Bölüm 65

3.8K 333 39
                                    



Benim canım okuyucularım :) her geçen gün nasılda çoğalıyoruz, nasılda büyüyoruz. Her dakika yeni birileri katılıyor aramıza ama benim için en kıymetli olanlar oy verip yorum yapanlar :) bu bölümde yeni iki karakterimiz daha katılacak aramıza Feyza ve Seyda kardeşler. Bakalım onları da sevecek misiniz? Neyse, benim için güzel bir bölüm oldu, umarım sizin içinde öyle olur. Oy verip yorum yapmadan geçmeyelim olur mu?

Keyifli okumalar...


Kurşun sesleri arasında koşarak karanlığın içinde kaybolduk. Ağaçların bol olduğu tenha bir yerde bir ağaç altına oturup soluklanmaya başladık. Ne yapacağımızı nereye gideceğimizi bilmediğimiz gibi arkamızda bıraktığımız Yusuf ve Berna için de kalbimde bir sizi vardı. Ne Ferit konuşuyordu ne de ben susarak belki de kendimizi sorguluyorduk.

Hemen yanımda oturan Ferit elini omzuma atıp beni kendisine çekti. Başımı omzuna dayayıp sanki Saatlerdir tutuyormuşum gibi nefesimi bıraktım. Sessizliğimiz hala devam ediyordu. Ferit kucağında tuttuğu laptopu yere bırakmak için kaldırdığında laptop çantasından sızan kırmızı ışık ikimizi de ürkütmeye yetti.

Ben başımı doğrultup dikkatle Ferit'e baktım, o hala tüm dikkatiyle çantaya bakıyordu. Çantayı açmaya çalıştığımız sırada ağaçların ilerisinden bir araba sesi tüm sessizliği yırtarak kulağımıza geldi. Ferit elini laptop çantasından çekip bana sus işareti yaptı. Sessizce görmediğimiz arabaya odaklandık.

Araba sesi kesilmişti, ya durmadan yoluna devam edip gitmiş olmalı ya da belki de bizimle hiç bir alakası yoktu. Zaten şuan ayrıntılı düşünecek kadar beynim çalışmıyor. Sessizliği konuşan iki kişi bozdu, sesleri uzaktan geliyordu ve sanırım tartışıyorlardı. Sesler git gide yaklaştığında ben Ferit'e iyice sokuldum. Gelen seslere kulak kabartmaya başlayınca merakım korkumu çoktan sollamıştı.

"Belki de çantayı atıp gitmiştir"
"Nereye gidecek kızım sinyal gönderdi ya"
"Ahh bu kadın ne güzel buralarda yoktu rahattık yaaa"
"Senin işin bu kızım şikayet edip durma"
"Gelir gelmez de belaya bulaşılmaz ki"
"Feyza kapa artık çeneni, işini yap sinyalin geldiği yeri bul"
"Merak etme, ben hem konuşup hem işimi yapabiliyorum"
"Seyda!!! sinyal hareket etmeye başladı"

Konuşulanları duyunca Ferit'le ayağa kalkıp sesin geldiği yöne doğru yürümeye başladık. Eğer yanlış anlamadıysak gelenler Berna'yı arıyordu ve çantadan sızan ışık sinyal vericiydi, bizi de böyle bulmuş olmalılar.
Susup konuşmayan görünmez çiftin "Berna" diye aynı anda haykırmasıyla ikimiz de rotamızı onlardan tarafa çevirdik.

Çalılıkların arkasında iki genç kadınla karşı karşıya geldik, bizi gördükleri an silahlarını çekip bize doğrulttular. Ferit'le aynı anda ellerimizi havaya kaldırdık. Ferit'in omzunda asılı duran çantaya bakan kırmızı saçlı kadın yüzünde büyük bir öfkeyle "Berna nerde? Ona ne yaptınız?" diye bağırdı. İlk konuşan ben oldum "sakin olun ben Melek, Berna'nın arkadaşıyım" dedim.

Bana inanmayan gözlerle bakan kızlar birbirinden farklı görünseler de bakış ve tarz olarak aynıydı. Bu sefer siyah saçlı olan konuştu "Nereden bilelim doğru söylediğini" dedi. Gözlerimi devirip "bir saat öncesine kadar beraberdik, saldırıya uğradık, biz kaçtık ama Berna ve Yusuf adlı arkadaşımız orada kaldı" dedim, derken de geldiğim yönü elimle işaret ettim.

Kırmızı saçlı olan elinde ki silahı iyice kavrayıp "yalan söylüyorsun, Berna bizi arayıp sinyali takip edin , beni bulun hemen, acele edin dedi" dedi. Berna bizi gönderip kendi kalırken bile kurtulmamız için çaba sarf etmişti. Ahh ona olan minnet borcum artık boyumu aşmıştı. Başımı sallayıp karşımda duran iki kadına "haklısınız ama ben Berna'yla aynı taraftayım ve o bana yardım edebilmek için İran'dan geldi, çantayı bize o verdi, sizi de bizi bulmanız için aramış olmalı" dedim.

BAZI GİZLİ SIRLAR (Hayatımın Kazası)(tamamlandı)Where stories live. Discover now