinleyip "peki, dediğiniz gibi olsun, size güveniyorum" dedi ve telefonu kapattı. Bu arada Ferit hala sakin ve ifadesiz bir şekilde dikiliyordu. Onun bu duruşu da beni gıcık etmiyor değil hani. Defne hanım sıkılmış bir vaziyette oflaya poflaya bizi seyrediyor, arada bana da bir bakışı var, derimi yüzüp, beni parçalara ayırdı bence kafasında.

Az önce göz göze geldiğim kadını aradı gözlerim benden bağımsız, ama yoktu şu an onu göremiyordum. Çete başı pilota "götür bunları, götür ve artık bitsin bu iş" dedi tıslayarak. Pilot önce benim kolumdan tuttu ve arkasından da Ferit'in kolundan tutup merdivenlere doğru yürümeye başladı. Ciyak ciyak bağıran bir sesle hepimiz birden durduk.

Defne, bir adım öne çıkıp Ferit'i işaret ederek "onu nereye götürüyorsunuz? Bırakın artık bizi gidelim" dedi. Biz? Bu kadın benim elimde kalacak bak. Sinirle kolumu adamdan çekip "bana baksana sen? Seni adamdan sayıp bir yere götürmeye çalışan mı var da, kendi kendine biz deyip duruyorsun" dedim. Allah'ım sanki şuan lay lay lom haldeyiz ve bu kadın yırtık dondan çıkar gibi her şeyden çıkıyor.

Pilot gülerek tekrar kolumdan tuttu ve " hadi kıvırcık, bu mesele çok uzadı" dedi. Pilot lafını bitirmeden hızla başımı çevirip gözlerimi kısarak dikkatle yüzüne bakmaya başladım. Ne demişti bu adam? kıvırcık mı? pilot uzun kıvırcık saçlarını yana savurup sanki paniklemiş gibi tuhaf tuhaf hareketler yapıyordu. Gözlerimi devirip onu rahat bıraktım, sanki Sedat olduğunu anlamadım.

Defne yine bir çıkış yapıp, bir şeyler zırvalayacaktı ama pilot bizi kolumuzdan tutup yukarı doğru çekiştirmeye başladı. Defne'ye işaret parmağımı sallayıp pilot beyimizle merdivenleri çıkmaya başladık. Merdivendeki ölü bedenin üzerinden atlayıp "çekiştirmesene beee" diye pilota çemkirdim. Ferit uyuz uyuz neredeyse kordon boyu yürür gibi çıkıyordu adamın önünde.

Bana hiç bakmıyordu, aklıma bu acaba beni tanımadı mı diye de gelmiyor değil. O kadar da değildir herhalde, bunda başka haller var. Pilotun da Sedat olduğunu anladıktan sonra daha rahat davranmaya başladım. Çatıya çıktıktan sonra sırf hem Sedat'a hem de Ferit'e gıcık olsun diye, birde ikisi de iyi bir dersi hakettiği için, koşarak çatının uç kısmına gelip durdum.

İkisi de panik olmuş bir vaziyette bana baka kaldılar. Aynı anda adım atmak için yeltendiklerinde durun diye bağırdım. Ve aynı anda durdular, yüzlerinde öyle bir panik vardı ki, içimden kahkaha atmak gelse de dümdüz suratla bakıyordum. Buz dolabından bozma Ferit bey nihayet konuşmak için bir çaba sarf etti.

"ne saçmalıyorsun? Gel şuraya, çocuk musun sen?"

"sana ne, umurunda mıyım sanki?"

"tabi ki umrumdasın, hadi Melek ayağın falan kayacak, düşeceksin şimdi"

Aşağı bakıp kenara bir adım daha attım, atlasam gerçekten ne olur acaba? Aslında hiç bir şey olmaz çünkü bir metre kadarlık bir mesafede bir kat aşağıda bir bina daha var. Ama şuan onların bunu görebildiğini sanmıyorum. Ama Ferit biliyor olabilir, aslında Sedat'ta buraya inerken görmüş olabilir. Suratlarında ki ifadeye bakılırsa ikisi de bunun farkında değiller şu an. Ben kafamda senaryolar yazarken Ferit'in sesi duyuldu.

"Meleekkk, hadi artık gel buraya, korkutuyorsun beni"

"neden korkuyorsun Ferit? Ben zaten ölü biriyim malum seninle nikahlandığımız gün ölüm haberim tüm memlekete yayılmış ya"

"bunu sen nerden biliyorsun?"

"ne önemi var? Neden böyle bir şey yaptın Ferit?"

"yaptım çünkü eğer öldüğünü zannederlerse peşini bırakırlar sandım, seni daha iyi koruyabilirim sandım"

"beni koruma, benim korunmaya ihtiyacım yok, beni sadece sev, sadece sev istedim" dedim ağlayarak. Gerçekten böyle istemiştim, beni sevsin yeter istemiştim.

"tamam güzelim, haklısın özür dilerim, ama şimdi yanıma gel, söz veriyorum her şeyi birlikte düzelteceğiz, hem sen daha bana silah kullanmayı öğreteceksin, evden kaçmayı öğreteceksin değil mi? birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var" dedi yarı sırıtarak. Tam anlamıyla gülmüyordu çünkü sinirlenmemden korkuyordu bence.

Kıvırcık saçlı fındık benli pilotumuz, "hadi yeter, binin şu helikoptere akşama kadar sizi bekleyemem" diye cırladı. Elimi belime koyup "kes çeneni Sedat" diye bağırdım bende. Ellerini teslim olmuş gibi havaya kaldırıp "tamam, tamam kıvırcık, sen ne diyorsan o" dedi.

Aslında ikisinin de gözlerinde de bana karşı olan sevgiyi görebiliyordum. Kendimi onların yanında istediği gibi şımarabilen küçük bir kız çocuğu gibi hissediyordum. Buradan atlayıp ikisini de korkutmak oldukça eğlenceli olabilirdi ama kıyamıyorum ki.

Ferit'in elleri sanki beni tutmak istiyor gibi bana uzanmış bir vaziyette duruyor. Sedat sakin görünmeye çalışıyor ama gözlerinde ki paniği görebiliyorum. Dikkatle onların tavırlarını incelerken, çatının kapısında o aşağıda gördüğüm koca şapkalı kadını bize bakarken yakaladım...

Yıldıza dokunmayı unutmayalım

BAZI GİZLİ SIRLAR (Hayatımın Kazası)(tamamlandı)Onde histórias criam vida. Descubra agora