Bölüm 36

5.3K 462 15
                                    


Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum

Keyifli okumalar....

Ben masanın başında ki koltuğa gömülmüş, kendi ölümümün yasını tutarken Yusuf koşarak içeri girdi. "Yenge sen burada mıydın?" dedi nefes nefese. Ben dalgınca sadece başımı salladım. Başıma dikilip "yenge izin verirsen bilgisayarda işim var ve acil" dedi. Sessizce kalkıp onun oturmasını bekledim. Yusuf ekranda ki habere bakıp başını bana doğru kaldırdı. "her şeyin bir açıklaması mutlaka vardır" dedi.

Benim bir cevap vermeme fırsat vermeden hızla bilgisayardan bir yerlere tıklayıp bir görüntü açtı. Gayri ihtiyarı eğilip merakla bende ekrana baktım görüntüler Ferit'in şirkette ki güvenlik kameraları görüntüleriydi ekranda aynı anda birkaç görüntü birden oluştu, Yusuf bir bana bir de ekrana bakıyordu.

Görüntülerde, Ferit odasında ve yanında Defne, ikisi de masanın iç tarafında ve ayaktalar, diğer görüntülerde ofislerin bir çoğu boş ve en ilginç görüntü de neredeyse tüm çalışanlar giriş katında toplanmış durumda ve birçok adam ellerinde silahlarla onların başında. "Aman Allah'ım" dedim sesli bir şekilde.

"Yusuf neler oluyor?" dedim ama beni hiç duymuyormuş gibi yüzüme bile bakmadan hızla odadan çıktı. Bende koşarak peşinden çıktım, aşağı inince kapının önünde toplanmış bir sürü korumaya emirler yağdıran Yusuf'un önüne geçtim. "ne olduğunu söyleyecek misin" dedim. Eliyle sakallarını sıvazlayıp "şirketi basmışlar, patron tehlikede, izin verirsen işimizi yapmalıyız" dedi, hem de diklenerek."Ferit, Ferit iyi mi?" diye sordum hemen," bilmiyorum, telefonlar kesilmiş, patronunun cebine ulaşamıyorum" dedi.

Hemen arkasından, diğerlerine gidiyoruz diyerek kapıya doğru koşmaya başladı, yarısı arabalarla yarısı yaya olarak koşarak karşı caddede ki şirkete doğru hareket etmeye başladılar. Ben durur muyum? Bende peşlerinden koştum. En arkalarda beş dakika sonra şirketin önünde ki kalabalığa yetiştim.

Kalabalığın arasından Yusuf beni görünce yanıma gelip çok sinirli bir şekilde "arkadaşlardan biri sizi eve götürsün" dedi. Bak bak adama bak bana atar yapıyor. Ben "hayır burada kalacağım" deyince kolumu tutup "lütfen, birde sizinle uğraşmayalım" dedi. Elini kolumdan çekip çenesinin altına girdim " uğraşma o zaman, işine bak" dedim.

Kafasını kıvratarak adamlarına etrafı çevirin, tetikte olun diye bağırıp o tarafa döndü. Bende etrafı incelemeye başladım. Binanın giriş kapısına doğru yaklaşınca içeride çok sayıda silahlı adamları görmek zor değildi üstelik tüm çalışanları bir araya toplamış ve yan yana dizmişlerdi. İçeri girmek nerdeyse imkansız gibi duruyor, tüm bina camla kaplı üst katları ise buradan görmek mümkün değil.

Şirketle karşılıklı olan apartmanı görünce bende şansımı bir denemek istedim. Hemen Yusuf'u bulup "bana dürbünlü bir sniper bulabilir misin" dedim. Yusuf'un dudakları o şeklini aldı sanırım şaşkınlıktan. Hala bön bön yüzüme bakıyor "hadi, acele et" dedim. Yanında ki adama gözüyle bir işaret verdi, adam otuz saniye sonra elinde tüfekle gelince elime aldım, tam arkamı dönüp gidiyordum ki Yusuf "bunu kullanabileceğinden emin misin?" diye sordu.

Yanına iyice sokulup gülümsedim, tüfeği hafifçe ondan tarafa uzatıp, "yarı otomatik sniper, ABD üretimi, 7.62x51mm kalibre, 1,118 mm uzunluğa, 3.4 kg ağırlığa sahip" dedim. Yüzüme öyle bir bakışı vardı ki bu bakıştan iki kitap bir de dizi çıkardı sanırım. Onu orada öylece şaşkınlığıyla bırakıp aklımda ki plan için apartmana girdim. Ferit'in odasına denk gelmesi için üçüncü kata çıkıp şirket tarafında ki dairenin ziline bastım. Bu arada silahı da arka tarafıma doğru çektim.

BAZI GİZLİ SIRLAR (Hayatımın Kazası)(tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin